TÜİK ve Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji (Yaşlılık Bilimi) Bölümünce sürdürülen araştırmalara göre, il ve ilçelere göre yapılan değerlendirmede Türkiye’de en uzun ömürlülerin Nazilli’de, en kısa ömürlülerin ise Yozgat’ta olduğu ortaya çıktı.
Aynı araştırmaya ve TÜİK verilerine göre Yozgat ve çevresinde 65-75 yaş aralığında ölümlere daha sık rastlandığı ortaya çıkmıştır.
Allahın, bu aziz toprakların her çocuğuna biçtiği ömür ne ise Yozgat insanı için de o. Lakin, çevresel etki ve yaşam koşulları tabii olarak insanın ömrünü törpülüyor. İşte, Yozgat insanında ne kadar zor şartlar altında yaşama tutunduğunu bu bilimsel araştırmalar daha net ortaya koyuyor. Dolayısıyla anlıyoruz kii Yozgat insanı emekliliğini yaşayıp/yiyemeden göçüp gidiyor bu fani dünyadan!
Anadolu’nun tam göbeğinde yer alan; yemyeşil ormanı, güldür güldür akan ırmağı, bereketli toprağı, tertemiz havasıyla Bozok yaylalarında harman olan yiğitlerin aslında daha uzun yaşaması gerekmez mi?
Bu çelişkiyi neye, nasıl yormak lazım?
Ülkemizin yaşam koşullarını dikkate aldığınızda siz ne/nasıl düşünürsünüz bilemiyorum ama ben bu toprakların emzirdiği çocucuk olarak “gerçeğimizi” yazmak zorunluluğu hissediyorum:
Yozkent’ten Yozgat’a  dönüşen ilin demografik ve Sosyo ekonomik yapısını inceleyerek gerçeği görmek için tarihi sürece bir inmek gerekiyor:
20. yüzyılın başlarında Yozgat içeride Ermeni çete baskınlarıyla uğraşırken, dışarıda Kurtuluş savaşında cepheye en çok asker gönderen illerden biridir. Çanakkale’de şehit düşen Kınalı Kuzuların memleketidir Yozgat ve hala bugün bile en çok şehit veren illerin başını çekmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu adına Anadolu’da vergi toplayan tek “Derebey” Çapanoğlu’nun memleketidir.
Yozgat ili Osmanlı zamanında gerek ilim-irfan ve gerekse yaşam tarzı olarak Tokat ve Sivas gibi çevre illerden daha ileri seviyede iken, Cumhuriyetin kuruluşundaki bir yanlış anlaşılma yüzünden uzun yıllar ihmal edilmiş bir ildir. Çapanoğlu olayları yüzünden Yozgat cezalandırıldığı için 2000’li yıllara kadar kayda değer bir çivi dahi çakılmamıştır ne özel sektör ne de Kamu tarafından.
Bu geri bırakılmışlık halkın kendi kaderine terk edilmişliği ortaya koymuştur. Yani halk fakir kalmıştır. Ne kendi karnını doyurabilmiş ne de çocuğunu okutup yarınlarına yatırım yapabilmiştir. Uzun süre kendi kabuğuna çekilerek tarlasında ne/ne kadar üretti ise onunla idare edip gelmiştir. Yozgat  insanının yüzüne baktığınızda; çok çalışmaktan dirsekleri yamalı, ensesi güneşten pişmiş, buram buram terin aktığı alın çizgilerinin derinliğinde, cefayı, fukaralığı, saflığı, sevgiyi, dürüstlüğün izlerini görürsünüz.
Karadeniz’in; çayı, fındığı, Akdeniz’in serası, narenciyesi, Egenin zeytini, inciri …  İç Anadolu’nun arpası-buğdayı vardır. Çay, fındık, zeytin … fiyatı artarken, buğdayın- arpanın fiyatı sürekli düşer. Anadolu çiftçisi sürekli zamlanan benzin ve masrafları kıştan borçlanır. Harman zamanı ise o borcu ödemek zorundadır. Yazdan hasat ne çıkarsa ucuz pahalı demeden verir. Yani pazarlık yapma, ürünü bekletme gibi bir şansı yoktur. Sonuçta karı zararını karşılamaz, işte bunun adı fakirliktir. Ekonomisi zayıf, fukara nasıl beslensin, kendine bakım yapsın?  Ömrü törpüleyen ilk sebep budur.
Devletten üvey evlat muamelesi gören Yozgat çocukları, özellikle işçi istihdamına imkan sağlayacak yatırımların ihmali yüzünden, fukaralıkla baş edemeyince sırtına yorgan sarıp gurbete çıktılar.
1950 yılına kadar hızla artan Yozgat nüfusu bu yıldan sonra hem yurtiçi, hem de yurt dışı göçler nedeniyle geriledi.
Ve hala göç sürüyor. Son yıllardaki göç oranı yüzde 135’e yükselerek Yozgat nüfusunda gerileme olduğunu ortaya koyuyor.  Rakamlara bakıldığında tüm Anadolu’ya dağılan, özellikle İstanbul Ankara gibi illerde yoğunlukta olan Yozgatlıların sayısı milyonları bulurken, sadece yurt dışında 125 bin civarında Yozgatlı olduğunu biliyoruz.
Cumhuriyetin bu ilk nesil, fukara çocukları, gurbet ellerde, “Ne iş olursa yaparım!” deyip dişini tırnağına takarak çalışmışlar ve şimdilerde  emekliliği hak etmiş olarak köylerine dönüyorlar, yorgun ve bezgin …
Bu gurbet çocukları, bir yandan çalışırken diğer yandan da evlatlarına yatırımı ihmal etmemişler; eğitimsizliğin, sanatkarsızlığın sızısını,  çocuklarını okutarak aşmaya çalışmışlardır..
Okuyan bu yeni nesil evlatların her biri ülkenin en önemli şahsiyetleri olarak memleketlerini gururla temsil ediyorlar şimdi.
Başta onlarca Akademisyen olmak üzere,
Devlet yönetiminde önemli görevler almış; Cemil Çiçek, Bekir Bozdağ gibi siyasetçilerin,
Nida Tüfekçi gibi halk sanatçılarının,
Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu gibi düşünürler,
Taha Akyol, Ahmet Hakan, Ekrem Dumanlı gibi yazarların doğup yetiştiği topraklardır Yozgat.

Yozgat insanının kısa ömürlü olmasının dolaylı başka nedenleri de  yok değil elbette:
             Yaz-kış, gece-gündüz arazide en uzun/çok çalışır
             Tarladan çıkan ürün verimsiz olduğu için para kazanamaz
             Streslidir
             Acelecidir
             Sabırsızdır,
             Çobanlık yapar
             Çok sigara içer
             Balık yeme kültürü yoktur.
             Çok süt içmez
             Maaşı yoktur
             ….
            
Tembelimizde yok değil hani; Kahvehane köşelerinde  “Al papazı ver kızı” picli ile zaman öldüren, evinde culuk-tavuk beslemek yerine yumurtayı bakkaldan, kırmızıyı, gırtışı, paklayı  Gaza’ya giderek pazardan alan, cebinde varsa yiyen yoksa aç yatarak “yoksulluğa” boyun eğen Yozgat insan, nasıl uzun ömürlü olsun?
Tüm bunlar bir öz eleştiri olarak yapabiliriz lakin unutulmaması gereken bir şey vardır, oda; Yozgat insanı Anadolu Çocuğudur; saf insan sever , hayvan sever ve daha dürüst namuslu kişiler…
Yozgat sınırları içindeki insanların daha uzun ömürlü olması için ne yapılması gerekir diye bir çözüm aramak gerekirse de:
Yaşlılık sorunu toplum veya ailenin üstesinden gelebileceği problem olarak görülmemeli ve aileler bu konuda desteklenmelidir. Ailenin değer yargıları korunmalı, yitirilmemelidir. Kuşaklar arası denge bozulmamalı ve toplumsal barış daha sağlam zemine oturtulmalıdır. Köylü insanlarının fukaralıktan kurtarılması için "Sosyal Bakım Sigortası’ modeli mutlaka hayata geçirilmelidir. Yaşlılık problemine (hastalıklar, bakım) karşı aile ve devlet işbirliği ile ortak akıl çerçevesinde birlikte hareket edilmelidir."
 
Son yıllarda Yozgat’a yapılan yatırımlar sekteye uğramadan devam ettirilmelidir.  Eğer bu Sosyo ekonomik kalkınma başarı ile devam ederse,  beraberinde refah düzeyini  de yükseltecektir. Dolayısıyla gelişmişliğin getireceği Kültürel kazanımlar insanları mutlu kılacaktır. Mutlu insan = Uzun Ömür :)... 
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.