Bugün esnafın sanatkârın vergi, SSK, BAĞ-KUR, emekli maaşlarının yetersizliğini, tabela vergilerinde uygulamaların yanlışlığını, haksız rekabeti yazmak isterdim. Hatta AVM’lerin haksız çalışma saatlerini, hatta 1 Ocak’ta başlayan esnaf ve sanatkârlar Odalarının, 1 Mayıs’ta başlayan illerdeki Esnaf ve sanatkârlar odalarındaki seçimleri ve bu seçimlerde kaç oda ve birlik başkanının yerini koruduğunu, kaçının değiştiğini bundan sonra kaç birlikte seçim yapılacağını yazmak isterdim.
            Ancak olmadı yazamadım. Çünkü hafızam beni hiç bu tür sorunları yazmaya götürmedi. Bunun sebebi ise geçen hafta içerisinde Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan maden faciasındır. Biliyorsunuz ki faciada 300 e yakın kişi hayatını kaybetti. Yani 76 milyon insanın yüreğine adeta bir ateş düştü. İşte bu olaylar içerisinde esnaf ve sanatkârın sorunlarını yazamıyorum. Aslına bakılırsa bugün Soma esnafının facia nedeniyle yaşadığı sorunları dile getirmeliydim.
            Lakin Soma’da yaşanan facianın ilk gününde madenden sağ olarak çıkarılan Ağrı ilimizden olan ve Soma’da çalışarak ekmek parasını kazanmaya çalışan işçinin ambulansa bindirilirken sedyenin kirlenmemesi için çizmelerini çıkartmak istemesi tüm ülkemizi etkiledi. İşte bu olay beni tam 21 yıl öncesine götürdü. Yani 18 Ocak 1993 yılında memleketim ülkemizin en küçük ile Bayburt’un Üzengili köyünde meydana gelen çığ felaketine götürdü. O zaman 59 vatandaşımız çığ altında kalmış ve bugün olduğu gibi o zaman da ülkenin kalbi o köyümüzde atıyordu.
Bugün burada amacım açıların yeniden tazelenmesi değildir. Burada anlatmak istediğim Türk halkının en zor anında bile göstermiş olduğu duyarlılığıdır. Yukarda madenden yaralı çıkan işçinin davranışı bana 21 yıl önce Bayburt’un Üzengili köyünde çığ altından yaralı olarak çıkarılan ve o yıl yılın annesi seçilen Hatice Karaaslan’ın çığ altından çıktığı zamanki sözlerini bana hatırlattı. İsterseniz 21 yıl önce bir 18 Ocak sabahına kar, soğuk, gözyaşı ve ölüm haberleri ile uyanmıştık. Bayburt’un Üzengili köyünde aralarında bebeklerin ve çocukların da bulunduğu, kadını, erkeği, yaşlısı ve genciyle 59 vatandaşımız çığ altında kalmış ve hayatlarını kaybetmiştiler.
            Amacım acıların tazelenmesi değildir. Altını çizmemiz gereken yaşanan felaket sonrasında enkaz altından kurtarılan ve şu an aramızda bulunan Hatice annemizin hepimize ders olacak mesajı ve çığlıklarıdır. Televizyon ekranlarından izlediğimiz ve tüm dünya milletlerine, henüz çıktığı enkaz altını, köyün faciasını, göz gözü görmez tipi, kargaşa ve feryatları bırakıp TRT kamerasından dahi bi-haber, samimi ve içten gelen sesine, bir o kadar da vakur ve tevekkül haline, Anadolu kadınının duruşuna şahit olduk. Kendi derdini unutmuş, kardeşinin derdini kendi derdi bilmiş, kuşatıcı bir bakışla şunları ifade ediyordu: “Büyük Allah’ım, Bosna Hersek, Karabağ, Filistin ve Somali’de zulüm gören kardeşlerimizi de kurtarsın.” Ve kendi nefesini dahi zorlukla alabildiği halde, “Allah Ümmet-i Muhammed’e böyle günler göstermesin.” dualarında bulunuyordu.
            Bu milletin evlatları her zaman böyle 21 yıl önce çığ altından çıkan Hatice Karaaslan gibi insanlarımızın halen var olduğudur. Bunun en güzel örnek de Soma’da kömür ocağından yaralı çıkan ve sedyeyi pis etmemek için mücadele eden yüzü kömür karası ama içi aydınlık işçimizin kendi açısını unutup halen yaşamış olduğu toplumu ve değerlerini düşünmesidir. Allah bu acıları bizlere bir kez daha göstermesin. Bu hafta ekonomiye ara verdim. Ama illa da bir şey söylemek gerekirse Soma’daki esnafa da zaman kaybedilmeden el uzatılmalıdır. Vergi ve banka borçları acilen ertelenmelidir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.