Prof. Dr. Ali Osman Özcan


Zonguldak havalisindeki köylerde çocuklar, ne öcülerden ne devlerden ne de hayaletlerden korkar. Onlar sadece dede, nine, anne ve babalarından dinledikleri Kazancı Cinganlardan korkarlar.
Kazancı Cinganlar buldukları çocukları parça parça doğradıktan sonra kazanda pişirip yerlermiş. Çocuklara olmadık eziyetler eder, sonra da güzelce pişirirlermiş.
Yemedikleri çocukları ise alıp götürür bir daha memleketlerine geri dönmelerine izin vermez, onlara her türlü vahşice işkenceleri yaparlarmış. Yahut çocukları aç gözlü esir ve köle tüccarlarına satar, kötü kaderlerine terk ederlermiş.
Bu çocuklar köle oldukları için onlara aile kurma hakkı tanınmaz, zenginlerin yanında yanaşma olarak durup efendilerin hizmetine bakmak zorunda kalırlarmış. Özel mülkleri olamaz; hatta açlıktan ve susuzluktan ölmeye terk edilirlermiş.
    Zonguldak köylerindeki tarih anlayışına göre Ceneviz öncesi dönemde bu bölgelere yapılan yağma ve esir toplama eylemlerinin sonucu olarak belleklerde yer eden bu acı olaylar, ebeveyn aracılığıyla çocukların zihinlerine işlenmektedir. Kazancı Cingan imgesi daha önceki tarihsel olayların simgelerinin zihinlerde imgeye dönerek yaşadığı açıkça görülebilir.
Çocukları evden uzaklaştırmamak, anne-babalarının yanlarında kalmasını sağlamak amacıyla geçmiş olayların izlerinin halkın belleğinde yaşıyor olması, uydurma bir hikâye değil gerçek bir yaşantı ürünüdür. Fakat bu yaşantının ne zaman olduğu konusunda bir belirsizlik söz konusudur.
Ceneviz döneminde Karadeniz'in doğusu ve kuzeyindeki devletlerin paralı askerleri genellikle kölelik kurumu tarafından sağlanmaktaydı. Din, mezhep ve inanç ayrılıklarıyla kendi etnik gruplarındaki gelenekleri çiğneyenler ya da maceraperestler yağma yoluyla köle toplama ve esir alma yöntemini kullanırlardı.
Bölge halkının başına gelen felaketlerin izlerini takip edecek olursak karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: Örneğin M.İ. Artamonov Hazar Tarihi (Türkler, Yahudiler, Ruslar) adlı Selenge yayınlarından 2008'de çıkmış kitabının 443. sayfasında Madyarlar (Macarlar) komşuları Slavyanları hâkimiyet altına almışlardı.

Onlara ağır vergi koyuyorlar ve köle muamelesi yapıyorlardı. Slavyan ve Ruslara sık sık saldırı düzenliyor, esir alıyor ve esirleri Bizans'ta (İstanbul) köle olarak satıyorlardı.

Bu bilgi savaşan iki grubun birbirine hiç acımadığını, galip gelenin diğerine istediğini yaptığını, diğerinin özgürlüklerini yok ettiğini açıkça göstermektedir. Yenilen taraf düşmanın her dediğini yapmak zorunda bırakılmaktadır. Hayvanlara bile reva görülmeyecek davranışlar, insanlara karşı yapıldığında mubah görülebilmektedir.
Aynı kitabın 444. sayfasında şöyle yazmaktadır: 890'da Bizans'la Tuna Bolgarları arasında savaş çıkmıştı. Bizans ordusu saflarında, muhtemelen Hazarya'dan deniz yoluyla ve müttefik sıfatıyla gönderilen Hazar birlikleri vardı. Bizans ordusunu tarumar eden Bolgarlar Hazar esirlerine karşı özellikle gaddarca muamele ettiler ve hepsinin burunlarını keserek bu şekilde Bizans'a gönderdiler. Burada İstanbul'un esir ticareti için açık bir pazar olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Hazarlar Bizans'a yardım için deniz yolunu kullanmışlardır. İstanbul'a gelebilmek için Hazarlar Karadeniz Ereğli'ye de uğramadan geçemezler. İstanbul'a ulaşmak için Karadeniz Ereğli'de mutlaka mola vermeleri gerekir. 
Örnek olarak galip tarafın mağlup tarafa nasıl davrandığına dair bir olay aynı kitabın 445. sayfasında şöyle anlatılmaktadır: 893 yılında "Madyarlar, Bolgar başkenti Preslava'ya kadar gelip bol miktarda ganimet ve savaş esiri aldılar. Daha sonra da bu esirleri Greklere sattılar" denmektedir.
Buna karşılık Bulgarlar Macarlardan intikam almayı düşünürler. Bulgarlar kuvvetlerini yeniden toplayıp Macarların ezeli düşmanı Peçeneklerle anlaşırlar. Macar ordusunun seferde bulunduğu bir sırada Bulgarlar, Peçeneklerle birlikte "Macar yurdunda kalan az miktarda erkek ve savunmasız Madyar aileleriyle acımasız bir şekilde hesaplaştılar; bazılarını parça parça ettiler, bazılarını ise kaçmaya mecbur bıraktılar". Bu cümlelerden anlaşıldığı gibi o dönemde intikam alma duygusu çok önemliydi. Kimse kimseye acımıyor, insanlar birbirini öldürmek, yok etmek için fırsat kolluyorlardı.

Tarihte Karadeniz Ereğli Doğu Roma İmparatorluğu'nun şehirlerinden biri olarak varlığını sürdürürken imparatorluktaki olaylardan etkilenmesi de kaçınılmazdır. Özellikle köylüler imparatorluktaki yönetimin kendilerine çıkardığı faturayı ödeme sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar. Karadeniz Ereğli'yi de etkileyen Doğu Roma İmparatorluğu ile Kırım arasındaki anlaşmazlıkta İmparator'un verdiği emir kitabın 454-455. sayfalarında şöyle belirtilmektedir: Başkentte bulunan her şey ve Khersones gemileri yükleriyle beraber müsadere edilmeli; Khersonesli tayfalar ve yolcular tutuklanarak hapse atılmalı; daha sonra bütün Khersones teknelerine el koymak, teknelerle birlikte üzerinde malları da müsadere etmek insanları ise tutuklayıp devlet hapishanelerine atmak için biri Ermenistan theması (eyaleti) diğeri Paphlogonya theması (Samsun'dan Üsküdar'a kadar olan bölge) ve üçüncüsü Vukellarya (Karadeniz'in güney sahilleri boyunca uzanan tüm Anadolu toprakları) theması sahilleri olmak üzere üç yere devlet memurları gönderilmelidir....Bundan başka bu devlet memurları Paphlogonya, Vukellarya ve Pontus sahillerindeki gemilerin buğday, şarap ve her türlü gıda maddesi ve eşyayı Khersones'e götürmelerini yasaklamalıdırlar.
Bu paragraftan anlaşıldığı kadarıyla Doğu Roma İmparator'u Karadeniz'in kuzeyindeki Kırım şehirlerine bir çeşit ambargo uygulamaktadır. Verdiği emirde Güney Karadeniz sahillerinin geçmesi Karadeniz Ereğli'nin de Güney Karadeniz'de olması onun önemini bir kere daha ortaya koymaktadır.
Kazancı Cingan imgesinin doğuşuna şu örnek gösterilebilir: Kitabın 469. sayfasında "Kiyef çevresinde bağımsız bir Rus devleti şekillenmeye başlamış ve bu devlet Kırım, Karadeniz'in güney sahilleri ve Ege Denizi adalarına düzenlediği tahripkâr saldırılarla sesini kısa zamanda duyurmuştu" denilmektedir. Bu bilgi Rusların hem Karadeniz'in güneyi hem de Ege adalarına yağma seferlerine çıktığını açıkça göstermektedir. Bu saldırılar Rusların Karadeniz'in güney sahillerinde Kazancı Cingan imgesinin oluşmasına katkıda bulunmuştur, diyebiliriz. Bunun yanında yarı tacir yarı korsan (haydut) çetelerin de bu imge içinde yer aldığı söylenebilir. Beklenmedik düşmanlar karşısında tamamiyle aciz kalan Karadeniz'in güney sahillerinde yaşayanların bu imgeyi oluşturmalarına şaşırmamalıdır. Yarı tacir yarı korsan çetelerin halktan rastladıklarını öldürüp, evlerini yakıp yıkıp, eşyaları ganimet olarak toplaması saldırıdan kaçıp kurtulanların belleklerinde biçim değiştirerek günümüze kadar gelmiştir.
Yağma savaşları Ruslara büyük kar sağlamaktaydı. Özellikle en büyük gelir kaynakları açık pazarlarda sattıkları kölelerdi. Rus Knezi İgor kendi döneminde dünyanın en büyük esir tüccarıydı. Onun zenginleşmesinin sebebi dünyanın her tarafına esirleri pazarlamasıydı. Paralı asker arayan hanlar ve beyler önce Igor'dan yardım isterlerdi. Kitabın 517. sayfasında bu esir ve kölelerin nerelerde satıldığı konusunda az da olsa bir bilgi vardır. Rus malları Volga'da "Azarbaycan, Ermenistan, İran, Horasan ve Bizans pazarlarına sevk ediliyor; Bağdat, Cürcaniye (Urgenç), Merv, Buhara, Kostantinopolis (İstanbul) ve hatta İskenderiye'ye kadar ulaştırılıyordu. Bu bilgiler Kazancı Cingan imgesinin bölgede Ceneviz öncesinden beri yaşadığını, bölgenin Müslüman olmasıyla beraber günümüze kadar sürdüğü gerçekliğini gösteren örneklerden biridir. Ceneviz dönemi genellikle 12.-14. yüzyıllara tarihlenmektedir. Esasen bu yüzyıllarda Türkler doğudan Anadolu'ya girmişlerdir. Lakin bölgeye yerleşip köylerde yaşayanlar geçmişteki yaşantıları öğrendikleri gibi Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de Don Kazaklarının saldırılarına maruz kalmışlardır.
Karadeniz Ereğli Bölgesi halkı, 1613'de Sinop'u basan, 1622'de Karadeniz kıyılarına akın eden ve Karadeniz'den Boğaziçi'ne girerek Yeniköy'ü ve Sarıyer'i basan Don Kazaklarının acımasızlığına şahit olmuştur. Özellikle Don Kazakları 1654'de Karadeniz Ereğli taraflarını yağmalamışlardır.
1654'deki bu olay Kazancı Cingan imgesinin halkın belleğinde hala capcanlı yaşadığının göstergesidir. Bu yüzden silahsız ve tarım, hayvancılık, deniz ve madencilikle uğraşan silahsız bölge halkı, silahlı yağmacılara karşı çaresizliği sonucu kendine göre elbette önlem almış ve acı yaşantıları tekrar yaşamamak için çocuklarını eğitirken bu imgeyi kullanmış ve kullanmaya da devam etmektedir.
Karadeniz Ereğli bir sanayi şehri olmadan önce bölgede yaşayanların dünya görüşlerini etkileyen Kazancı Cingan imgesi sanayileşme sonucu ortaya çıkan toplumsal değişmeyle birlikte yavaş yavaş eski etkisini kaybetmektedir. Yeni gelenler bu imgeye daha önceki anlamını vermeyip başka anlamlar yükleyebilmektedirler. Esir tüccarlarının, korsanların ve yağmacıların bölgedeki etkilerinden Cinganlar da nasibini almış ve halk arasında Kazancı Cingan korkusu efsaneleşerek uzun yıllar varlığını sürdürmüştür.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.