İnsanlar arasındaki en ortak soru; DAHA KAÇ SABAHIMIZ KALDI?

ABD’nin en gözde edebiyatçılarından Paul Auster, son kitaplarından birinde kendini anlatıyor. “Kış Günlüğü”nde. Yazarın kendi tabiriyle Kış Günlüğü, soluk almanın fenomenolojisi… Kendine sen diye seslendiği bu kitapta özetle diyor ki; “-Daha kaç sabahın  kaldı? Bir kapı kapandı. Bir kapı açıldı. Hayatının kışına girdin.”

     Auster sanki ayna karşısına geçmiş, kendine sesleniyor. Satırlarında ruhundaki tüm çalkantıları, ailevi huzursuzluklarını açığa vurmuş. Bir nevi kendi geçmişiyle yüzleşmek ister gibi. “Yataktan kalkıp, pencereye giderken, soğuk yer döşemesine ayaklarınla basıyorsun. Altmışdört yaşındasın. Dışarıda hava gri, neredeyse beyaz. Görünürde güneş yok. Kendine soruyorsun. Daha kaç sabahın kaldı?

      Yazar dünü de, bugünü de ince eleyip, sık dokuyarak irdeleme taraftarı. En sonunda  bugününün dününden hiç farklı olmadığı sonucuna varıyor. Hayatı boyunca yaptığı yanlışlarını kabullenemiyor bir türlü. Şu satırlar da kitaptan; “Hep kayboldun. Hep yanlış yola gittin. Boyuna daireler çizip durdun. Ömrün boyunca yön bulma yeteneksizliğinin acısını çektin.” Yönünü yaşlandığı halde hala tayin edememiş bir insanın maddi, manevi sancılarını yazarın satırlarında rahatlıkla keşfedebiliyorsunuz. İşte tam burada özel bir inanca sahip olduğunuz için şükrediyorsunuz. Çünkü bizler için hayat, geçmişte yapılan yanlışlara takılıp kalmayacak kadar değerli. Yeryüzüne halifeliğe layık görülmüş bir insanın daima tekamül içinde olduğunu düşünmek, mantığa daha uygun geliyor. Hem zaten Hakk’ın emri bu! Her hal ve durumda yaradılış sırrını çözerek, ruhumuzu pişmanlıklardan, nedametlerden arındırmaya mecburuz  kullar olarak. Üstelik yeislerde oyalanmak dahi biz iman sahiplerine yasak bir kavram.

                                                 ******

       Bir doğru yön bulamazsak, bazen hayatın labirentlerinde kaybolmak bile mümkün. İnsanların çoğu geçmişlerindeki hataları görmek istemez. Geçmişine hayran yaşar hep. Bazıları da geriye bakmayı sevmez. Hatırlamak hoşuna gitmez. Hatırlayarak paniğe kapılmak ise, kimi psikologlara göre zihinsel kaçışın bir ifadesidir. Aklımızın kapılarını, kendi geleceğimizi karartmak adına ruhumuza kapatmaktır.

       Geçmişte yitirdiklerimize özlem duymak, bir yere kadar affedilir. Sonuçta bu bizi kendimize karşı büyük bir öfkeye sürüklememeli. Ama yaşadıklarımızla ilgili kendi geçmişimizi tahlil, bence geçmişin acılarından dolayı hasta kalplerin tedavi yolu gibi. Bence geçmişle tamamen ilgiyi kesmek, sadece geçmişe odaklı yaşamak kadar kötü. Tolstoy’un bu konuda çok önemli bir uyarısını size aktarmalıyım. Der ki büyük usta; “Her insan mutlu olamaz. Çünkü gereğinden fazla özler dünü. Geçmişinin hak ettiğinden daha fazla…”

                                                 ******

        Maziye yaptığımız yolculukların, hiçbir zaman yaşlılık günlerimizdeki kadar popüler olacağını sanmıyorum. Hepimiz yeryüzü yolculuğu içinde, üzüntü ve kaygılarımızı nasıl yok edeceğimizi araştırır, dururuz. Yerine göre unutmak güzel! Bazen de unutmamak her şeyden kıymetli sanki. Ama Auster gibi paniklere, ruhsal hezeyanlara kapılmadan. Çünkü geçmişte yaptığımız her şey, adeta bizim kendi özel yaşam rehberimiz. Herkesin bir hayat hikayesi var. İçimizde her anını ifşa etmeyi sevenler de mevcut. Kendi hikayesini değil anlatmak, hatırlamaktan bile korkanlar da...

         Öyleyse çare ne? Vaktiyle bana tevdi edilen bir dost reçetesini sunayım size. (Ben uyguladım, ruhum Auster’inkine benzer karanlık bulutlardan arındı inanın) En doğrusu her mutsuzluk, ya da hayal kırıklığı sonrası zengin gönülle, hayatımıza bir yeni sayfa daha açıp, devam etmek. Geçmişimizin bizi esir almasına izin vermeyerek, kendimizi daim izzetli ve devletli sabahlarda uyanmaya teşvik etmek. Aslında canımız istese, gecelerimizi aydınlatan bir ay ışığının güzelliğinde dahi kendi yalnızlıklarımızı ve sonsuzluğa hasret ruhumuzu bulabiliriz. Belki ötelere uzanan ümitlerimizin pırıltılarını da… Sevgiyle kalınız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.