Antisemit bir kitap incelemesinin devamı…


Ülkemizde meydana gelen depremden dolayı ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Azerbaycan’dan sonra en çok yardımı gönderen İsrael’e de teşekkürlerimle…  Bir önceki yazıda antisemit kitap örneklerinden Hüseyin Hakkı Kahveci’nin Atatürk’ün Yasaklanan Kitabı’nı incelemeye bu bölümde de devam edeceğim.

Kahveci, kitabının bir bölümünde de okuyucularını Liberman soyadı konusunda uyarmaktadır. Şöyle ki:

" Casus Suzy Liberman: Dikkat edildiği takdirde Mavi Marmara baskını emrini de veren Avigdor Liberman ( liebermann ) isminin idam edilen casus Suzy Liberman ile kan bağı var olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca yeni ABD Başkanı tarafından FBI Başkanlığına atanan Joe Lieberman aynı aileden gelen isimler. Bu, ilahi bir tesadüf değil. Türkiye için tehdidin büyüklüğünü göstermesi açısından tarihe not düşmüş olalım. "

Açıkçası bu cümleyi okuyunca ve ilahi bir tesadüf olmadığına vurgu yapılınca aklıma Milliyetçi Hareket Partisi Başkanı Devlet Bahçeli’nin "40 yapar 188 " açıklaması geldi. Şöyle diyordu Bahçeli: "2009 yazarken de iki sıfır var. Dokuzun yanındaki sıfır, solda. Sildiniz. Kaldı mı dokuz? İkinin yanında bir sıfır var. Onu da sildiniz. Kaldı mı iki? Toplayın ne yapar? On bir yapar. İki bin dokuzun içindeki iki sıfırı da sildiniz. Ne kaldı? Yirmi dokuz kaldı. On bir ile yirmi dokuzu toplayın. Kırk yapar ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin kırkıncı yıldönümü… "

Devlet Bahçeli’nin sayılar üstünden anlam çıkarmaya çalışmasının bir benzerini de Kahveci soyadı üzerinden yapmaya çalışmıştır. Kahveci bizleri, " olmayan " Suzy Liberman’ın " olan " akrabaları için uyarmaktadır. Yalnız yazarın ifadesiyle " İlahi bir tesadüf olmayan ve Türkiye için büyük bir tehdit olan bu Liberman soyadı " bir yerde daha karşımıza çıkmaktadır: 1880 yılında Yahudi özgürleşmesini radikal bir şekilde sorgulama amacındaki " Antisemit Dilekçe " nin iki yazarından biri189 de Max LİEBERMANN’dır!

Peki kimdir Max Liebermann ? Max Liebermann von Sonnenberg, Alman subayı, parti kurucusu ve antisemit bir yayıncıdır. Liebermann’ın Yahudi Karşıtı Dilekçesinde,  Doğu Yahudilerinin Avusturya-Macaristan ve Rusya’dan göçüne kısıtlama; Yahudilerin tüm yetki pozisyonlarından, özellikle yargıçlık makamından dışlanması; ilköğretim okullarında Yahudi öğretmenlerin çalıştırılmasının yasaklanması ve diğer tüm okullarda çalıştırılmalarına katı kısıtlamalar getirilmesi, Yahudi nüfusuyla ilgili resmi istatistiklerin yeniden başlatılması190 gibi çeşitli talepleri olmuştur diğer antisemit Bernhard Förster ile  birlikte.

Bu durumda antisemit Max Liebermann’ı nereye koymamız gerekiyor?!

Atatürk’ün yasaklanan kitabında Hüseyin Hakkı Kahveci, Kanuni’den de bahsederek, Kanuni’nin Yahudi bir anneden doğduğunu ve evlatlarına da Yahudi evlilikler yaptırarak Tora’nın kanunlarını yerine getirdiğini, Tora ve Talmud’daki Yahudi kanunlarına ve örflerine göre Kanuni, oğlu 2. Selim, onun oğlu 3. Murat’ın Yahudi sayıldığını söylemektedir. Ayrıca Osmanlı bir Türk İmparatorluğu olarak bilinse de, bu özelliğini Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden sonra kaybettiğini, fetihten sonra Fatih’in fermanıyla Yahudilerle sıkı ilişkilere ulaşıldığını da söyler kitabında.

Yalnız sadece Fatih, Kanuni dönemleri değil, Yahudilerin Osmanlılarla ilk teması, 1326’da Orhan Bey’in Bursa’yı fethiyle başlar. Orhan Bey, Bizans’ta baskı altında yaşayan Yahudilere Etz Ahayim Sinagogu’nu tamir edip ibadete açma izni verir, dinlerini rahatça yaşamak için ayrı bir mahallede oturma isteklerini de kabul eder. Fatih’e gelene kadar henüz kuruluş döneminde Yahudilerle Osmanlı arasında zaten bir sorun yoktur!

Fatih Sultan Mehmet de İstanbul’u fethettikten üç gün sonra, Anadolu Yahudi cemaatlerine bir mektup yollayarak onları İstanbul’a davet eder. Mektup da şu şekildedir: " Osmanlı padişahı Mehmet der ki: Tanrı bana birçok ülke bahşetti ve hizmetkarı Hazreti İbrahim ve Yakup’un sülalesine sahip çıkmamı, kendilerine yiyecek vermemi ve onları himayeme almamı bana emretti. Aranızda kim Tanrı’nın yardımıyla İstanbul’a gelip yerleşmeyi, incirin ve bağın gölgesinde huzur içinde yaşamayı, serbest ticaret yapıp mal mülk sahibi olmayı arzular? " ( Aktaran: Galante 1941 )

Osmanlı’da Yahudilere sadece ticaret hakkı da değil, devletin çeşitli kademelerinde görevler de verilmiştir. Mesela 2. Murad’ın ve Fatih Sultan Mehmet’in doktoru Jacobo Gaeta’dır. Müslüman olduktan sonraki ismiyle de Hekim Yakup’tur. ( Aktaran: Cengiz Şişman 2012 ) Gaeta ya da hekim Yakup, sadece doktor olarak da kalmamış, tüm seferlere de katılmış, Fatih tarafından hazineden sorumlu defterdar yapılmış, Osmanlı ile Venedik arasındaki birçok müzakereyi yürütmüştür. Fatih’in Vakfiyesi’nde Yahudi Musa, Yahudi Eliyas, Yahudi Avraham şeklinde üç hekim adı da geçer.

Yine sonraki süreçte 2. Beyazıd’ın, ardından Yavuz’un doktoru Jozef Hamon’dur. Hatta 2. Beyazıd Jozef Hamon’dan Müslüman olmasını ister ama Hamon kabul etmez, yine 2. Beyazıd’ın doktorluğuna devam eder. Jozef Hamon’un oğlu Moşe Hamon Yavuz’un doktorluğuna devam etmiş, hatta Yavuz’un Mısır seferine babası Jozef’le beraber katılmıştır. Sonrasında  Moşe Hamon, Kanuni’nin de doktoru olmuş.

Kanuni tarafından Macaristan’ın sağlık teşkilatını kurmakla görevlendirilmiştir. Kanuni’nin Moşe’ye verdiği değerden ötürü kendisi Divan Erkanı ile de aynı seviyede tutulmuştur. Yine askeri doktorlardan Elias Kohen, Abdülhamid’in oğlunu iyileştirince Yarbay rütbesiyle Saray Hekimliği’ne alınmıştır. Daha sonra da Tuğamiral yapılmıştır. Abdülhamid’in kızını da Jak Mandil iyileştirmiştir. Bunun üstüne Sivil Paşalık rütbesi olan Mir-i Miran rütbesi ve Mecidiye Nişanı kendisine verilmiştir. Hodara Hastalığı olarak bilinen tricorrhexis nodosa hastalığı teşhis eden, Piedra olarak bilinen hastalığı ilk defa tanımlayan Menahem Hodara da saray hekimlerinden olduğu gibi aynı zamanda Behçet Hastalığı’nı ilk defa tarif eden Dr. Hulusi Behçet’in de hocasıdır! Yine Sami Günzberg, Sultan İkinci Abdülhamid varislerinin vekili, hanedanın ve Atatürk’ün dişçisi olmuştur. İkinci Abdülhamid, Vahdettin, Mahmut Şevket Paşa’dan Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Refik Koraltan, Adnan Menderes’e kadar hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminin dişçibaşısı olmuştur kendisi. Jak de Kastro ise 2. Abdülmecid tarafından İstanbul Askeri Hastanesi’ne Başhekim olarak atanmıştır. Bugünkü Kızılay’ın da kurucularındandır. Sonrasında Ayan Meclisi’ne atanmıştır ve bu da kendisine bizzat Abdülhamid tarafından bildirilmiştir!

Türk Yahudileri sağlıkla ilgili konularda saraya kapanıp kalmamış yeri geldiğinde cephede de yer almışlardır. Mesela eczacı ve yerli preparat üreticisi İsrael Gabay mezun olduktan bir yıl sonra Balkan ve Trablus Cephelerinde, Batum’da, Kafkas Cephesinde, Çanakkale Askeri Hastanesi’nde de görev yapmıştır. Tifüs salgınında hastalandıktan sonra İstanbul’a gönderilmiş ama iyileşince tekrar cepheye dönmüştür. Sonraki süreçte 1924 – 1925 ve 1941 yılları olmak üzere tekrar askere alınarak toplamda üç kez askerlik yapmıştır! Yine Amirallik Genel Sağlık Müfettişi İsak Molho, gemi hekimi olarak Ertuğrul gemisine atanmış ve Girit isyanının bastırılması harekatına katılmıştır. Osmanlı tarafından Selanik’teki mezarına anıt dikilen ( Almanlar, İkinci Dünya Savaşı’nda Selanik’i işgal ettikten sonra anıtı yıkmışlar ) askeri hekim Jak Nisim 1875’de Bosna’ya giden müfrezede yer almıştır.

Sadece tıp alanında değil, başka meslek gruplarında da Yahudiler görev almıştır. Mesela Moiz Zeki Bey Albala, 1899 tarihinde Canik’e (Samsun ) Ticaret Mahkemesi Başkanlığına atanmıştır. 1926’da Beyoğlu Sulh Ceza Mahkemesi Başkanı olmuştur. Kemal ( Samuel ) Efendi Molho, 1878 Meclisi ikinci döneminde mebus seçilmiş ve Rusya ile barış yapmak konusunda istişarede bulunmak üzere padişahın kurduğu komisyona davet edilmiştir. 1876 yılında Meclis-i Mebusan’da Yanya mebusu olan Daviçon Efendi ( David Matasya Levi ), mecliste " Yerli halkın yabancılar lehine fakirleştiğini " ( Aktaran: Hasan Kayalı, 1991 ) savunarak, Osmanlı maden ve ormanları üzerinden yabancı ülkelere verilen imtiyazlara şiddetle karşı çıkmıştır. Meclis-i Ayan üyesi olarak atanan Bohor Behor Yuda Efendi Eskenazi ise, Sevr Anlaşması’nı tanımayı reddeden birkaç nadir senatörden biridir! Dışişlerinde ise mesela Sokullu Mehmet Paşa’nın danışmanı Solomon Ben Natan Eskenazi, Venedik’le müzakereleri yürütmüştür. 1. Ahmed döneminde Gabriel Buenaventura, görüşmeler için İspanya’ya gönderilmiştir. Israel Konegliano (Konian) (Kara Mustafa Paşa’nın özel hekimi ), 1699’da Karlofça görüşmelerine gönderilmiştir. Ruslara karşı bir anlaşma önermek için İstanbul’a gelen İsveç Kralı ile görüşsün diye, Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa, Moşe ben Yehuda Bebri’yi görevlendirmiştir. Ki yakın tarihte Jak Kamhi’nin, Mordo Dinar’ın ve diğer Türk Yahudilerinin Türkiye’nin çıkmazda olduğu bir dönemde, Türk tezlerini dünyaya anlatıp, Amerika’daki ve diğer ülkelerdeki Yahudilerden de bu konuda destek almak için yaptığı çalışmalar da unutulmamalıdır!

Yine Zonguldak Posta Müdürlüğü’nde çalışırken, denizi gören yazıhanesinde Rus savaş gemilerinin yaklaştığını görünce, durumu telgrafla İstanbul’a bildirip, Hamidiye ve diğer savaş gemilerinin gelmesini sağlayan Nahman Varon’dur. Bu davranışı sonucunda, padişah tarafından Mecidiye Nişanı da kendisine verilmiştir. Varon, 1914/1915 yıllarında iletişimindeki başarılı hizmetlerinden ötürü de Liman Von Sanders Paşa tarafından da nişan ile ödüllendirilmiştir. 1905 yılında, İzmir’de terör eyleminde kullanmak için, bazı Ermeniler’in banka kasasına sakladığı dinamit lokumlarını bularak, kenti terör felaketinden kurtaran da polis memuru Rafael Çikurel olmuştur191.

Örnekler artırılabilir ve evet Hüseyin Hakkı Kahveci’nin inandırıcı olması için, kitabının aralarına kattığı az sayıda doğru bilgilerden biridir Osmanlının Yahudilerle olan sıkı ilişkileri.  Ama ona göre, ki bu konuda Siyasal İslamcılarla benzer görüştedir, Osmanlı İmparatorluğu Yahudilerle bir olunup da çökertilmiştir. (sayfa:36) Galiba mesela Fatih Sultan Mehmet, Hüseyin Hakkı Kahveci kadar akıllı olmadığı, en fazla İstanbul’u alacak kadar basit bir akla sahip olduğu için ve büyük tehlikeyi göremediği için, bir Yahudi’yi hazineden sorumlu kişi yapmış; yine aynı çapsızlıktaki Yavuz Sultan Selim Yahudi doktorunu seferlere de götürmüş; bazı padişahlar ve Sokullu Mehmet Paşa gibi beceriksiz paşalar, müzakerelere Yahudileri de göndermiştir. Ya da Osmanlı’nın kuruluşuna kadar geri gittiğimizde, Orhan Bey’in çıkarttığı davet üzerine, özellikle Şam Yahudileri ve Bizans İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinde yaşayan Yahudilerin birçoğunun Bursa’ya yerleşmesine izin verilmesi192 de bir hatadır ve bu insanlar ne kadar beceriksizdir ki altı yüz küsur yılda imparatorluğu ancak yıkabilmişlerdir! Ayrıca Osmanlı içindeki Yahudiler, yüzlerce yıldır imparatorluğu yıkmak için uygun bir zamanı beklemiş ve bunu da yönetici kadrosundan kimse fark etmemiştir öyle mi? Ya da yıkmak istediğiniz bir devletin savaşında kılınızı kıpırdatır mısınız? Bu son cümleyi de başka bir yazıda açacağım…

188-   https://www.youtube.com/watch?v=p41-yVIxqFc

189-   Taguıeff, Pierre – Andre. ( 2017 ). Antisemitizm. Dost Kitabevi Yayınları.

190-   https://de.wikipedia.org/wiki/Max_Liebermann_von_Sonnenberg

191-  Güleryüz, N. A. ( 2012 ). Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri. Gözlem Yayınevi. İstanbul.

192-  Dr. Güler, A. ( 2009 ). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Azınlıklar. Berikan Yayınevi. Ankara.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.