Elda ELA
01.06.2012

Birkaç dakika yazdığım portreye odaklanın ve empati yapmayı deneyin sadece…

Adam çalışmaktan bihaber, evde oturur, kahvehanede geçirir zamanını, sıra çalışmaya geldiğinde bahanesi boldur, çalışamaz iş bulamaz. Hayat arkadaşı olan kadın söz vermiştir kendisiyle bu yola baş koyarken, iyi günde kötü günde eşinin yanında olacağına. Adam çalışamaz ama kadınından bekler, bekler, sevgi bekler…

Kadın güçlüdür,

kadın kutsaldır,

kadın fedakardır,

kadın anadır,

yuvayı yapan da O’dur ya hani hamile kalıp çocuk da getirmişse dünyaya ona buna el açmaktansa çalışmak için çabalar.

Çalışır; çocuğunun aç kalacak olmasından korkar,

çalışır; ev sahibinin kapıya dayanmasından çekinir,

çalışır; ayın sonuna kadar ancak yeteceğini bilse de alacağı ücretin, yaşamını idame ettireceğini bilir.

Adam evde oturduğu süreyi her çeşit talih oyunlarıyla değerlendirir. Oynadığı altılıda beklemediği at birinci çıkar, kızar, öfkesini karısından çıkarır, arkadaşına kızar, yatıştırmak için yardımcı olmaya çalışan karısından alır hıncını. Nasıl olsa kadın GÜÇLÜDÜR!

Hep toparlamaya çalışır yaşamını kadın, kimseye muhtaç olmamak, onurlu yaşayabilmek adına. Gün gelir yine hamile kalır gününü kahvehanede, orada burada geçiren kocasından. Ama ikinci bir çocuğa bakabilecek gücü yoktur. Devletin verdiği yardım, çocuğun bir haftalık bez ihtiyacını karşılamayacaktır. Anne, sigortalı bir işte değilse zaten hiç şansı yoktur  (Hastanede doğum gerçekleştirilirse 60 TL gibi bir miktar doğum parası verilir, o da hastanede doğum yapmak teşvik edilsin diye. Gerçi verilen para çocuğun 1 haftalık bez parasına yetmez ama veriliyor ya sonuçta!!!) . Ya evde doğuracaktır bebeğini, ya da güvenilirliği tartışılır ellerde... Ya sonra? Sonra kim bakacaktır yüzüne, kim yardımcı olacaktır çocuğunu büyütmesine?

Sigortası olanlara da bir kereye mahsus 200 TL ye yakın doğum parası vermekte devlet. Ayrıca bildirim yapıldıktan sonra da her ay 33 TL çocuk yardımı alacaktır. Dile kolay 33 TL!  Ukrayna’ da 2 bin 500 dolar, Türkiye’ de 33 TL…

Hiçbir zaman keyfi kürtaj uygulamasını savunanlardan olmadım, olamam da. Çünkü bilirim ki içinde merhamet barındıran, ekonomik durumu iyi olan, düzenli bir yaşamı bulunan aklı selim hiç kimse gidip de keyfi olarak içinde var olmaya başlamış, kalp atışlarını hissettiği bir canlıya kıyamaz. Ultrasonda içindeki canlıyı izledikten sonra eminim ki hiçbir kadın ondan kopmak istemez. Zorunlu haller olmadıkça!

Kürtaj cinayettir cümlesi çok talihsiz bir açıklamadır. Ülkenin sosyo-ekonomik düzeyini bilmeyen birisi kullanabilir ancak bu cümleyi. Oysa her şey alenen ortada. Her gün ülkemizin çeşitli bölgelerinde açlıktan, bakımsızlıktan ölen çocuklar, arkalarından tüm çabalarına rağmen evlatlarını yitirmenin acısıyla yanıp kavrulan analar var. Yardımsever yakınları getirmediği müddetçe et yiyemeyen aileler. Türkiye’ de birçok ailede kadının güvenliği sağlanamıyor. Çocuklar, cinnet geçiren babalarının annelerini öldürdüğü ana tanıklık etmek zorunda kalıyor. Türkiye’ de hala bazı kadınlar şiddet gördüğü bir hanenin çatısı altında büyütmeye uğraşıyor evlatlarını. Anadolu’ da, doğu illerinde birçok insan doğum kontrol yöntemlerinden habersiz. Hamile kalıyor ve doğuruyor gelecek hazırlayamayacağı, bakamayacağı çocukları. Sonra, sonrası malum;  madde bağımlılığına yönelerek mutlu olmaya çalışan, dilencilik yapan, hırsızlığa yönelen, cinayet işleyen bir sürü suç makinesi oluşturuyoruz göz göre göre.

Rızkı Allah verir demek kolay. Muhakkak ki rızkı Allah veriyor, ancak durduğun yerde, bir kişinin mücadelesiyle de o rızık bir canlıyı yaşatmaya, doyurmaya, eğitime dahil etmeye yetmiyor maalesef.

Deniliyor ki tecavüze uğrayan kadın doğursun, gerekirse devlet sahip çıkar!!! Ne büyük bir acımasızlıktır bu. Öz babası tarafından tecavüze uğrayan 10 yaşında kızlar var bu ülkede. Her gün tecavüze uğrayan bir sürü can… Yaşadığı utancı, tramvayı düşünmek yerine, o tramvayı yaşasın, kimsenin normalde dayanamayacağı o acı eşiğini çekerek,  utancını dünyaya getirsin ve daha sonra yaşamına kaldığı yerden devam etsin deniliyor resmen. Bu nasıl bir mantıktır? Saygı nerede, anlayış nerede? İnsan hakları nerede?

Başında da dediğim gibi keyfi olarak kürtajı savunanlardan değilim, olamam da. Ama sağlıksız bir nesil oluşturulacaksa, bir utanç meyvesi çıkacaksa ortaya hiç doğmadan hafızadan silinmesi doğup büyüdükten sonra yaşatacağı acılardan daha sağlıklı olacaktır.

Kişi yorum yaparken, hele ki bir ülkeyi yönetense, her yönüyle düşünüp öyle kurmalı cümlelerini. Kadına hangi haklar sağlanmış, ne yapılabilir i iyi analiz etmiş olmalı. Gündem değiştirmek uğruna hep zayıf gördüğü, ama sözde güçlü olduğuna inandığını dile getirdiği kadına yüklememeli tüm yükü…

Nüfusu arttırmak için bireysel bilinçlendirme yapılabilir. Aile planlaması kampanyaları doğru şekilde tüm ülkede uygulanabilir. Çocuk bakım parası bir bireyi yaşatabilir orana çıkartılabilir, kürtaj talepleri karşısında danışmanlar ve psikologlar tarafından analiz yapılabilir, keyfi uygulamalar için yaptırımlar getirilebilir, ama böyle hayati bir konuda yasaklama yapılamaz.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.