Van Gölü ile Murat ve Fırat nehirleri havzalarında yaşam sürmüş olan Urartular’ın, Asurlular’ın kayıtlarına bakıldığında Güneydoğu Anadolu’da “Kürt” adıyla bir halkın yaşadığına dair herhangi bir ize rastlayamazsınız. Hakeza İran kayıtlarında da rastlanmayan “Kürt” kelimesinin, Türkler’in Oğuz  koluna mensup bir kabileye verilen bir ad, bir lakap olduğu yönünde iddialar vardır.

Buna göre; bugünkü Kürt halkının bir çoğunun aslında bu havzada yaşamış olan; Karluk, Karlık,  Karduk diye adlandırılan, Oğuz Kağan Destanı’nda geçen Karluk Türkleri’ne mensup oldukları iddia edilmektedir. Nitekim Ksenefon MÖ. 401-400 yıllarında yazdığı “Anabasis” adlı eserinde; “Van gölü havzasında bulunan uruğu (Karduk)” diye adlandırmıştı.

Çin kaynaklarından yola çıkarak Türklerin Umumi Tarihi’ni yazan Deguignes’in araştırmalarında geçen “Kar”lar’ın Türk oldukları, bunların yaşadıkları yerlere de “Karduk” adı veriliyordu.

Bölgenin eski kavimlerinden olan Aramiler’in de, Dicle nehrinin doğusunda bulunan bu bölgeye Bes-Kardu (Kardu memleketi) adını vermişlerdi ki, bugün bile Cezirat İbn-i Omer kasabasına “Kardu Cezartası” denilmektedir.

Ayrıca M.Ö. 2000 yıllarından kalan iki Sümer eşik taşında görülen “Kardi-ka uruğu”, muhtemelen Karluklar’dan başkası değildi.

Tüm bu bilgilerden yola çıkan Kur. Alb. Necati Ökse, Ksenefon’un Karduk dediği kavmin, Orta Asya’dan gelen Karluk Türkleri olduğunu Genelkurmay Başkanlığı’nca 1976’da yayınlanan kitabında ileri sürmektedir.

Aslında Altay ve Tanrıdağı gibi Orta Asya’nın yüce dağlarında yaşamış olan Karluklar’a mensup bir kolun göç ederek Kafkasya üzerinden Anadolu’ya yerleşmesinden; Kar, Karlık, Karluk, Kardu, Kurdak ve Kur-tie, Gurt gibi “Kürt” sözcüğünü andıran kelimelerden yola çıkarak yapılan bu ve benzeri değerlendirmelerin doğruluğunu tarihçilere, araştırmacılara bırakıyoruz. Kürtlerin Türk kavmine mensup bir kabile olduğu gibi bir iddiamız olmadığı gibi, doğru olsa dahi böylesi bir dayatmaya da karşı olduğumu, Allah’ın yarattığı her insanın güzel varlık olduğuna inanan bir kişi olduğumu öncelikle paylaşmak isterim.

Ancak bu sosyolojik, kültürel, tarihi tesbitlerin bize bölgede Kürt sorunu ile birlikte bir Türk sorunu olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Ya da yukarıdaki iddialara göre bölgede yalnız Kürt sorunu değil, aynı zamanda Türk sorunu da vardır. Öncelikle bölgede yaşayan Gurmançiler’in, Gurlar’ın, (Zazalar’ın), Kürtler’in, etnik, kültürel kökenlerinin tesbiti yönünde çalışmalar yapılması gerekmektedir.  Özellikle bizim Zazalar olarak bildiğimiz Gurmançolar’ın Türk etnik yapısına mensup bir halk olduğu iddiası eğer tarihi bir gerçek ise, (ya da bu hakikat bölge halkınca da kabul görür ise) bölgedeki sorunların yapısı da tamamiyle değişmiş olacaktır.

Bu tesbitlerin ortaya çıkması, çıkarılması, bölge halkınca da kabul görmesi durumunda sadece bölgede değil, Türkiye’nin genelinde de şüphesiz farklı değerlendirmeler yapılmaya başlanacaktır; bölgede Kürt sorunu’nun yanısıra Türk sorunu da mı var?,  gibi sorular gündeme gelecek, getirilecektir.

(*) Konuyla ilgili tesbitlerimizi bir sonraki yazımızda paylaşacağız. Ya da takdirlerinize bırakacağız.  İSMAİL CENGİZ
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.