50. ULUSLARARASI ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ

50.

11 Ekim 2013 Cuma 00:00
50. ULUSLARARASI ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ






50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin son gününde 1970’li yıllarda ve 12 Eylül sonrası Antalya’da sanat eserlerine yapılan saldırıların ele alındığı “Saldırıya Uğrayan Sanat” başlıklı panel gerçekleştirildi.
Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) işbirliğiyle düzenlenen 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin son gününde Belgesel Özel Gösterimi kapsamında, sanatçı Mehmet Aksoy’un Nazım Hikmet’in heykelini yapışını anlatan “Nazım ile Mehmet” adlı belgesel gösterildi. AKM Perge Salonu’ndaki gösterimin ardından, 1970’li yıllarda ve 12 Eylül darbesi sonrasında Antalya’da sanat eserlerine yönelik saldırıların ele alındığı bir panel düzenlendi. “Saldırıya Uğrayan Sanat” başlıklı panele, eserleri saldırıya uğrayan sanatçılardan heykeltıraş Mehmet Aksoy, ressamlar Yusuf Taktak ve Figen Aydıntaşbaş’ın yanı sıra dönemin Antalya Belediye Başkanı Selahattin Tonguç ve festival yöneticilerinden Akın Önen ile kent tarihi araştırmacısı Hüseyin Çimrin konuşmacı olarak katıldı. Söyleşinin moderatörlüğünü sinema yazarı Tuncer Çetinkaya üstlendi. Konuklar 1976’da Antalya Film Şenliği Plastik Sanatlar Sempozyumu’ndan sonra eserlerinin saldırıya uğrayışını anlattı.
1974 yıllarında Antalya’nın kültürel anlamda gelişmesi için önemli adımlar attıklarını ve birçok sanatçının eserleriyle buna katkı sağladığını belirten dönemin Antalya Belediye Başkanı Selahattin Tonguç, “Saldırılardan sonra sanatçılar günlerce nöbet tuttu. Antalyalılar eserlerin yeniden yapılması için yardım etti. Bu yüzden o dönemin sanatçılarının ve Antalyalıların kültüre katkısı göz ardı edilemez” dedi.
Saldırıların toplum tarafından değil ‘yönlendirilmiş’ olduğunu ifade eden Akın Önen, 12 Eylül döneminde Mehmet Aksoy’un heykellerinin yıkılmasına engel olabilmek için Karaalioğlu Parkı’nın gizli bir bölgesine aldırdığını ve sonrasında ortaya çıkardıklarını söyledi.
“İşçi ve Oğlu” adlı heykeli kırıldığı zaman çocuğu ölmüş gibi üzüldüğünü ve yıkamayacakları bir heykel yapmaya karar verdiğini anlatan heykeltıraş Mehmet Aksoy, “İnsanlar çok destek verdi. Heykeli bir ay sonra eski yerine dikerken bu kez elektrikleri kestiler ama ben başardım. Kendi sanat anlayışı dışında hiçbir bakış açısını kabul etmeyen bir iktidara sahibiz. İçimde sanat isteği olduktan sonra bu umudu kimse söndüremeyecek” dedi.
Yaptığı resimleri boya atılarak kirletilen Yusuf Taktak, o dönemde atölyelerden çıkarak toplumla birlikte sanat yaptıklarını ve başarılı sonuçlar elde ettiklerini, ancak saldırılardan sonra resmini yaptığı işçilerin duvardaki resmi değiştirmesini istediklerini ifade etti.
70’li yıllardaki festivallerde çok zor şartlar altında çalıştıklarını ve başarılı işler çıkardıklarını söyleyen Figen Aydıntaşbaş ise toplumun sanatla ilişkisinin tekrar güçlenmesi için yerel yönetimlerin harekete geçmesi gerektiğini dile getirdi. Sanat eserlerine yönelik saldırıların tanığı olan kent tarihi araştırmacısı Hüseyin Çimrin de şunları söyledi:
“Eserlerin saldırıya uğradığı gün ellerinde boyalarla koşan insanlar gördüm. Eserleri gördüğümde ise boyaları hala kurumamıştı ve bu kötü ana tanıklık ettim. Antalya’nın kurucusu Attalos’un heykelini kaldırmaya çalışmaları da sanata tepkinin hala devam ettiğini gösteriyor. Her dönemde bir tepki var ve bunun nedeni siyasi.”
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.