Abdullah Gül başkanlığında Heyet Oluşturulmalı

Değerli dostumuz Roza Kurban Hanımefendi’nin 14 Aralık 2015 tarihli haberhergun.com adlı sitede yayınlanan “Ruslar ve Rusya Krizi” başlıklı yazısının önemli kısımlarını bu köşede sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birçok defa uyarılarımıza rağmen sınırımızı ihlal eden Rus uçağının düşürüldüğü 24 Kasım 2015 tarihinden bugüne nerdeyse her gün Ruslarla yatıp, Ruslarla kalkıyoruz. Öyle ki hergün “Ruslar acaba ne zaman bir şey yapacak” beklentisi  ve endişesi içindeyiz.

Yaşadığımız bu olaylar bir kez daha göstermiştir ki, Roza Kurban’ın ifadesiyle; “Eski dost düşman olmadığı gibi, eski düşmandan da dost olmaz”.
1552 yılında “Kazan Hanlığı”nın işgali ile başlayan ve 333 yıldır devam eden Türk topraklarına yönelik Rus işgalinin, bugün her ne kadar “demokratik Cumhuriyetler”, “özerk cumhuriyetler”, “özerk bölgeler” olarak adlandırılıyorsa da Tataristan’da, Çuvaşistan’da, Dağıstan’da, Başkurtistan’da en azından “Rus egemenliğinin” devam ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Günümüzde tarihi Kırım topraklarını işgal eden Rusya Federasyonu’nun zihniyet olarak; Çarlık Rusya’sı ve Sovyet Rusya’sının mirasçısı, devamı olduğu bir gerçektir.

Rusya’yı ve Rusları çok iyi tanıyan Roza Kurban Rusya krizinin yankılarıyla ilgili şu bilgileri veriyor:

Çok değil; “….daha iki ay once, 23 Eylül 2015 tarihinde Moskova Merkez Camii’nin açılışına davet edilen Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan, Putin’e “Dostum Putin” diye hitap ederken, Putin “TC Cumhurbaşkanı Sn. R.T.Erdoğan” diyordu.
Gerçi çevirmen Erdoğan’ın “dostum” önsözünü çevirmeden es geçti. Rus uçağı düşürüldükten hemen sonra Putin, “Türkiye özür dilesin”, “Türkiye tazminat ödesin” şeklindeki tehditlerini savurmaya başladı.
Olaydan hemen sonra Rusya’ya fuara giden işadamları tutuklanıp kamplara götürüldü, Çuvaşistan’a araştırma için giden bilim adamı tutuklandı, Türk işçiler, öğretmenler sınır dışı edildi, Türklerin açtığı işyerleri arandı. Putin Türk mallarına ambargo koydu, böylece ekonomik-ticari ilişkiler askıya alındı.  Yine Putin’in emri üzerine Türkiye ile bağlantısı olan seyahat acenteleri kapatıldı, Türkiye’de tatil yapan Rus turistler geri çağırıldı, bunun için uçaklar gönderildi. En yukarıdan en aşağıya kadar tüm Ruslar Türkiye ve Türklere karşı cephe aldı.

Olaydan hemen sonra Moskova’daki Türkiye Büyükelçiliği Ruslar tarafından taşlandı. Putin, Türkiye-Rusya arasındaki vize muafiyetinin 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren askıya alındığını açıkladı. Batı Sibirya’da bulunan Yamal şehrinde “Türkiye’ye tatile gidecek olanlar teröristlerin yardakçısı sayılacaktır” şeklinde yazılan pankartlar binalara asıldı. Spartak Moskova – Krylya Sovetov maçında ev sahibi Spartak Moskova taraftarları Türk bayrağını yaktı. Üzerinde, “Kaç Türk Kaç!” yazısı ile kaçan bir insan ve onu kovalayan ayı resmi ve arka zeminde Rus bayrağı bulunan Türk karşıtı tişörtler basıldı.  Rus savaş gemisi İstanbul Boğazı’ndan geçerken bir Rus askerinin omzunda füze, eli tetikte provoke etti. Ege Denizi’nde Rus savaş gemisinden Türk balıkçı teknesine uyarı (!) ateşi açıldı.”

(Tüm bunlar) “…Rusya’nın saldırgan tutumunun devamının bir göstergesidir. Kırım işgalinden sonra yalnız kalan Rusya, AB ve Amerika’nın kendine uygulanan ambargoyu bu sefer kendisi Türkiye uyguluyordu. Rusya, Kırım krizinden sonra kendine el uzatan ticari ilişkiler kuran Türkiye’nin yardımlarını ne kadar çabuk unutmuştu?

(http://www.haberhergun.com/ruslar-ve-rusya-krizi-makale,2066.html)

Gelişmeler; Ruslar’ın intikam almadan köşeye çekilmeyeceklerini gösteriyor. Ancaaak Roza Kurban’ın da ifade ettiği üzere yaşadığımız bu olaylar, Rusların Türkiye’ye karşı daha dünden tavır sergilemeye hazır olduğunu, uçağın düşürülmesi de dahil her şeyin bir stratejik plan çerçevesinde yapıldığını göstermektedir. Bütün bunlar stratejik bir planlamanın ürünüyse eğer, o zaman Rusların Akdeniz’e inmesini ve Ortadoğu’da söz sahibi olmasını içeren “Deli Petro’nun vasiyeti” uygulamaya konulmuş demektir.

Her ülkenin gelecekle iligli stratejisinin olması, çıkarları çerçevesinde davranması normaldir. Bizim de gelecekte Rusya Federasyonu’na yönelik, --Tataristan, Başkurdistan, Tuva, Altay, Çuvaşistan, Dağıstan gibi Türk topraklarında yaşayan soydaşlarımızın bağımsız birer devlet olarak sahneye çıkmaları gibi- siyasi çıkarlarımız olmalı. Ancak daha once mevcut çıkarlarımızı korumanın ve geliştirmenin yoluna bakmamız gerekmektedir.
Tüpraş'ın 2015'in ilk 8 ayında ithal ettiği ham petrol ve petrol ürünlerinde Rusya'nın payı yüzde 15’dir. Enka'nın Rusya'da faaliyet gösteren gayrimenkul segmenti tahminlerimize göre şirketin 2015 FAVÖK'ünün yüzde 36'sını oluşturmaktadır. THY, toplam 10 noktaya haftalık 90 tane uçuş düzenlemekte olup, toplam gelirinin yüzde 1,5’ni bu faaliyetlerden elde etmektedir. Şişe Cam; toplam konsolide satış gelirlerinin yaklaşık yüzde  10’nu Rusya’dan elde etmektedir.

Trakya Cam; Rusya’da “düz cam” hatttında yüzde  70 paya sahip olup, toplam kapasitesinin yüzde  7 oranında gelirini Rusya satışından elde etmektedir. Anadolu Cam’ın kuruluş kapasitesinin yaklaşık yüzde  10’nu Rusya’da olup, şirket toplam satış gelirinin yüzde  35’ni Rusya’dan sağlamaktadır. Anadolu Efes; toplam bira hacimlerinin yüzde  50’ni meşrubat dahil toplam hacimlerinin ise yüzde  18’ni Rusya’dan elde etmekte olup, Cocacola dahil içecek alanında yüzde  50’lik bir orana sahiptir. Arçelik’in Rusya’da üretim tesisi bulunmaktadır. Turizm Sektörü, Rus turistlerden yılda yaklaşık 3 milyar dolar gelir elde etmektedir. Doğalgaz ihtiyacının yüzde  54’ü Rusya’dan karşılanmakta olup, her yıl enerji alanında Rusya’ya 15 milyar doların üzerinde para ödenmektedir. Müteahhitler’in iş aldığı ikinci ülke Türkmenistan’dan sonra Rusya’dır. Türk Yatırım Sektörü’nün Rusya’daki parasal değeri 8 milyar dolar olup, Rusya’da 3 bin civarında Türk şirket faaliyet göstermektedir. Mersin Akkuyu Nükleer Tesis ihalesi 20 milyar dolar karşılığında Ruslar’a verilmiştir. İşkur verilerine gore, sadece İşkur aracılığı ile son beş yılda Rusya’ya 81 bin işçi gönderilmiştir.

Bu bakımlardan her şeye ragmen bu kriz çok fazla uzamadan çözülmelidir. Ruslarla bir şekilde barış sağlanmalıdır. Roza Kurban’ın da belirttiği üzere atalarımızın dediği gibi “Rus atan olsun, belinde baltan olsun” ata sözü unutulmadan yeniden işbirliğinin tesis edilmesi, her iki ülkenin çıkarları açısından, bölgenin güvenliği ve geleceği bakımından önemlidir.
Bu bakımdan acaba ılımlı politika güden Abdullah GÜL başkanlığında, Ali Şen, Şarık Tara, Tuncay Özilhan, Onur Umut gibi kişilerden oluşan “Barış ve Dostluk Heyeti” arabulucu olarak görevlendirilmesi herşeyden once Türkiye’nin, Türk Dünyası’nın çıkarları gereğidir.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.