ZAMAN TÜNELİNDE KARADENİZ EREĞLİ Prof. Dr. ALİ Osman Özcan aozcan@skyturk.net Karadeniz Ereğli bölgesinde sözlü kültürde zaman anlayışı iki bölüme ayrılır. Birincisi dini zaman anlayışıdır. Ruhların ilk yaratılışı anında Allah'a "Evet sen bizim Rabbimizsin" dedikleri kalu-bela zamanı ile bir eşyanın eskiliğini belirten Nuh Nebi'den kalma deyiminde geçen Nuh Peygamber'den sonraki dönemdir. İkincisi ve üzerinde duracağımız zaman dilimi ise dini olmayan zamanı gösterir. Bu da üçe ayrılır: Birincisi bir eşyanın eskiliğini belirtmek için kullanılan "Gâvur" dönemidir. Bölgede gâvur sözcüğü ile başlayan yer adları vardır. Örneğin Gâvur Harmanı, Gâvur Ambarı vb. yer adlarında dile getirilir. İkinci dönem Ceneviz zamanıdır. Bu dönemle ilgili olarak yine bir eşyanın eskiliğini, tarihiliğini belirtmek için "Ceneviz zamanından kalma" tabiri kullanılır. Son dönem Ceneviz'den günümüze kadar olan dönemdir. Karadeniz Ereğli Tarih Öncesinden günümüze kadar Kabileler Konglomera'sı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla tek bir kabilenin kurup geliştirdiği bir şehir değildir. Her tür kabileden insanın Karadeniz Ereğli'de yaşadığı söylenebilir. Fenike, İbrani, Grek, Roma, Türk vb. her milletten gemiciler bir liman şehri olan Karadeniz Ereğli'ye gelip gitmiş; bazıları yerleşmiş, bazıları da köyler kurmuşlardır. Karadeniz Ereğli'de ilk yerleşimin Mariandynler döneminde olduğu kitaplarda belirtilmektedir. Bölgeye de Mariandyn'ya adı verilmiştir. Yani Mariandynler'in yaşadığı yer anlamına gelir. "Karadeniz Ereğli'nin tarihte bilinen en eski adı Mariandynia'dır. Mariandynia ülkesi anlamına gelmektedir. Mariandyn'ler Trak soyundandırlar. İ.Ö. 2000 yıllarında bu bölgeye gelerek kenti kurmuşlar, burasını yurt edinmişlerdir. İ.Ö. 560'da Megar'ların Mariandy'ler ülkesine yerleşip kenti bir Yunan kolonisi haline getirmelerinden sonra kentin adı Heraklea Pontika olur (www. muğla üniversitesindeki kdz. Ereğlililer)". Mariandynler'den sonra bölgede Bithynia'lar yerleşir. Bithyniaların İskit kökenli olduğu ileri sürülmektedir. Ancak Karadeniz Ereğli Müzesi'nde Hititlere ait mühürlerin olması bölgede Hitit varlığını da göstermektedir. Fakat Karadeniz Ereğli ile ilgili tarihçelerde Hititlerde hiç bahsedilmediği görülmektedir. Anadolu tarihinde Hititlerden sonra Frigyalılar sahneye çıkmakta; Frigyalılardan da fazla söz edilmemektedir. Oysa Frigyalılar Bithynia topraklarını da kendilerine katmışlardır. M.Ö. 2100-1600 arasında denizden gelen ve Sami dil konuşan ve alfabeyi bulan Fenikelilerin kolonileştirme çalışmalarında söz edilmemektedir. Fenikeli ve Grek denizcilerin denizlerde üstünlük kurma çabaları da göz ardı edilmektedir. Karadeniz Ereğli'de Hitit ve Frigyalılar dönemini görmezlikten gelmek en büyük yanılgıdır. Karadeniz Ereğli köylerinde hububat saklamak için yapılan ve adına ambar denilen mimari yapılar Frig mimarisiyle özdeştir. Bu durum bölgede Frig etkisini de gösterir. Friglerden sonra İskit ve Kimmer varlığı da bölgede söz konusudur. Tarihçi Prof. Dr. Taner Tarhan, Kimmerler ve İskitler hakkında yazdığı bir makalesine şöyle bir girişle başlıyor. "Kimmerler ve İskitler Eskiçağ'daki "Türk Kültür Tarihi"nin, daha genel bir deyişle de "Millî Tarihimiz"in ilk temsilcileridir. Büyük tarihçi Procopius, Kimmerleri doğrudan Bulgarların atası olarak gösterir. Iran-Hazar rivayetleri de Bulgarların atası olarak "Kimarî"den (Kimmer) bahseder. "Mücmel el-tavarih"te Yafes'in yedinci oğlu "Kemari"nin (Kimmer) Bulgarların babası olduğu yazılıdır( Vikipedia)". İskitlerin Türk dilli halklardan olduğu da varsayımı günümüzde en güçlü bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Örneğin atlarıyla gömülen insanlar İskit geleneğine göre gömülmüşlerdir. Kaçak kazı yapan define arayıcıları ve şehirlerarası veya köy yollarını açmaya çalışan görevlilerin bazen defineleri kaçırdıkları, atıyla gömülmüş İskit mezarlarını hiç kimseye haber vermeden yok ettikleri de bölge halkı tarafından dile getirilmektedir. Yine definecilerin defineye giden yolu kül üstüne dökülen odun kömürüne bakarak bulmaya çalıştıklarını söylemektedirler. Kül ve odun kömürü olgusu İskit kültürünün bir göstergesidir. Vikipedia'da da İskitlerin maden eritmede kullanılan odun kömürünü kendilerinin ürettikleri belirtilmektedir. Vikipedia'da İskitlerle ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir: İskitler pişmiş topraktan kap kacak yapmayı biliyorlardı. Kurganlarda İskit hayvan üslubu ile işlenmiş pişmiş topraktan kap kacak bulunmuştur. İskitler maden işlemeyi biliyorlardı. Bronz ve bakırı sıcak (eriterek) demiri soğuk işleyebiliyorlardı. Çeşitli kurganlardan bulunan altın eşyalar altını da iyi bir şekilde işlediklerini göstermektedir. Maden eritmede kullanılan odun kömürünü de kendileri üretmişlerdir. İskitler atlı okçu idiler. Ok ve yay en bilinen silahları idi. Bunların yanında kısa kılıç ve mızrak da kullanmışlardır. Herodot onların aybalta (teber) da kullandığını yazmıştır. İlk zamanlarda ordularında piyadelerin sayısı son derece az olmasına rağmen sonraları sayısı artmıştır. Silahları ile gömülmüş çok sayıda kadın kurganı bulunduğundan dolayı İskitlerde kadınların da savaştığı, savaşçı kadınların bulunduğu bilinen bir gerçektir. İskitlerin en büyük ve en önemli ticari partneri Grek site devletleridir. İskitlerin Yunanlılara sattığı malların başında buğday gelirdi. M.Ö. 4. ve 3. yüzyıla kadar buğdayın bu birinciliği korundu. Mısır devletinin de o dönemde buğday ticaretinde rekabetçi olarak girmesi İskitlerin buğday ticaretinde düşüşe yol açmıştır. İskitlerin ihraç ettikleri diğer önemli mallar ise canlı hayvan, deri, kürk ve kölelerdi. Köleler genelde yapılan savaş ve akınlarla çevredeki Sarmat Got gibi kabilelerden elde edilirdi. Ayrıca bazı İskitlerinde kralı İskitler tarafından köle olarak satıldığı bilinmektedir. Yunanların İskitlere sattığı malların başında şarap gelirdi. İskitlerin kuruluş aşamasından beri bu şarap ticaretinin sürdüğü bilinmektedir. İskitler şarabı sevmiş ve benimsemişlerdir. Şarabın dışındaki diğer önemli mallar zeytinyağı, kap kacak ve amforalardır. B.N. Grakov'un Selenge yayınlarından 2008 yılında çıkmış İskitler adlı eserinde 111. sayfasında M.Ö. altıncı yüzyılda Anakreontes'un İskitlerin şarapla ilgili davranışları konusunda şöyle söylediği yazmaktadır: Evet dostlar yeter artık. Bu kadar gürültü, bu kadar tepinme, Paydos, şarabı İskit gibi içmeye! Dinleyerek tatlı nameleri, Çekelim kafaları sessizce. Yine bir Yunanlı kölesine şöyle bağırır: Çek bir İskit! Anlaşılacağı üzere kabileler arasında sıkı bir ticari iletişim ve etkileşim olduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır. "M.Ö. 422 ve 421'de Bithynia'dan gelen Karadeniz Ereğlilerle Delos Adası'nda yaşayan Yunanlı sürgünler Kırım'da Khersones kolonisini kurmuşlardır (Grakov 2008: 152)". Bu durum Karadeniz'in kuzeyindeki kabilelerle güneyindeki kabilelerin iletişim-etkileşim içinde olduklarını göstermektedir. Anlatılanlardan anlaşılacağı üzere Karadeniz Ereğli'nin paleoarkeoloji, paleoantropoloji, paleoetnografya ve lengüistik verilerinin eksikliği bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Avrupa merkezci tarih anlayışının bu verileri eksik bıraktığı da söylenebilir. Zaman tünelinde Karadeniz Ereğli'yi araştırmanın zorlukları da açıkça görülebilir. Bölgedeki din dışı zaman anlayışının doğruluğu da konunun ne kadar karmaşık olduğunun göstergesidir. Gâvur dönemi tabiri bir belirsizliğe vurgu yapmaktadır. Belirsizlik içinde yol almak da çok güçtür.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.