Türkmenler, Ortadoğu’da Anadolu’nun Sigortasıdır - 2 -

Son olaylar sonrası şu acı gerçeği paylaşabiliriz ki; Türkiye'nin Irak üzerinde bizim bildiğimiz bir KIRMIZI ÇİZGİSİ kalmamıştır... Nitekim T.C. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İŞİD’in Musul’u ele geçirmesinin ardından gazetecilerin “Türkmenler, Ankara’dan silah istiyor” sorusu üzerine, “Irak Türkmen Cephesi, Türkiye’den silah istenmeyeceğini bilir” diyerek, tüm dünyaya Türkmenlere silah yardımı yapmayacağını, gündeminde Türkmenlerin ilk sıralarda yer almadığını duyurmuş oldu.
    
    Gözümüzün önünde, Türkmeneli Bölgesi İŞİD’in askeri, İsrail’in de siyasi desteğiyle Kürdistan’ın bir parçası olurken, “Ankara” bu oluşum karşısında sessiz kalarak göz yumarken, böylesine bir manzara-I umumiyeden sonra Türkmen siyasilerin hala Türkiye’den medet beklemesini anlamakta güçlük çektiğimi vurgulamak istiyorum. Yakın geçmişse 500 kişilik silahlı Türkmen Akıncı Birliği’ni dağıtarak, Türkmenleri korumasız ve silahsız bırakan Ankara’dan Türkmenlerin feryad-ı figanlarla yardım beklemesinin hiç bir mantıklı izahı yoktur. Türkmenlerin, farklı alternatif güçlerle işbirliği içinde olmalarında fayda vardır. Nitekim Şii Türkmenlerden oluşan 5000 Türkmen gencinin askeri eğitime tabii tutulmaları sevindirici ve gelecek açısından ümit verici bir gelişmedir.

Türkmenler bu ve benzeri fırsatları değerlendirmek ve gerçekleri görmek durumundadır. “Acı gerçeklerle” yüzleşmek durumundadır… Ankara’nın Kürtler’den yana tavır sergilediğini, “sünni Arap oluşumu”ndan yana tavır sergilediğini görmelidir… Evet, Türkiye bölgesel bir güçtür. Ancak; Türkmenler kendilerinin Ankara’nın gözünde “üçüncü veya daha alt sıralarda yer aldığını” bilmek durumundadır.  Çünkü Ankara, “ekonomik çıkar yaklaşımıyla” siyaset üretmektedir. Dolayısıyla Türkmenler’in yaşadığı dramın pek de umurlarında olduğunu söylemek zordur.

Aslında Türkmenler, yıllardır bir adım ilerleme kaydetmemişlerse, burada tek suçlu “Ankara” değildir. Bir türlü “hamasiyetten” kurtulamayan, bir türlü “Ankara”dan vazgeçemeyen bir anlayış ve yaklaşımla hareket eden Türkmenler, geldikleri noktada suçun once kendilerinden kaynaklandığını bilmek durumundadırlar.

Ankara’ya sormaksızın, başka güçlerle temas kurup, hücre faaliyeti ile bir askeri örgütlenmeyi, bir güvenlik oluşumunu gerçekleştirebilirlerdi. El altından gençlerin silahlandırılması sağlanabilirdi. Ama bunları yapmadıkları gibi, hem Irak içinde hem de diasporada Türkmenlerin üç dört parçaya bölünmelerine göz yumulmuştur. Irak’ta yapılan son seçimlere dahi bölünmüş halde iki ayrı listeyle girilmiştir. 3 milyona yakın nüfusla, Irak Parlamentosu’nda 10 milletvekili ile temsil edilme imkanı varken, bugün Türkmenlerin 2 milletvekili ile temsil edilmesini izah etmek zordur. Türkiye’de ise sayısı 30.000 kişiye ulaşan Türkmenlerin sadece 3.000’ni sandığa gitmiş olup, bu Türkmenlerin kendi davalarına ne ölçüde sahip çıktıklarını göstermesi bakımından bir diğer önemli göstergedir.

Kürtlerin kitleler halinde Kerkük’e yerleşmesine sadece Ankara değil, Türkmenlerin kendileri de seyirci kalmıştır. Kerkük’te stadyumlarda çadır kurmaları karşısında, onları rahatsız edici en ufak bir karşı hareket dahi sergilemekten kaçındılar. Tabii bu durumun, Türkmenlerin medeniyetini, nezaketini göstermekle birlikte, bu kibarca yaklaşımın Türkmen davasına, Türkmen menfaatine uygun olmadığı ve katkı sağlamadığı bu
gün anlaşılmıştır. Ne var ki, Türkmenler bunun farkına varmaksızın, inatla yüzünü “Ankara”ya çevirmeye devam etmiştir.  DEVAMI VAR

İSMAİL CENGİZ, Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.