Aziz topraklarımızda Türkiye Devleti’ne açık isyan var! Öyle ki, kudurmuş denizin dalgaları, okyanus olmaya heveslenip dağlarımızı, ovalarımızı işgal etmek istiyor. İnsanlarımızın bu isyanı, salt AKP-cemaat arası rant kavgası olarak görmesi çok şaşırtıcı. İleriyi göremeyen akıl sahipleri gündemdeki son olaylara objektif bir pencereden bakamayıp, toplumumuzu yanlış yönlendirmeye çalışıyorlar. Halbuki ülkemizi içten ve dıştan zayıflatmaya çalışan bir casus örgütün on senelik bir geçmişi yok ki…  Günümüzde açığa çıkan ihanetini neredeyse yarım asır öncesinden planlamış. “Binin gemimize, sizi Allah Rasulü’nün yanına götüreceğiz.” diyerek safi gönülleri kandıran, dolandıran bu zihniyet; bizlerin bir yüce ideale, İslam adına ortaya çıkmış bir aksiyona bir daha güvenme konusundaki inançlarımızı elimizden aldı. Yüce gönüllü insanlara şüphe etmeden bakma masumiyetimizi yok etti. Ama bu aykırılıkları sergilerken, asla yalnız değildi. Ferasetle düşünürsek, bizler halk olarak sanki önümüze dökülen yemlerin peşinde, birbirimize düşürülüyoruz gibi geliyor. Yani bu örgütün esas ayağının dışarıda olduğu besbelli. Böyle düşünmeyenler de var. MeselaSayın Abdullah Gül;

-Türkiye’yi yıkmak isteyenler var gibisinden komplo iddialarına inanmıyorum. On sene önce bizi göklere çıkaranlar, şimdi bizi tenkit ediyorsa, onları Türkiye düşmanı ilan etmek üçüncü dünya söylemidir.”  diyor.

Korkularımızı, şüphelerimizi bir tarafa bırakıp, haydi bir an geri kalmış ülke psikolojisine kapıldık diyelim. Dünyanın saygın kabul edilen Times gibi bir yayın organının “Erdoğan asılacak!” türü haberlerini ne ile izah edersiniz? Adamlar burunlarının dibinde, gözlerinin önünde gerçek diktatör Esad, babadan oğula devraldığı iktidar koltuğunda kendi halkını katlederken, onlar ipi benim ülkemin başbakanına layık görüyorlar. Pek çok Türkiye haberleri provokasyon kokuyor. Sanmayın Times tek örnek! Batı basını Başbakan bahanesiyle, kendi raylarında gitmeyen ülkemize acımasızca yükleniyor. Dışarıdakilerin bu denli Erdoğan düşmanlığına, içimizdeki gafiller destek yarışında. Muhalefet duygusu onların gözünü kör eylemiş. Ülkeye yapılan hizmetleri dahi görmezden geliyorlar. Daha düne kadar, yıllardır paralel yapının dış güçlerin kuklası ve uşağı olduğunu savunanlar dahi muhalefet ateşi ve kini içinde Pensilvanya’ya alkış tutup, hükümeti yıpratma çabasından içten içe memnunluk duymaktalar. Sadece ‘düşmanımın düşmanı benim dostumdur.’ anlayışından hareket edenler, bir gün bu insanların kendilerini de arkadan hançerleyeceklerini unutmasınlar. Zira karanlık işleri, takiyyeyi kendisine yaşam tarzı edinmiş insanlardan hiçbir zaman, hiçbir kimseye yarar gelmez.  

******

        Radikal yazarı Oral Çalışlar, birkaç hafta önce kaleme aldığı yazısında Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un, son olayları değerlendirmesini çarpıcı buluyor. Bağbuğ’un olaylara bakışı şu; “Kumpas kapsamında mağdur edilen yüzlerce, binlerce insan var. Paralel yapı tehlikesi bizim mağduriyetimizden daha önemli.(….) Yolsuzluk varsa elbette üzerine gidilsin. Ancak seçimle gelen iktidar, seçimle gitsin. Seçim dışı manevralarla iktidardan uzaklaştırma girişimleri darbeye girer.

Oral Beye göre, Başbuğ’un paralel yapıyı tehlike gören tutumu, laik cephede yeni parçalanmayı işaret ediyor. Cümlelerinin devamı şöyle; “Nasıl İslami kesimde bir parçalanma yaşanıyorsa, laik cephe de son kamplaşma üzerinden yeniden şekilleniyor. (…) Cemaati yıllarca asıl tehlike olarak görmüş olan bazı laik çevreler, Ak Parti karşıtlığı temelinde onlarla ittifak içinde. Bu ittifakın merkez üssü CHP. Öte yandan bir süre öncesine kadar Ak Partiyi baş düşman görmüş olan Ergenekon, Balyoz, Kafes ve başka davalardan yargılananlar, aileleri ve bazı laik çevreler ise asıl tehlike olarak, paralel yapıyı gördüklerini söyleyerek kamplaşmada saf tutuyorlar. Yeni cepheleşme, yeni kamplaşma kendisini ilk kez net olarak MGK açıklamasında gösterdi. Paralel yapı mili güvenliğe karşı tehdit kapsamına alındı.

******

Siyasete bulanmış yazılar anlıktır, günlüktür ya da mevsimlik. Tüm zamanlara hitap gücünden yoksundur. Bu nedenle siyasi yazılar kaleme alan insanların, gerçekte çok zor bir cenahta nefes almaya talip olduklarını hep düşünmüşümdür. Hele zaman son yılların en kirlenmiş siyaset ortamını barındıran bir zaman ise eğer… Konya’lı Şems-i Tebrizi’de bu günküne benzer bir karışık vakitte; “Söylediğim şeylerin hepsinden vazgeçtim. Çünkü sözde mana, manada söz kalmadı.” diye dertlenmiş olsa gerek. Zira her gün gelişen olaylardan kalbimiz karardıkça, Şems gönülle üzülmeden edemiyor insan. Sözlerimiz dahi manadan mahrum geliyor.  

        Yine de son kez muhalefet partilerin mensuplarına seslenmek isterim. Biliniz ki; kesinlikle seçim dışı manevralarla iktidardan uzaklaştırma girişimleri darbeye girer. Ülkede şu an mevcut bir illegal isyana yardıma girer. Kendi fikirlerinizi iktidara getirebilmek için, ne zaman dürüst yollardan çaba göstereceksiniz? Hani sokak gösterilerinden meded umarak yavrularımızı ölüme yollamadan… Başbakanların boynuna ipi dolamadan diyorum. Fikrinizi, düşüncenizi iktidara taşımanın başka meşru bir yolu yok mudur?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.