ÖĞDER (Şuurlu Öğretmenler Derneği) Erzurum Şube Başkanı Abdullah İkinci, yaptığı açıklamada yeni yapılan okul projelerine mescid konulması gerektiğini söyledi.
Ülkemizde önemli ve olumlu gelişmelerin olduğu bir dönemde temel insan hakları, din ve ibadet özgürlüğü kapsamında hakların uygulanması konusunda devletin uygulamalarda kolaylaştırıcı ve çözüm üretici olması gerektiğini anlatan İkinci, “Öğrenci ve öğretmenlerin ibadetlerini okullarında rahatça yerine getirebilecekleri ortam sağlanmalıdır. Yeni Ortaöğretim Yönetmeliği’nde, “Talep olması halinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak uygun mekan ayrılabilir” ifadesi ile öğretmen ve öğrencilerin ibadet ihtiyaçlarını giderebilecekleri yeterlilikte mescid açılması gerekmektedir. Bir çok okulumuzda ihtiyaca cevap vermeyecek derecede depo, hizmetli odası, malzeme odasında vs gizli yerlerde konulan seccade ile ihtiyaç kısmen giderilmeye çalışılıyor. Bir çok okulda halen daha mescid hiç yok. Mescid sıkıntısı sadece okullarda değil devlet kurumlarında da yaşanıyor. Birçok kaymakamlıkta, devlet kurumunda da mescid yok veya atıl yerlerde bulunuyor” dedi.
Dünyada okullarda din dersine yer veren gelişmiş ülkelerin tamamına yakınında din eğitimi ve öğretiminin zorunlu eğitimin ilk yıllarında başladığını kaydeden İkinci daha sonra şunları kaydetti; “Dini bilinç ve kimlik oluşturacak ve dengeli bir dindarlık gerçekleştirecek din eğitimi ve öğretiminin etkili olarak verileceği yaş dilimi çocukluğun ilk yıllarıdır. Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi mevcut duruma göre yalnızca 4. Sınıfta kalmaktadır. Yeni kanunla birlikte Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilkokul 1. Sınıftan Lise son sınıfa kadar içeriği yeniden düzenlenmek suretiyle zorunlu, ahlak ve ibadet dersleri de isteğe bağlı olarak okutulması sağlanmalıdır. Kamuda başörtüsünü yasaklayan yönetmelik değişiyor diye memnuniyetimizi belirtiyoruz fakat MEB’in koyduğu yeni yönetmelikle ortaokul ve lise kız öğrencilerine örtünme yasağı getirildi. Bununda düzeltilmesini, yanlışın bira önce değiştirilmesini MEB ’den bekliyoruz. Türkiye’de din eğitimiyle ilgili bir düzenlemede bulunurken, sadece bu eğitime muhatap olmak istemeyen vatandaşların şikâyetleri doğrultusunda değil, din eğitimi talebi olan ve bunu yeterli düzeyde alamadığını düşünen vatandaşların istekleri doğrultusunda da konu değerlendirilmelidir. Toplum içinde dini kültürel bir olgu olarak görenler olabileceği gibi, anaokulundan itibaren isteğe bağlı din eğitimi almak isteyen kesimlerin de olması tabii karşılanmalıdır. Bunu İstemeyenler, diğerlerinin bu eğitimden mahrum olmasını savunmamalıdırlar.”