İki ülke arasında herhangi bir lişkiden bahsetmek aslında biraz zor , ama buna rağmen söyleyebiliriz ki İsrail ile Suriye arasındaki sınır son 40 sene boyunca en sakin ve güvenli sınır olmuştur.
Başka bir deyiş ile bu sınırda cografi üstünlüğün İsrail'in lehine değişmesinden sonra (1967 savası ve Golan tepelerinin İsrail tarafından alınması) ve alınan bu toprakların İsrail parlamentosu tarafından ilhakı ile sınır sukunet'e kavuşmuş ve halihazırda ufak tefek sınır ihlalleri dışında önemli sayılabilecek bir silahlı çatışmaya sahne olmamıştır.
Tabii ki bunun sebeplerinden biri İsrail teknolojik ordusunun Suriye Ordusundan daha üstün ve yetenekli olmasının rolü oldukça büyüktür.
Halbuki Suriye 67 savaşına kadar Golan tepelerine hakim iken aklına estiğinde sınır köy ve şehirlerine bombalar yağdırmaktan çekinmemekteydi.
Hoş savaş sonrası senelerde bu görevi Lübnandaki Hizbullah terör örgütü üstlenmiş ve halihazırda da her fırsatta tehditlerine devam etmektedir.
Bilinmektedir ki gerek Suriye yönetimi gerekse Lübnan Hizbullah'ı parasal ve silah tedariki açısından İran yönetiminin güdüsündedir. Hizbullah silahlarını Suriye üzerinden alırken Suriye mali desteğini İran'dan almakta ve bu ahvalde hayatiyetini idame ettirebilmektedir.
Yine de bilinmektedir ki Suriye ABD programı çerçevesinde vede Türkiye aracılığı ile BATI'ya kazandırılmaya çalışılmış ve bu konuda Sayın Recep Tayyip Erdoğan'nın şahsi karizması ve Başer Esad ile olan yakın ilişkileri bile kullanılmıştır.
Türkiye'nin Suriye'yi BATI'ya kazandırma çabasının İran'ı ne denli sevindirdiğini (!!!) anlamak çok zor olmasa gerek. Türkiye Milli İstihbarat Şef'i Sayın Hakan Fidan'ın Suriye ile olan mekik diplomasisini İran silahlarının Hizbullah'a sevkinde aracılık olarak değerlendirenlerin aksine bu sevkiyatların durdurulması için ikna çabaları olduğunu da anlamak daha doğrudur bence. Belki de yanılıyorum tabii.
2009-2011 arasında gerek kara yolu gerekse hava yolu ile Türkiye üzerinden Suriye ve hizbullah'a silah gönderme çabaları BM ve ABD uyarıları ve belkide İsrail istihbaratı le Türkiye tarafından resmen engellenmiştir.
Suriye yönetiminin Türkiye yakınlaşması ne yazık ki sadece bir kaç ay sürdü ve gerek İran baskısı gerekse Baas partisi iç dinamikleri demokrasileşme sürecinin hem makamlarını ve hükümranlıklarını bitireceği , hem de geçmişin hesabının kendilerinden sorulacağı endişesi ile ülke içi muhalefetiini bastırma konusunda oldukça olumsuz bir yol seçmişler ve binlerce Suriye vatandaşının ölümüne sebebiyet vermişlerdir. Her ne kadar Başer Esad benim ellerim temizdir dese de Arap alemi ABD'nin çabaları ile Suriye aleyhinde yaptırım kararları almaktan geri Kalmamıştır.
Türkiye bu olaylar karşısında sessiz kalmamış en önemli ülke olarak başrol'ü oynamiş ve oynamaya devam etmekte , Suriye muhaliflerini Antalya'daki lüks otellerde ağırlamakta ve Esad yönetimine aleni cephe almaktadır. Suriye sınırına yığınak yapılmış (Veya basında haberleri çıkmış) , onbinlerce Suriyeli mülteciye Türkiye kapıları ardına kadar açılmış ve Suriye-Türkiye bahar'ı hatta Yaz'ı kara kış'a dönüşmüştür.
Dün kendisi ile görüştüğüm Dr. Alon Liel (Eski Maslahatgüzar ve Dış İşleri eski Müsteşarı) '' Aslına bakarsan Türkiye dolaylı bir şekilde İran ile Suriye toprakları üzerinde bir savaş halindedir '' dedi. Buna katılırız veya katılmayız , ama İsrailli eski bir diplomat ve hoca durumu bu şekilde değerlendiriyorsa İsrail ile Türkiye arasında kalan Suriye konusunda daha fazla zaman harcamak gerekmektedir.
Açıktır ki İsrail Suriye'de oluşan kaos'tan çok hoşnut değildir. Ancak Kendisi ile görüştüğüm İsrai Dış İşleri Basın Sözcüsü Yigal Palmor '' İsrail tabii ki Suriye'deki gelişmelerden rahatsızdır ve endişelidir. İsrail'in bu konuda herhangi bir şey yapma ve karışma niyeti kesinlikle yoktur. Bu durum Suriye'nin kendi iç meselesidir ve Suriye halkı kendi yönetimini seçebilecek duruma gelir diye umud ediyoruz.. Şüphesiz bilinmezler ile dolu olan böylesi durumlar için de İsrail tedbirli olmak ve her türlü senaryoya karşı da hazırlıklı olmak zorundadır. İsrail sınırlarını ve ülkesini korumaya hazırdır ve umarım böylesi senaryolara gerek kalmaz.'' Dedi.
Alon Liel'e söyle bir soru yöneltmiştim :Bildiğimiz üzere yıllarca Arap dünyasında İsrail ve Yahudi düşmanlığı kullanılmış ve baş'ı sıkışan bu düşmanlığı JOKER olarak ortaya koyup dikkatleri kendi sıkıntılarından başa yöne çekerek kurtulmayı denemişler ve kısmende başarmışlardır. Suriye yönetimi kendi hükümranlığını korumak amacı ile yeni bir İsrail savaşının tetikçiliğine soyunabilir mi ? Öyle bir tehlike mevcutmudur.
Alon Liel ise: ''Olasılıklar her zaman mevcuttur , ancak Suriye'nin askeri gücü buna yeterli değildir , farkındaysan Suriye ordusu kendi ülkesindeki isyanları bile bastırmaktan aciz kalmaktadır. Savaşabileceği bir orduya sahip değildir. İkisininde sahibi olan İRAN ise Dünya'nın karşısında olduğu bir Suriye hükümetini böylesi bir savaş ile desteklemesi çok mantıklı değildir . Özellikle Hizbullah Esad'a yardımcı olabilecek bir savaş'a girer gibi görünmüyor bana. Ama İsrail olarak her senaryo'ya hazır olduğumuzu biliyorum ve öyle de olmamız gerek.'' Demektedir.
Aslında Suriye bütün imkansızlıklarına rağmen 2008 yılından beri toplam 3 milyar doları silah satın almak için harcadı. Tabii buna harcadı demek ne denli doğrudur bilmiyorum , çünkü silahların büyük bir kısmını İran'dan aldı. Unutmamak gerekir ki bu tarihlerde Suriye Türkiye'nin aracılığı ile İsrail ile barış görüşmelerini sürdürmekteydi. Suriye'nin silahlanma çabası sadece tanklar ve tüfekler ile sınırlı kalmamakta aynı zamanda toplu imha silahları hatta nükleer silhalanma çabaları da mevcuttur ve İsrail 2007 senesinde Türkiye üzerinden uçarak inşaat halindeki bir nükleer santrali de imha etmişti.
/israilde_gundem/2634.htm
Gözden kaçırmamak gereken bir başka oyuncu ise Putin'in Rusya'sıdır. Rusya Türkiye'nin Suriye'ye karşı bir operasyon yapma olasılığına karşın Ucak gemisini Suriye sahillerini korumak maksadı ile gönderebiliyor.
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1207630
Gerek Türkiye başbakanı gerekse diğer ülke devletleri Akdeniz'deki seyrüsefer haklarından bahsedemiyor.
Sonuç olarak Ortadoğu daha bir çok gelişmeye gebedir. Kimin kimin yanında olduğu son dakikaya kadar belli değildir. Ama şu andaki sonuçlar Türkiye'nin faaliyetlerinin söylemlerinin aksine İsrail menfaatlerine hizmet ettiği (dolaylı olsa bile) şeklinde alğılanabilir , ki bu aslında çok doğaldır , çünkü gerekİsrail gerekse Türkiye ABD'nin müttefikidir ve bu ittifakı bozmaya kimsenin hakkı yoktur. Sanırım doğrusu da budur.
Bu arada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta daha var. İsrail ile Suriye arasında her ne kadar eski savaşlar gerginlikler ve düşmanlıklar varsa da Golan tepelerinde ortak yaşam devam ediyor. İsrail tarafındaki Dürzü köylerinden, Suriye tarafındaki Dürzü köylerine GOLAN ELMASI ihracatı düzenli olarak devam etmekte ve sınır ticareti hayatiyetini korumaktadır. İsrail yönetimi de Suriye yönetimi de bu ticareti engellememektedirler. Kimbilir barış belkide Dürzülerin elmaları ile gerçekleşir?
İsrail Suriye ilişkileri 2011
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.