Şilili Nobel Ödüllü Şair Pablo Neruda’nın “20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı” kitabı sadece

Buenos Aires’ teki Losada Yayınevi’nde 1961 yılında milyonuncu baskıyı yapmıştır. Neruda siyasi nedenlerle ülkesinden ayrılmak zorunda kalır ve hayatının bir bölümünü İtalya’da küçük bir adada geçirir. Bu fakir ada da ünlü şairin geçirdiği günler Postacı isimli filmle ölümsüzleştirilir. Dünyanın her tarafından Pablo Neruda’ya mektuplar taşıyan genç Postacı Mario ile şair arasında şöyle bir konuşma geçer:

Keşke bende Ozan olsaydım, böylece söylemek istediklerimi söyleyebilirdim

Öyleyse sahil boyunca yürü, denizi gözle ve metaforlar üret

Metafor ne” diye sorar Postacı

Bir şeyi söylerken başka bir şeyi ima etmektir

Neruda, deniz imgesini kullandığı bir şiirini okur ve “ burada ki deniz, hayatın metaforu olarak kullanılmıştır” der.

Postacı MarioSizin sözcüklerinizle sallanan bir gemi gibi hissettim kendimi” deyince gülümser Neruda İşte bir metafor yaptın…” Böylece Şairle Postacı arasında sıkı bir dostluk başlar.

Pablo Neruda, Postacı Mario’nun sevdiği kadın Beatrice’e şiirlerini çalıp da kendi şiirleriymiş gibi neden okuduğunun hesabını sorunca, Mario’nun cevabı ünlüdür :“ Üstat, şiir yazana  değil, ihtiyacı olana aittir,benim o şiirlere ihtiyacım vardı.”

***

Pablo Neruda’nın “20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı” kitabı gibi Cemal Süreya’nın da 20 Aşk Şiiri vardır ve bu 20 aşk şiirini, her şiirin sonunda ki “keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizeleri bağlar birbirine…

Keşke Yalnız Bunun İçin Sevseydim Seni,şairin,

Ne söylesem hep eksik kalıyor demesi mi?

Sevmek için bahaneler üreten bir adamın duyguları mı?

Sevdiği kadını kaybetmenin pişmanlığı mı?

Sevmemek için neden bulamamak mı?

Paylaşılan anların siyah-beyaz fotoğraflarının yürekte canlanması mı?

Anların anıya dönüşmesi mi?

***

“Kuşlar toplanmış göçüyorlar

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Mevsim Sonbahar, gidişinin ve dökülen yaprakların hüznünü yaşıyorum, ilkbahar ve kuşlar gibi, sen de geri gelecek misin acaba, işte ben dönebilme ihtimalini seviyorum hala.

***

“Hiçbir şeyim yok, akıp giden sokaktan başka

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Bu sokaktan çekip giderdin, yine bu sokaktan dönerdin, giderken yoksullaşırdım ama dönüp geleceğin akıp giden bu sokak umuttu bana.

***

“Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Türk şiirinin büyük ustası,92 yaşında ölen Fazıl Hüsnü Dağlarca ne diyor acaba “ uzun yaşamışsın derler bana, bilmezler seni ne çok beklediğimi”

***

“Seni o kadar yakından görünce

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Seni hep uzaktan görürdüm, biraz miyoptum zaten, yakından görmenin ,yüzünü keşfetmenin heyecanını dünyalara değişmem.

***

“İki çay söylemiştik orda, biri açık

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Yeni tanışma, ilk buluşma, nasıl çay içtiğini bile bilmiyorum daha. İki çay söylemiştim, biri açık diye seslenmiştin garsona, seninle ilgili minik ayrıntılar yakalamak bile mutluluktu bana.

***

“Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Zaman ve mekândan kopmuştun o anda. Antik çağları ve gelecek zamanları sığdırmıştın bakışlarına.

***

“İkinci bir parıltı var senin bakışlarında

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Herkeste olmayan bir ışıltı var gözlerinde, kimselerin görmediği, seni bana anlatan, yakamozsun sen, kalbinin ışığı gözlerine vuran.

***

“Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Yüzüksüz bir gümüş kutu, annemin emanetiydi bana, parmağına takacağım alyansın muhafazası olacaktı, o günü bekler dururdu orada

***

“Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Bütünlemeye kalırda, finale varamaz da, hüzünlenir insan ya, ayrılık da bazen aşka dahildir ya “sana gitme demeyeceğim ama gitme Lavinya, adını gizleyeceğim, sen de bilme Lavinya”der başka bir şair ya…

***

Bu kadar sade, yalın, iddiasız kelimelerle, işte böyle derin duyguları anlatır Cemal Süreya…

***

Şimdi de İspanyol filozof Ortega Gasset’e soralım:

-“Aşk, zamana yenik düşer mi? Ayrılık aşkı öldürür mü? Aşk, kendini yeniden yeniden üretebilir mi?

-“Bir insanın özünden kaynayıp taşan sevgi hiçbir durumda ölmez. Duyarlı ruhun üzerinde sonsuza dek sürecek, aşıya benzer bir iz bırakır. Koşullar-örneğin; uzaklık-sevgi için gerekli beslenmeyi engelleyebilir, o zaman sevgi gücünü yitirecek, duygusal bir hevese, bilincin alt katmanlarında seğirmeye devam edecek hafif bir duygu damarına dönüşecektir. Ama ölmeyecektir, duygusal nitelik değişmeden kalacaktır. Bir zamanlar seven kişi,ruhunun en derin köşelerinde sevgilisinin onun bir parçası olduğu duygusunu sürdürecektir.Talih,fiziksel ve toplumsal anlamda onu başka yerlere sürükleyebilir,ama bunun hiçbir önemi yoktur;çünkü o kişi sevdiğine yakın olmaya devam edecektir.Gerçek sevginin en büyük belirtisi şudur:Sevgiliye,yer birliğinin sağladığından daha derin bir bağlılık ve içtenlikle yakın olmak”

***

Aşk, şiir, bilgelik bir üçgenin ayrılmaz köşeleri aslında…

***

“Seni sevmek felsefedir kusursuz demiştin ya

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.