O'nun Müezzini

Konya'mıza misafir gelen Muhammed Beşer dayımızı (yeşile sevdâlı olduğunu bildiğimizden) Meram Bağları'nda ağırlıyoruz. Kendisi El-Ezher’in yetiştirdiği bir âlim. Yazar ve mütercim. Akşam onun neş’eli, bir o kadar da aydınlatıcı sohbetlerinden birine kendimizi kaptırmışken, bütün şerefelerden aynı anda ezan sesleri yükseliyor semâya...

          Gaybın sırlarını açığa vurmaya yeten o haykırış mı yüreğimizi dağlıyor? Yoksa hafız dayımızın döktüğü sessiz gözyaşları mı bilinmez, kalplerin ortak titreyişiyle hepimiz suskunlaşıyoruz. Muhterem dayıcığım, ezan sonunda bu kadar  duygulanmasının nedenini anlatıyor.

         “-Hayret!” diyor. “Meşhur Medine’li müezzin Numan Efendi’nin okuyuş tarzıydı bu. Doğrusu sesini ve makamını, ona bu denli benzeterek ezan okuyana, Türkiye’de ilk kez şahit oluyorum.”

          Medineli Numan’dan bahsetmek, dayımızın gözyaşını yine  artırınca, daha da meraklanıyoruz. O da geçmişten bir anısını bizlere naklediyor.

             1950’li yıllar. Muhammed dayım bir gün yakın dostu Rahmetli Ali Ulvi Kurucu ile birlikte Ravza-i Şerif’te müezzinlik yapan Numan Efendiyi ziyaret ediyorlar. Müezzin o gün bir hayli sıkıntılı. Ailesi için Medine’de bir ev yaptırdığını, ama maddi gücü yetersiz kalınca, inşaatı yarım bırakmak zorunda kaldığını anlatıyor. Rahmetli Ali Ulvi Kurucu ile ona yardım etmek isteyen Muhammed Dayı İstanbul’la,  gönlü zengin bir dostlarına mektup yazıyorlar. Mektup İstanbul’a ulaşmadan bir gün önce, o hayırseverliğiyle ünlü zat bir rüya görüyor. Rüyasında Müslümanların Sultanı (SAV) en mübarek haliyle evini şereflendiriyor. Ve kendisine emrediyor. Buyuruyorlar ki;

          “Çabuk git. Benim müezzinim Numan’a yardım et.

          Adam hem mutlu, hem şaşkın. Çünkü İstanbul’da Numan adında birini tanımıyor. Ertesi gün işyerine gittiğinde, Medine’den gelen mektubu kendisine veriyorlar. Hayırsever kişi, bu mektupta geçen Numan isminin hatırına, Medine’ye derhal çok miktarda para yolluyor. Ayrıca bir mektupla da, rüyasını dostlarına anlatıyor.

          Ali Ulvi Efendi ve dayım, parayı teslim ederken mektubu da Arap müezzine tercüme ediyorlar. Adam;

         “-Efedimiz bana müezzinim dedi ha!.. Bana müezzinim dedi demek! Bu nasıl büyük bir payedir Rabbim?” diye hıçkırarak bayılıyor.

         Bize bu hatırasını anlatırken, Hafız Dayımız bambaşka bir zaman boyutuna dalmış gibiydi. Ahiretin gönüllere vuran o güzelliği ise nemli gözlerinde parıldıyordu sanki... Ebediliği...

                                         *   *   *

         

 

            Söz O’nun müezzinine gelir de, O’ndan söz edilmez mi? O’na olan bağlılığımızdan. O’nu “En Sevgili” diyerek bağrımıza basışımızdan.

            Dayımız Kur’an-ı Kerim yakan, mübarek Efendimize kötü söz söyleyen bazı Batılı papazlardan; O’na saygısızlık eden  yabancılardan  bahsetmemize izin vermiyor.

           “-Başkalarını suçlamaya gerek yok!” diyor. “Biz İslam dünyası olarak kendi kendimizi zincirlere vurmuşuz. İlim, akıl ve mantık dini olan İslâm’dan uzaklaşarak, zincirimizin anahtarını da düşmanlarımızın eline vermişiz. Sokaklara dökülmekle, çeşitli protestolarla bu hakaretleri önleyebilir miyiz sanıyorsunuz? Her birimiz Peygamberimizi sevdiğimiz kadar O’nun izinden gitmedikten sonra bu tür edebsizliklerin  arkası asla kesilmeyecektir.Bir kere öncelikle, Hz İsa efendimiz de dahil,bütün peygamberleri ,ayırd etmeden sevip,kabullendiğimizi başka dinden olanlara iyi anlatmalıyız.

 

************

                                          

            Dayıcığım haklı... Mukaddesatımıza husumet kara bir leke Batı’lıların alınlarında... Ve o lekeyi alınlarında taşımak, tâ Sahabe Devri'nden beri her devirde sanki  moda...

           O gece gönlünün kapısını bize açan Muhammed dayı, aslında dinimize yapılan bütün saldırıların altında batılın Hakka duyduğu ezeli kıskançlığın olduğunu söylüyor. Gerçekten de inkârlarına Müslümanları bulaştıramamanın hırsıyla, bizleri kışkırtmak istiyorlar. Provakasyonlar eşliğinde, sokaklara dökülerek yaptığımız her taşkınlıkta da, Müslümanları terörist ilân etmenin mutluluğunu yaşıyorlar. Cahil uşakları tekbirler eşliğinde birbirinin kanına girerken, İslam topraklarındaki zelillikler de, zalimlerin kötü niyetlerinin tescilini sağlıyor.

          Muhammed dayı evimizden ayrılırken;

          “-Önemli olan, esas olan Numan rahmetliyi şereflendiren Mübarek Zat-ı Muhterem Aleyhisselam’ın, bizleri de bir gün ebedi dostlarım diyerek kucaklayıp, şereflendirmesi..”. diyor. (Araplar genellikle birbirlerinden ayrılırlarken veda kelimesini kullanmazlarmış. “Tekrar buluşuncaya kadar” derlermiş.) O şimdi Medine’ye, altmış küsür yıldır yurt edindiği sevgili şehrine dönüyor. Hürmetle kucaklıyorum.

          İlel-Liga dayıcığım. İlel-Ligâ!.. Gelecek sene yeniden buluşuncaya kadar...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.