Prof. Dr. Ali Osman Özcan
aozcan@skyturk.net


    Yazılı ve görsel basında çıkan haberlerde herkesin birbirindeki kusurları kendi çıkarına kullandığı görülmektedir. Eleştiri adına kusur arama davranışları sergilenmektedir. Eleştiri, yerine göre iftiraya kadar uzanabilmektedir. Eleştiri, aslında gerçekle sahteyi, doğru ile yanlışı birbirinden ayırma etkinliğidir. Eleştiri, ahlaki yükselişe ve yüceliğe götürücü bir etkinlik olarak görülebilir. Gerçekten yüce ahlak, kötü huylardan kurtulmayı gerektiren bir ahlaktır. Başkalarının kusurlarını arama ise ahlaki bir davranış değildir.

    Eleştiri, bir zihinsel etkinliktir. Ancak bu etkinlik bir makine gibi çalışmaz. Onun kendi kuralları vardır. Kusur arayanlar gerçeklik yerine başka kuralların peşine düşmüşlerdir. Onlar, bembeyaz bir zemin düşleyip bu zemini siyah-beyaz karelere bölerek gerçekliği o karelerde arayanlardır. Kusur arama tutkusu, kendi kendini sıkboğaz eden düşünce etkinlikleri olarak anlaşılabilir. Kendi kusurlarını görmeyip kusur arama tutkusu içinde olanlar, kendi kendilerini kendileri için kendi hücrelerine tıkayanlardır. Onlar kendi akıllarını başka akılları küçültmek için kullanmaktan çok hoşlanırlar.

    Yaşam sorunlarını çözerken kendi sorumluluklarını unutarak başkalarında kusur arayanlar, elbette ki kendi kusurlarını göremezler. Başkalarının kusurlarının peşinden koşanlar onlara kendi kusurlarını gösterenleri istemezler. Onlara karşı savunma duvarları çekerler. Dünyayı kusurlarından temizleme zihniyetiyle yola çıkanlar, kendi kusurlarını başkalarına dürüstlük olarak dayatırlar. Kusur arayıcılar, kendilerini iyi gösterme çabası içinde olduklarını unuturlar. Kendi akıllarını başka akılların önüne geçirmeye çalışırlar. Kusur arayıcılar, kendi iman ve inançlarını da, akıllı olmak için değil, kendi kusurlarını saklamak için seferber ederler.

    Eleştiri, bir isabete göre yapılır. Şansa bağlı olarak yapılan eleştiriler, eleştiri sayılamaz. Ahlakı göreceleştirerek kendi kusurlarını yüceleştirenler, kendi ahlaklarıyla kavgalı olanlardır. Kendi ahlakını başkalarına göre belirlemek, ahlaka da zarar verir. Başkalarının çektiği acı, sıkıntı, çile vb. durumları başkalarını suçlayarak açıklamak, akıl sermayesini boşa harcayan bir memur olmak demektir. Kusur arayıcılar herkesin yüzünü yıkamadığını, herkesin pis olduğunu iddia ederek yüzünü yıkayan tek insanmış gibi davranmaktan hoşlanırlar. Ne kadar çok kusur bulurlarsa o kadar çok sevinirler. Başkalarının kusuru onlar için bir kazanç malıdır. O kusuru pazarlayarak ahlaki ufuklarda rahat gezinebileceklerini düşünürler.

    Kusur arama tutkunları “Ahlakın kendi değerlerinin karşılaştırılabilirlik” ilkesine göre çalıştığını iddia ederler. Oysa kusur arayıcılar, ahlaki değerleri kendi keyiflerine göre yani görelilik ilkesine göre yorumlamaktan hoşlandıklarını fark edemezler. Kemal, dürüstlük, iyilik, güzellik, doğruluk vb. sözcüklerde bile kusur arayarak gerçekle sahte olanı birbirine karıştırarak kavramsal anlaşmazlıklardan söz ederler.
Yahut kavram kargaşasını göklere çıkarırlar. Kuramsal terimleri bile değiştirip, adına yapı veya inşa sözcüklerini takarak başkalarını şaşırtmayı marifet sayarlar. “Karşılaştırılamazlık” kavramına da ateş püskürürler.
Özetle kusur arama tutkusu, insanlar arası ilişkilerde yapıcı değil yıkıcı bir etkiye sahiptir. Eleştiri, kusur aramak değil mükemmelliğe doğru yöneltmektir. Kusur arma yerine ahlakı yüceleştirip ona saygınlık kazandırıcı zihniyetlerle yaşantıları düzenlemek insanlığın geleceğine yapılan ve yapılacak olan bir yatırımdır.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.