GURURLU LİMAN KENT PETERSBURG

12 Nisan Pazar /2020

Karantinamızın “Hayat Eve Sığar”ın 28. günündeyiz

Küresel bir salgınla başetmeye çalışıyor, hergün bu virüsle ilgili yeni şeyler öğreniyoruz. Bir sır gibi hergün bambaşka bulgularla karşımıza çıkıyor. Bir de üzerine duyarsızca hereket eden kısım var, günlerdir uygulanan savunmayı “iki gün evden çıkma yasağı”yla delip geçen kısım, başa dönüyoruz dedirtti adeta. ”Önemli olan başınıza ne geldiği değil,ona ne tepki verdiğinizdir.

16 Temmuz 2015 

Gururlu liman kenti St.Petersburg’dayım. Rusya’da edebiyatın peşine düştüğüm kent,tutkulu bir şekilde hayranı olduğum yerdeyim işte!Benim şehrim,benim hayalim. Bu şehri Petro değil, Dostoyevski, Tolstoy, Puşkin, Gogol kurdu diyor gördüklerim. Petersburg ile Dostoyevski arasında ki  bağı yakından görüyorum.

Okuduğum kitaplardan kelimeler,cümleler beynimde uçuşuyor bir masal kahramanı gibi hissediyorum kendimi. Bu harika his.

Bu şehir madem benim şehrim, defalarca gelmeliydim özleyerek sindire sindire, her defasında bir ilk gibi...

Uçaktan iner inmez başlamıştı heyecanım, kalbim duracak sanki. Heyecanımı belli etmeden, buralıymış gibi yürümeliyim diyerek konaklamamı yapacağım hotele geldim.

Nevskyi Caddesi'nde bulunan Corinthia Hotel. Yurtdışı turlarımda bunu hep yapıyorum, şehrin en işlek,en ünlü caddesinde konaklamayı. Kendimi daha güvende hissediyorum çünkü. Hotel konum olarak, kalite olarak gönül rahatlığıyla konaklayabileceğim bir yerde. Hiç uyumayan şehrin “Beyaz geceler”indeyseniz eğer iki kat  daha şanslısınız. Renkli ve aydınlık. Cadde de neler var peki;

•Tarihi Singer binası,1840’lılardan itibaren Singer’in ana binası olarak kullanılmış. Komünizm zamanında Çarlık kapandıktan sonra bina, iki katı kitapçı üst katı ise restoran olarak hizmet veriyor.

•Kazan Katedrali 1801-1811 yılları arasında Roma’da ki San Pietro Bazilikası’ndan esinlenerek Mimar Voronihin’in projesidir. Napolyon’un Rusya’yı işgali sırasında direnen Rus ordularının başkomutanı Feldmareşal Mihail Kutuzov’un naaşı 1813 de buraya defnedilmiş. Müze Sovyet döneminde dahi bağımsızlık sembolü özelliğini yitirmemiş.Alman işgaline karşı Büyük Ana Yurt Savaşı (2.Dünya Savaşı) sırasında Sovyet Askerleri,Kutuzov’un kabri başında vatana ve Leningard’a bağlı kalacaklarına and içmişler.

Kesinlikle görülmesi gereken müzeleri sıraya koyup devam ediyorum.

•Hermitage Museum;

Dünyanın en büyük ve eski müzelerinden olan (Hermitage) Ermitaj Müzesi,1764 yılında Çariçe II. Katerina tarafından kurulmuş, ancak 1852 yılında kamunun hizmetine açılmıştır. Yaklaşık 3 milyon sanat eserinden oluşan müzenin koleksiyonunun çok az bir kısmı sergilenebilmektedir. Ermitaj Müzesi dünyanın en büyük resim koleksiyonuna sahiptir. Müze en çok tablo koleksiyonu bulunması nedeniyle Guinness Dünya Rekorları Kitabı'na girmiş, Avrupa'nın bütün tarihi eserlerinin bir araya geldiği, en büyük müze alanı.

Öylesi devasa bir müze ki sadece sarayın içini gezip farklı odaların nasıl süslendiğini görmeniz bile büyülenmeye yetiyor. Dünyanın dört bir tarafından gelen sanat eserleri. Şans eseri Rambrandt'ın harika resimlerinin olduğu odaya denk geldiğim için mutluyum. Aylarca gezseniz dahi bitmeyecek bir müze.

•Rus Müzesi, Rus sanatı ve yaşamına ilişkin en önemli koleksiyonları toplamak üzere 1895'de açılan müze. XI. yüzyıldan günümüze Rus sanat eserlerinin en önemli koleksiyonlarını içerir.

Müzenin ana binası, Karl İvanoviç Rossi'nin 1819-25 arasında yaptığı Mihail Sarayıdır. Sovyet Devrimi'nden sonra saraylarda, özel koleksiyonlarda ve kiliselerde el konan birçok yapıtın da eklenmesiyle önemli ölçüde genişletilmiştir. Ana yapıda 10. yüzyıldan devrime değin geçen döneme ait sanat ürünleri bulunmaktadır. Bunlar arasında 18. ve 19. yüzyıllardan kalma kapsamlı bir resim ve heykel koleksiyonu ile 12-14. yüzyıl ikonlarını da içeren görkemli bir erken Rus sanatı koleksiyonu vardır. Müzede ayrıca 19. yüzyıl sonuyla 20. yüzyıl başlarına ise resim, portre ve uygulamalı sanat örnekleri sergilenir, bir de etnografya müzesi bulunmaktadır.

Nevsky Caddesi 4,5 km uzunluğunda oldukça geniş bir cadde,kanallar, adım adım Rus kahramanları askerlerinin heykelleri yol boyunca eşlik ediyor.Biraz  yürüdükten sonra Griboyedov kanalın dan bu muhteşem eserin önüne geliyorum çok renkli ,biraz da kasvetli geliyor insana.

 İsa’nın Yeniden Diriliş Kilisesi’ne ulaşıyorum. Çar II. Aleksander’in suikaste uğradığı yerde anısını yaşatmak için inşa edilen İsa’nın Yeniden Diriliş Kilisesi nam-ı diğer Dökülen Kan Kurtarıcısı Kilisesi (Voskresenia Khristova) mozaik işlemeleriyle dikkat çekici.

•Smolny Cathedral, Güzel akustiği olan bir katedral. Ses sanatçılarını mikrofonsuz dinleyebilirsiniz, Org konseri için bileti (Nevsky üzerinde kasalardan alabilirsiniz) Bileti olan muhtşem konseri dinleme ,ve yukarıya,katedralin kubbesine cıkma şansı da yakalıyor. 

Peterhof Palace and Gardens

Unesco Dünya Mirasları Listesi'nde yer alan Peterhof,  Büyük Petro'nun küçük bir kasabanın büyüklüğüne sahip olan yazlık konutu. Dünyanın en büyük saray ve park komplekslerinden. Petersburg'a 30 km uzaklıkta bulunan Peterhof'ta her biri birer mimari şaheseri saraylar, bahçe sanatının en güzel örnekleri, yüz elliden fazla çeşme ve fıskiye, görkemli  heykeller bulunuyor.

Peterhof’un tarihi, 1709’da ilk sarayların; Monplaisir, Marly ve Hermitage’nin yapımına dayanıyor. Büyük Petro 1714'teki İsveç filosuna karşı kazandığı zaferden sonra, Peterhof'u Rus Donanması'nın görkemli sembolüne dönüştürmeye karar vermiş ve iki yüzyıl boyunca devam eden çalışmalar ve eklemelerle saray şimdiki halini almış.

Petro'nun Versailles Sarayı'na benzeyen bir saray istiyorum demesiyle yaptırılan ve 1723'te açılan Rusya'nın zenginliğini ve ihtişamını göstermek amacıyla yapılan Peterhof muhteşem parklar, çok sayıda çeşme, mermer heykeller ve ihtişamıyla prototipi Fransız Versailles'ı aşmış ve Avrupa'nın en görkemli sarayı olmuş.

 II. Dünya Savaşı'nda Peterhof epey zarar görmüş, saraylar yıkılıp yağmalanmış, heykelleri çalınıp bahçeler yıkılmış.

Gülümseten hikayeler olmaz mı hiç, Bizim Deli Petro sarayına giden bu bahçede Hanımlı-erkekli misafirleri buradan geçirirken hazırladığı fıskiye sistemi ile ıslatıp eğlenirmiş. Fıskiyeler halen aktif. Belli saatlerde sulama yapılıyor, Petro sakalı yasaklayıp, ardından yüksek miktarda  vergi alarak sakal bırakımına izin vermiş,buna benzer acaip acaip yasalar,

Verdiği davetlerde yemeklere demir leblebiler koyar, insanların kırılan dişlerini çekermiş.Hatta 2.27 lik uşağı ''burjuva'' ölünce merak edip iskeletini çıkartmış.Çeşmeler Mayıs ayından Ekim ayına kadar açık halde,müze pazartesi günü kapalı.Buraya iki gününüzü ayırmalısınız,6 saat ayırabiliyorum ancak,müze içerisine girdikten sonra alt ve üst bahçesini gezme fırsatım oldu, fakat yeterli değil.

Peterspurg Metro istasyonu. Dostoyevskaya'daki metro istasyonundan çıkıyorsunuz. Sokağın başında, ellerini üst üste attığı bacakları üzerinde sükûnetle kavuşturmuş, geniş alınlı ve düşünceli bir Dostoyevski heykeli. Öyle aniden çıkıveriyor ki karşınıza, heykeli değil de kendisi olsa ancak bu kadar etkilenirdiniz. Yazarın son üç yılını geçirdiği, sokağa, eve, çalışma odasına sessizce davet ediyor  ve dönüyorsunuz köşeyi. Sokağı geçip Dostoyevski Apartmanı'nın daracık merdivenlerini tırmandığınızda, antrede bekleyen şapka onun yerine zarif, hüzünlü ve çok dokunaklı selamlıyor sanki,çalışma odasında yer alan, Dostoyevski'nin kardeşine ait antika bir saat,yazarın öldüğü tarih ve saatte durdurulmuş, sonsuza kadar. Bir de salondaki sehpada bekleyen tütün kutusu var; üzerinde küçük bir kız çocuğunun el yazısı. "Baba bugün öldü: 29 Ocak 1881.Dostoyevski, Karamozov  Kardeşler ve İkiz’i bu evde yazmıştı.Ailenin mutfağı, Anya’nın ofisi hepsi karşımda.

Yüreği duracakmış gibi çarparak,heyecandan titreyerek bir yanı kanala,bir yanı sokağa bakan çok büyük bir yapıya yaklaştı.

Suç ve Ceza’dan bir cümle geldi ansızın aklıma ve hemen 3.kattan dışarıya baktım. Dostoyevski ailesinin ibadet ettiği gösterişli soğan kubbeli Vladimirk Aya Klisesi. Dostoyevski kitaplarını yazarken hep kendi evlerinden ilham alır, köşebaşlarını tercih eder çünkü her köşe başında ibadet edebileceği kiliseler karşısındadır.

Tabi ki Petersburg bu kadar değil,günlerce aylarca gezseniz tadına varamayacağınız bu şehir insanın ruhunu okşuyor,her sokağı edebiyatı alıp bu şehre resmetmişler gibi. Bozmamış dokusunu, incitmemiş tarihini. Dokunmamış yaşanmışlıklarına biraz yıpratmış ama yırtmamış.

Dostoyevski, Tolstoy, Puşkin, Gogol, Anna ve diğer edebiyatçılarımız bu şehir siz kokuyor sizi tekrar anlamak için bu şehre tekrar geleceğim,sonra birdaha, sonra birdaha bu şehre hep geleceğim. Ve bu sefer tek başıma değil Aşık olduğum, hayat arkadaşım eşimle geleceğim. Şehri bisikletle gezecek cadde üzerinde portremizi çizdirecek, sokak sanatçıları çalarken dans edeceğiz. Beyaz Geceleri’nde Petersburg'u yaşayıp, Andrey Belıy’i takip edip şehri keşfedeceğiz...

Görüşmek üzere Petersburg