AMERİKA ÇİN İLE ASKERİ ÇATIŞMAYI GÖZE ALAMAZ
 

​Tayvan krizini bahane ederek Amerika’nın Çin Halk Cumhuriyeti ile askeri bir çatışma içine girmeyi göze alabileceğini düşünmüyorum. Bazı kaynaklarca Tayvan meselesini Çin’in Ukraynası olarak nitelendirilmesini de doğru bulmadığım gibi, olası bir askeri çatışma ortamında Tayvan’ın Çin’e karşı koyabilecek durumda olmadığını da belirtmek gerekir. Tayvan’ın, Ukrayna’nın gösterdiği direnci gösterebilecek güce ve askeri kabiliyete sahip olmadığı bilinmelidir.
 
​31 Temmuz tarihli twiter (@ismailc53909061) mesajımda “ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin planlanan Tayvan ziyaretinin, Çin, Tayvan ve ABD’nin de dahil olduğu gerilimi tırmandırdığını” söyleyerek, “Çin ordusunun tatbikat adı altında önce Tayvan Boğazı’nı bombaladığını ve geçişlere kapadığını” yazmış ve şu soruyu sormuştum: Bölgede dolaşan “ABD savaş gemisi Tayvan’a gelebilecek mi?”
 
​Sorunun cevabı netleşti. ABD savaş gemisi rotasını Tayvan’a çeviremedi. Bu durum, Çin’in, “Tayvan’a gelirseniz, bunu savaş sebebi sayarım” tehdidini ABD’nin ciddiye aldığını gösterir. Ciddiye alması da gerekirdi. Çünkü bölgede yakılacak herhangi bir kıvılcım, 3.Dünya Savaşı’na neden olabilir. Ne Amerika’nın ne dünyanın henüz böyle bir savaşa hazır olmadığını düşünüyorum. Ukrayna’da sürdürülen Rus askeri operasyonunda yaşanılan gıda ve enerji krizini gören Batı’nın böyle bir sıcak çatışmayı göze alabilmeleri gerçekten de zor görünüyor.
 
​PELOSİ, ÇİN’İ TAYVAN’A SALDIRMAYA ZORLUYOR

Bütün bu tehlikeli manzaraya ve Amerika’daki diğer siyasi güçlerin itidal çağrısına rağmen Amerika derin devletini temsil eden Nancy Pelosi’nin bir gün gecikmeli de olsa Tayvan ziyaretini gerçekleştirmiş olması, O’nun ve ekibinin kötü niyetini gösteriyor. Çin’i mindere çekmek istiyor. Çin’in askeri tepkisini uygulamada görmek istediğini ortaya koyuyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı gibi, Çin’in de Tayvan’a saldırmasını arzu ettiğini gösteriyor. Pelosi’nin bu girişimi Çin’in egemenlik haklarını ihlalden başka bir şey değildir.
 
Dolayısıyla Çin’in, bu tahrik amaçlı girişime karşı adanın abluka altına alınarak gerçek mermilerle tatbikat yapılması gibi bir tepkisi olacaktır. Ancak asla Nancy Pelosi’nin beklediği gibi yakın günlerde askeri bir saldırı gerçekleştirmeyecektir. Pekin yönetiminin buna ihtiyacı da yoktur. Tayvan’a gıda ambargosu uygulaması dahi, Tayvan’ı çok zor durumda bırakacaktır. (Not: Tabii ki bütün Uygurlar gibi ben de bu gelişmeleri yakından takip ediyorum. Çünkü Çin’de çıkabilecek huzursuzluk, yaşanabilecek iç çatışma Doğu Türkistan halkının bağımsızlık umutlarını yeşermesine sebep olabilecektir.)
 
 
​TAYVAN; ÇİN MİLLİYETÇİLERİNİN VATANI

​Çin ile ABD arasında sürekli krize neden olan Tayvan 35 bin km2’den oluşan ve 24 milyon insanın yaşadığı bir ada. Bu yazının hazırlanmasında twitlerinden faydalandığım Yüksel Hoş’un ifadesiyle “24 milyonluk ülke 84 milyonluk Türkiye kadar (723 milyar dolar) toplam milli gelire sahip ve haliyle ücretleri de bizden 3 kat yüksek. 1.090 dolar asgari ücretleri var, ona da bakan yok”.
Sürekli ana Çin (Pekin) ile egemenlik-bağlılık sorunu yaşadığı için “milliyetçilik” duygularının zirvede olduğu Tayvan’daki Çinliler, geleneklerini ve kültürlerini yaşayarak komünizme karşı var olma mücadelesi veriyorlar. Tanınmasa da adadaki devletin adı cumhuriyet ile yönetilen Çin Cumhuriyeti (ROC)’dir.
 
TAYVAN’IN GEÇMİŞİ

Tayvan’daki milliyetçi Çinlilerin lideri, bugünkü Çin’in Mao’dan önceki başkanı Çan Kay Şek idi. Rusya’nın desteklediği Mao’nun kızıl birliklerine karşı mağlup olmuş ve taraftarları ile birlikte 1949’da gemilerle işte bu adaya kaçmıştır. Beraberinde bütün üst düzey rütbeli bürokratlar ve ailelerinden oluşan büyük bir göç gerçekleşmiş ve Tayvan adasında bugünkü ülke böyle kurulmuştur. Günümüzde Doğu Türkistan’ın yanındaki eyalette yaşayan 70 milyon civarındaki Hui (Tungan) adı verilen Çinli Müslümanlar da Tayvan taraftarı idi ancak kıyıdan uzak olduklarından adaya geçiş yapamamışlardır. 1949’da çok az Çinli Müslüman adaya göç edebilmiş olup, günümüzde adada 60 bin kişilik Müslüman Çinli cemaati yaşamaktadır.
 
TAYVAN; ÇİN’İN TEK DEVLET, İKİ SİSTEMİNE İNANMIYOR

Ana Çin kıt’asına dönerek Çin’i yönetmeyi hedefleyen Tayvan yönetimi; Yüksel Hoş’un ifadesiyle Çin’in, “Tek devlet 2 sistem” teklifini 2014’de Hong Kong’daki Şemsiye partisinin yöneticilerinin hapsedilmesi örneğinden yola çıkarak samimi bulmuyorlar; Tayvan’ın kuruluşundan bu yana en çok know-how edinimi aldığı iki ülke Japonya ve ABD olmuş. Bu da özellikle Japonlarla aralarının yakın olması demek ve bunu siyasi alanda bir ortaklığa dönüştüren adam ise, geçtiğimiz günlerde öldürülen eski Japon Başbakan Şinzo Abe idi.”
 
TAYVAN’IN SAVUNMA GÜCÜ VE PLANI

Tayvan’ın herhangi bir saldırı durumunda askeri savunma gücü nasıl acaba sorusunu da Yüksel Hoş’un bilgileri ile cevaplamak gerekiyor. “Tayvan her ne kadar ana kara Çin’nini kurtarma görevi mirası olsa da, aslında bir savunma ordusuna sahip. 160 bin kişilik personeli ve 1,3 milyonu 24 saatte seferber edecek yedek güce sahip. Tayvan’ın tüm savunma doktrini, Çin’in adaya çıkarma yapmasını engellemek üzere kurulu. Hiçbir şekilde Çin donanması adaya yaklaşmamalı… (Çünkü) bu olursa ülkenin tek B planı Alişan. “Şan” Çince de “Dağ” demek ve Alişan dağları da Tayvan’ın bir nevi Torosları. 3.952 m’lik zirvelere sahip. Alişan Dağları günümüzde büyük ölçüde bir milli park ve parkın %40’nda dolaşma izni yok. Bu da burada Çin’e karşı bazı sürprizleri (muhtemel bunkerler, sığınaklar ve HSS sistemleri) saklandığını gösteriyor. Bu ve diğer dağlar, Tayvan’ın B planı ve daha güçlü bir C planı yok.”
 
TAYVAN VE ÇİN; İKİ KARDEŞ ÜLKE

Tayvan ile Çin Halk Cumhuriyeti halklarının kardeş halklar olduğu unutulmamalı. Tıpkı Türkiye ile Azerbaycan veya Özbekistan gibi. Sadece rejimden kaynaklanan sıkıntılar var. Çin Halk Cumhuriyeti’nde 1990’lı yıllardan bu yana var olan serbest piyasa ekonomisinin daha fazla sayıda insanı memnun ettiğinde, rejim yavaş yavaş yumuşamaya başlayacaktır. Rejim yumuşadıkça, Tayvan’daki kardeş Çin halkı ile olan sorunlar da bence azalacaktır. Veya önümüzdeki 10 yıl içinde Çin ekonomik ve siyasi anlamda küresel güç olduğunda bu sorun kendiliğinden halledilmiş olacaktır kanaatindeyim. Ancak Amerika ve Japonya ise çıkarları gereği sürekli bu sorunu kaşımaya devam edecektir. Çünkü Çin’in meşgul edilmesi, endişeye sevk edilmesi hem Amerika’nın hem de Japonya’nın çıkarlarına uygundur.
En önemlisi Çin, Amerika’nın bu yaptığını asla unutmayacaktır!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.