Mısır  Büyükelçisini  geri  çekiyor.

 

İsrailin güneyine yapılan saldırı askersizleştirilmis olması gereken  Sina yarımadasından sızıyor ve Mısır sınırlarına sahip olacak yerde İsrail ile ilişkileri  bozma  arifesinde.

 

Türkiye Başbakanı  İsrail özür dilemezse ve  ablukayı kaldırmazsa  olmayan büyükelçisini geri çekmekle ve  olmayan ilişkileri daha da soğutmak ile  tehdit ediyor ve İsrail'i yalnızlaştırmak için elinden geleni yapacağını beyan ediyor.

 

Tabii bu açıklamaları B planı çerçevesinde yani

 

http://www.haberturk.com/dunya/haber/660923-ankaranin-b-plani-hazir

 

1-  Yaklaşık  1 senedir  atanmış olan ancak İsrail'e gönderilmeyen Büyükelçi  (Kerim Uras)   görevine başlamayacağı gibi Maslahat güzar  olarak görev yapan Müsteşar  Sayın Tolga Uncu  da geri çağırılacak.

 

 

2-  Görev süresi biten İsrail Büyükelcisi Sayın Gaby Levi geri döndüğünde yeni atanacak (atanırsa)  İsrail Büyükelçisi  kabul edilmeyecek. Bu  durum uzun zamandır bilinmekteydi.

 

 

3- Özür  dilenmezse  Sayın Erdoğan'ın  Gazze'ye gideceği  (Habertürk yayınına göre) belirtiliyor. Bunu anlamak oldukça  güç. İsrail özür dilerse Gazze'ye gitmeye gerek kalmayacak mı? Özür ile Gazze yolculuğunun  ilgisi  nedir ki?  Şayet  bu İsraili korkutmak için  bir  gözdağı ise  benim anladığım ve araştırdığım kadarı ile  İsrail Hükümeti Türkiye'nin  Gazze'nin sorumluluğunu üstlenmesinden  hoşnut bile olduğunu  söyleyebilirim. Tabii ki  Sayın Erdoğan Gazze'nin su, elektrik, gaz, yakıt ve gıda ihtiyacları ile  sair  gereksinimleri ve Hamas çalışanlarının  maaşlarının ödemelerini üstlenmesi gerekecektir.

 

Dahası Gazze'den İsrail'e herhangi bir  saldırı yapılmamasını da  üstlenmek durumunda olacaktır. Gazze'ye turistik seyahat yapmasına kimse karışamaz ama  siyasi bir  anlam  taşıyorsa bu saydıklarım ile  ciddi bir şekilde  uğraşılması gerekecektir. Yani  Gazze'ye giderim tehdidi İsraillileri sadece  sevindirir, korkutmaz.

 

4- Özür  dilenmemesi  halinde İsrail'in  dava edilmesi  ve Mavi Marmara'da  ölenlerin veya yaralananların ailelerinin açacakları davalar  desteklenecek ve dava açmaları cesaretlendirilecektir  deniyor.

 

Peki özür  dilenirse  bu davalardan vazgeçme hakkı varmıdır bir hükümette? Bir hükümet veya başbakanın  dava açmak niyetinde olan vatandaşlarının dava etmelerini engelleme hakkı olabileceği bence  doğru olamaz. Yani  İsrail'e  taahhüt edilen özür dilerseniz  sizi kimse  dava etmeyecek  maddesi çok doğru değildir. Olamazda. Zaten İsrail'de  bu maddeleri inandırıcı bulamadığı içindir ki   netice alınmadı bence.

 

5- Filistin'e  BM'e  girişte tam destek, yani bu da özür'e  bağlı şart. Demek ki Sayın Erdoğan için önemli olan İsrail'in özür dilemesi yoksa Filistin'in BM üyeliği değil.

Peki  Filistinliler bunu nasıl  algılıyorlar  acaba?  Tanıdığım ve dostum olan Filistinliler  bu şartlı siyasete pek olumlu bakmıyorlar ve sevmiyorlar .

 

 

6- Askeri İşbirliği bitecek tehdidi: Askeri işbirliği zaten uzun zamandır bitti. Yenilenmeyeceği de  Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından televizyon programlarında beyan edildi. Diplomaside neyle tehdit edildiği sanırım  çok  önemlidir. Arkası boş  ve kaybedilecek birşeyleri olmayan tehditlerin Dıs siyasette  anlamı yoktur . Olsa olsa  iç siyasette bakın ben ne kadar  delikanlıyım diyerek populariteye faydası olur ki o da BELKİ?

 

 

 

7- Ticari Yaptırım:  Önemli  bir tehdit unsurudur  ama ne kadar işlevseldir  tartışılabilir. İki ülkem arasındaki  Dış Ticaret hacmi  toplam 3.3 miyar dolar olup çoğunluğu İsrail'in Türkiyeden satın aldığı mal ve hizmetleri ifade ediyor. Yani  iki ülkem arasında hiç  bir şey alınıp  satılmayacak ise bundan Türkiye  2 milyar dolar kadar ihracat kaybederken İsrail 1.3 milyar gibi bir rakkam kaybedecektir ki  bu rakkamların gerek İsrail gerekse Türkiye  açısından  rakkamsal olarak önemi pek fazla  değildir.

Türkiye'nin  2010 yılı ihracat rakkamı  113 milyar dolar olark gerekleşti. 2 milyar dolar eksik satsa bir şey olmaz.

 

İsrail'in  2010 yılı ihracat rakkamı ise 80 milyar dolardır ve 1.3 milyar dolar eksik ihracat gerçekleştirirse  İsrail'e de bir şey olmaz.

 

Bu  tehditlerin bir yaptırım gücü olabileceğini ben sanmıyorum. Şayet İsrail bu tehditlerden korksaydı  özür çoktan gelmiş olurdu.

 

Türkiye diplomasisinin bu türden tehditler ile  ısrarcı olacağına daha mantıklı ve uzlaşma arayan bir tavır takınması ve ilişkileri bu raddeye getirmekten kaçınması daha doğru olurdu. Başka bir deyişle  ya ilişkiler  bilerek ve istenerek bu raddeye getirilmiştir  veya ortada onarılması neredeyse imkansız olan bir gayri diplomatik hatalar dizisi mevcuttur.

 

Gazze'deki  mazlumların sırtından bu dış siyasetin netice vermediği açıktır.

 

Geriye kalan tek bir  ihtimal var. Bu az bir şey komplo teorisi kokuyor ama  söylemeden edemiyeceğim.

 

Bilinen bir gerçektir ki İran kendisine  Akdeniz'de gerek doğal gaz gerekse askeri dişlerini gösterebileceği bir çıkış kapısı arayışı içindedir. Bunu ABD de İsrail de  hatta Türkiye de bilmektedir. İran'ın  Akdeniz de  limanı olması  bu üç ülkenin de işine gelmez. Sayın Erdoğan  Arap yanlısı ve İsrail karşıtı bir politika ile  Gerek Gazze gerekse Suriye'nin İran'ın Akdeniz'e  çıkış limanı olmasının önünü  tıkamaktadır. Suriye  olayları ve Türkiye'nin Suriye'ye gireriz tehditleri, Gazze'ye yakınlaşma süreci  hep İran'ın bu limanlardan uzaklaşması anlamına gelmekte ve gerek İsrail gerekse  ABD  bu noktalarda İran yerine Türkiyenin  olmasından son derece hoşnutturlar bence. Bu konular aralarında konuşulur mu  konuşulmuşmudur bilmiyorum ama aklım olabileceğini söylüyor.

 

Ha  son bir  şey daha var ki kaçırmamak lazım.


23 08.2011  günü BM   PALMER  raporunu yayınlaycak.Ve AKP hükümetinin terör örgütü sayılan İHH ya yakınlığı ve Gazze filosunu desteklediği ve cesaretlendirdiği (azmettirdiği)  beyan edilecek. Bu durumun  uluslararası hukuk sistemi  çerçevesinde çok saygın bir  durum olmadığını ve İsrail'in  de  C PLANI olabileceğinide  hesaba katmak gerekir.


İsrailliler tehdit etmez  birden bire yapıverirler , aman dikkat edelim...

 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.