2 Nisan 2020 Perşembe 

“Hayatımızı eve sığdırıyoruz”

Karantinamızın 19.günündeyiz.Gün geçtikçe can kayıplarımız artıyor.Kaygılarımızı frenleyebilmenin önüne geçmeye çalışıyoruz.Elbette güzel günler gelecek,kendimizi izole ederken,ruhumuzu da izole etme fırsatı da bulduk.Şu an olanları gören biri ,sonsuzluktan bu yana olanları ve olacakları da hissedecek belki de.Çünkü her şey aynı özden ve aynı türdendir.

Bugün gezi yazıma Macaristan’ın başkenti Budapeşte’den devam ediyorum ,ve yineleyerek söylüyorum notlarımın tarihlerini olduğu gibi aktarıyorum eksikleri görmeden yumuşak gözlerle okumaya özen gösteriyoruz,ilginç olayları komik anları ise ilerleyen şehirlerde göreceğiz (gülümsüyor)))

“Başkaları ne söylerse söylesin ya da ne yapıyorsa yapsın,”benim iyi olmam gerekir.”ister altın,zümrüt veya mor rengin şöyle söylemesi gibi.”Kim ne derse desin ya da ne yaparsa yapsın,ben rengini yitirmeden bir zümrüt olacağım”.

17 Ağustos 2012

Şehir Tuna’nın batı yakasında Buda (Budin) ve doğu yakasında Peşte şeklinde iki bölüme ayrılmıştır.

Tuna’nın akış yönünde Macaristan’ın tarihi başkentinden Budapeşte’ye gidiyorum.Macarların bu topraklara ilk geldikleri yer Esztergom ,1000 yıldan bu yana bir bilge Kral gibi Tuna’nın en güzel kıyısı.

Ve Esztergom kalesi,150 yıl süren bir hâkimiyete rağmen Osmanlı’dan geriye birkaç mezar taşı kalmış.1543 yılında Sultan Süleyman kaleyi kuşatmış.1683 yılına kadar kale ve bu bölge Osmanlının kontrolünde kalmış.Bu süre içinde camiler,hamamlar ,modern bir çok yapı inşa etmişler.

Visengard’a uğrayıp buranın en eski restoranı olan “Aranysârkâny Vendeglo”da bir çorba içip devam ediyorum.Aslın da amaç Wi-fi ;)haritaya bakmam için şart dünyam yıkılmış gibi hissediyorum adeta.

Gezilecek görülecek o kadar çok yer var ki,apar topar gezilecek eserler değil hiç bir eser.Bir çok insan bu eserlerin önünde sadece fotoğraf çekilip ama neyin önünde poz verdiğini bilmiyor,tarihi eser işte deyip amacı sadece verdiği poz,bu böyle olmamalı fotoğrafı çok sevebilirsiniz , ki ben gerçekten her anını fotoğraflayan biriyim bunu seviyorum,poz verdiğim yerleri bilmiyorsam eğer ne işe yarar ki o fotoğraf.İkisini birden yapmak zor değil;)Gezebildiğim kadarını geziyor bir sonra ki ziyaretime de bırakıyorum,gezilecek eserleri bitirdikten  şehri keşfettikten sonra sadece bir kahve için bir çok şehre gitmişliğim var,olacakta ama önce şehri tanımalıyım şehri hissetmeliyim ki diken üstün de kahve içmeyelim değil mi.

Tarihi Budin Klisesi(Buda Castle)

Buda kalesini gezmeye bahçesinden başlarsak bahçede Türk akınlarına ait bir çok mezarla karşılaşabilirsiniz.1686 yılında Osmanlı Ordusu kaleyi kaybediyor,kumandanları 70 yaşında Abdi Paşa’da burada şehit olmuştur.Bugün bu bölge ,Gotik yapıları 18.yy Barok evleri ve arnavut kaldırmları sokakları sayesinde 1987den bu yana Unesco Dünya Kültür Mirası listesindedir.

Faşist veya kominist baskı ve yasaklarla dolu,bu  karanlık dönemin acılarını birdaha yaşamak hissetmek o günleri unutmamak için inşa edilen bir müzedeyim,içeriye telefon ve kamera ile giriş yasak.Macarların Nazilerle Sovyetlerin terör rejimi altında yaşadıkları dehşeti anlatan müze “House Of Terror Museum”...

Gül Baba’yı Budin’e gözcü tayin ediyorum”diyor Kanuni Sultan Süleyman .Bu türbe bizim,bize emanet 

Türk’ün gönlünde nehir varsa Tuna’dır,dağ varsa Balkan’dır,demiş Yahya Kemal ,Türk bir zamanlar elinde olan bütün toprakları hissetmek için,o toprakları yaşamalı,hissetmeli görmeli...Görüşürüz Peşt