Bir bayram günü…Belki Kurban ve belki de Ramazan Bayramı’nın herhangi bir günü..

“Kurutulmuş et yiyen Kureyşli Kadın’ın oğlu”; alemlere rahmet olarak gönderilen gaye-ufuk-insan Peygamber, saadethanelerine doğru yürümekte.. Sokak boyunca; sağından-solundan koşuşturan çocuklar. Hemen hemen hepsi yeni bayramlık kıyafetleriyle oynamaktalar.

İçlerinden biri; bir duvarın dibinde üstü başı yamalı ve gözleri yaşlı ağlayan minik bir kız çocuğu ilişir Hz. Peygamber’in gözüne.  Çocukların ağlamasına, gözyaşı dökmesine dayanamayan Şefkatli ve Merhamet Pınarı Peygamber, yavaşlar, kızın yanına gidip neden ağladığını sorar. Minik kız da soruyu soranın kim olduğunu bilmeden, babasının bir savaşta şehit olduğunu ve yetim kaldığı için ağladığını söyler.

Çocuğun bu haline dayanamayan Hasan ile Hüseyin’in Dedesi:

“Sil gözünün yaşını yavrucuğum; ister misin senin baban ben olayım; Fatıma ablan, Aişe de annen olsun?” der.

Bu teklife çok sevinen minik kızı elinden tutup evine götürür, süsler ve  karnını doyurur.  şünmesi bile ne güzel ve ne hoş!..

                                                             ***

Yarın bayram; sevgili dedeler, nineler, anneler, babalar, ablalar ve abiler!..

Sizler de; “O gaye, ufuk ve insan Peygamber, Benim de elimden tutsun, benim de babam olsun, benim de karnımı doyursun bir hurmayla bile olsa.. bir gece de benim gözyaşımı silsin…” istiyorsanız…

Sizler de; “Rüyalarmda da olsa; elimden tutup ‘saadethanesi’ne, o şirin ve huzur dolu evine götürse beni. Bana da sahip çıksa.. Beni de Aişe ve Fatıma annelerime emanet etse…” diyorsanız…

Sizler de; “Benim de saçlarımı okşasa… Gül kokusu benim de üzerime sinse…  Beni de Fatıma’sı, Hasan’ı, Hüseyin’I gibi sevse.. dünya da ve ahirette korusa, kollasa, şefaat etse “ diye bekliyorsanız..

Fırsatı kaçırmayın.

Yarın bayram dedeler, nineler, anneler, babalar, ablalar ve abiler!..

O’nun gibi yapamazsınız belki, ama iman ettiğiniz Peygamber’I taklit edebilirsiniz. Canınızdan kanınızdan birer parça olan torun veya evlatlarınızdan başlayarak bir çocuğu sevindirebilirsiniz. Pahalı giysiler, oyuncaklar almanıza; avuçlarına bir tomar para sıkıştırmanıza gerek yok..

Kurutulmuş et yiyen Kureyşli Kadın’ın oğlu”na iman eden müslümana yaraşır mütevazilik ile ve yine O’nun; O gaye, ufuk ve insan Peygamber’in “Çocuklarınızı çok öpün, çünkü her öpücük için size Cennette bir derece verilir. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar.” hadislerine  uygun davranmanız yetecektir inanın.

Yarın bayram babalar!.. Tıpkı 1400 yıl önceki gibi bir bayram.

Hazreti Peygamber bu dünyaya veda edeli çok oldu. Ama O’nun Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şehadet eden sizler varsınız. Haşa, O’ndan başka hiç kimse, hiç birimiz O’nun gibi olamayız. Lakin ve en azından O’nun yolundan gittiğimizi imkanlarımız ölçüsende gösterebiliriz. Tıpkı 1400 yıl once O’nun küçük Bişir’e yaptığı gibi, bir yetimi veya öksüzü sevindirebiliriz.

Yine bir bayram günü...

Bütün çocuklar bayramlık elbiselerini giymiş neşe içinde gülüp oynuyorlar. Bişr, başını ellerinin arasına almış, anne ve babasını düşünerek bir köşede sessiz sessiz ağlıyor.. Üstü başı perişan. Sabahtan beri midesine bir lokma girmemiş. Kendi kendine:

“- Şimdi bana kim sahip çıkacak? Kim karnımı doyurup bayramlık elbiseler alacak?” diye düşünüyor.

Tam o sırada, Sevgili Peygamberimiz de oradan geçiyor. Çocukları çok seven Allah Rasulü onların sevincini seyrederken Bişr dikkatini çekiyor. Hemen onun yanına gidiyor.

“- Yavrucuğum! Niçin ağlıyorsun? Nedir derdin? Neden arkadaşların gibi sen de gülüp oynamıyorsun? diye soruyor. Bişr başını kaldırmadan:

“- Ben ağlamayayım da kim ağlasın! Bütün çocuklar, bu güzel günde bayramlık elbiselerini giyip anne ve babasıyla bayramlaştılar. Benim babam bir savaşta şehit oldu. Annem ise bir başkasıyla evlendi. Üvey babam yanlarında kalmama izin vermedi. Şimdi yapayalnız kaldım. Arkadaşlarıma bakıyorum hepsinin ailesi var. Onlar, anne-baba dedikçe benim içim yanıyor. Benim de annem-babam olsaydı, ben de gülüp oynardım” diyor ve o ana kadar içinde hapsettiği hıçkırıklarını salıveriyor.

Bişr'ın bu çaresiz durumu karşısında, bir şefkat ve merhamet abidesi olan sevgili Peygamberimizin yüreği sızlıyor. Mübarek gözleri yaşla doluyor. Yetimin saçlarını ipek tenli nurlu elleriyle okşuyor.

“- Bak yavrum, diyor. İster misin, ben senin baban olayım? Aişe annen, Ali amcan, Fatıma, Hasan ve Hüseyin de kardeşlerin olsun!.”

Kendisiyle konuşanın Peygamber Efendimiz olduğunu anlayan Bişr, büyük bir sevinçle:

 “- Tabiî ki yâ Rasulallah!” diyerek O'nun mübarek eline sarılıp öpüyor.
Daha sonra birlikte Cenab-I Peygamberin evine doğru yola çıkıyorlar.

Bişr'in mutluluktan içi içine sığmıyor… Yolda yürürken sanki Hz. Peygamberin mübarek elinden Bişr'in küçücük kalbine ılık ılık sevgi ve mutluluk akıyor. Eve geldiklerinde herkes Bişr'e yakın ilgi gösteriyor. Onu güzelce giydirip karnını doyuruyorlar. Onunla sohbet edip şakalaşıyorlar.

Bişr, dünyanın en mutlu insanı oluyor o anda. Kaybettiği bütün mutluluklar, birden geri dönüyor adeta. Bir müddet sonra izin alarak tekrar arkadaşlarının yanına gidiyor. Artık yüzü gülüyor, yaş dolu gözleri neşe saçıyor. Arkadaşlarının arasına katılıyor ve onlarla birlikte oynamaya başlıyor. Ondaki bu ani değişikliği fark eden arkadaşları, merak edip Bişr'e:

“- Ne oldu sana? Daha birkaç saat önce ağlıyordun. Üstünde eskimiş elbiseler, ayağında paramparça olmuş bir ayakkabı vardı. Şimdi ise oldukça güzel elbiseler giymişsin. Üzüntülü hâlin gitmiş, çevrene neşe saçıyorsun. Sendeki bu değişikliğin sebebi nedir?” diye soruyorlar..Bişr,sevgiyle ışıl ışıl gözleriyle arkadaşlarına bakıp gülümseyerek:

“- Benim yerimde olsaydınız siz de sevinirdiniz. Ben açtım, şimdi karnım doydu. Giysilerim eskiydi, şimdi yenilendi. Hiç kimsem yoktu, şimdi ise Peygamberimiz (s.a.s.) babam, Aişe (r.a) annem, Ali (r.a) amcam, Hasan-Hüseyin (r.a) ve Fatıma (r.a) da kardeşlerim oldular. İşte bu yüzden çok sevinçliyim” diyor.

                                                             ***

Yılda iki kez ayağınıza gelen bu fırsatı kaçırmayın büyükler!. Canınızdan kanınızdan birer parça olan torun veya evlatlarınızdan başlayarak bir çocuğu sevindirebilirsiniz. Pahalı giysiler, oyuncaklar almanıza; avuçlarına bir tomar para sıkıştırmanıza gerek yok..

Kurutulmuş et yiyen Kureyşli Kadın’ın oğlu”na iman eden müslümana yaraşır mütevazilik ile ve yine O’nun; O gaye, ufuk ve insan Peygamber’in “Çocuklarınızı çok öpün, çünkü her öpücük için size Cennette bir derece verilir. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar.” hadislerine  uygun davranmanız yetecektir inanın.

Bayramınız ancak o zaman bayram olacaktır, inanın!..

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.