Savaş yeşil enerjiye geçişi durdurabilir mi?

Savaş iklim hedeflerini de vurdu; Gelecek için Yeşil Mutabakat gündemden düştü, Nükleer atıkların neden olduğu küresel tehdit seviyesi daha da artıyor

14 Nisan 2022 Perşembe 14:56
Savaş yeşil enerjiye geçişi durdurabilir mi?






Savaş yeşil enerjiye geçişi durdurabilir mi?

Kadriye Koca

Savaş; insanların ölmesi, hayvanların ve bitkilerin kimyasal ve ateşli silahlarla yok olması, kuşların petrole bulanması, denizlerin kirlenerek deniz canlılarının ölmesi, nükleer santrallerden yayılan tehlike ve çevre tahribatı demek. Ne yazık ki dünya bütün öldürücü yok edici silahlarını yanına alarak bir kere daha sıcak savaşa devam dedi. Rusya Ukrayna’yı işgal etti.

Musk; Nükleer santralleri yeniden aktif edin

Dünyanın nefesinin tutup beklediği Rusya Ukrayna geriliminin 22 Şubat 2022 günü Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlamasıyla sıcak çatışmaya dönüşmesi tüm dünyada kaygı ve endişeyle takip edildi. Her ülke konumuna göre duruşunu ve etkilenme olasılığını gözden geçirmek durumunda kaldı. Sonraki günlerde Rusya Ukrayna topraklarında ilerlerken şehirleri bombalayıp insanları öldürürken zaman zaman nükleer reaktörler yakınındaki çatışmalar, muhtemel nükleer sızıntılar tüm dünyaca takip edildi.

Çünkü Ukrayna’da çok sayıda bulunan nükleer reaktörlerin güvenli durumdu bulunması ve herhangi bir sızıntının oluşmaması dünya üzerindeki her canlıyı yakından ilgilendiriyordu. Dolayısıyla nükleer bir felaket savaşı kilometrelerce uzağa taşımak anlamına gelecekti.

Savaş ve yaptırımlar kaygısıyla iyice gerilen Rusya ve Nato hattında enerji tedariği ve güvenliği hükümetlerin önüne birinci öncelik olarak geldi. Enerji temininde Rusya ile yolları ayırmak isteyen Avrupa devletleri yeni yol haritalarını masaya yatırırken Elon Musk’tan çok tartışılacak bir öneri geldi; Nükleer santralleri yeniden aktif edin. Nükleer santraller artık Çernobilden daha güvenli.

Bazı bilim adamlarının da konuştuğu bu öneri çevre aktivistlerinin tepkisini çekti. Avrupa'da küresel hedefler ve nükleerin ne kadar birbirine uyumlu olduğu tartışmaları başladı. Yalnız çoğu iklim aktivisti pekçok ülkenin taahhüd ettiği iklim hedeflerini yerine getirmenin köprüden önce son çıkış olduğunu şimdi gerekli önlemleri hemen almazsak dünya için çok geç olacağını ve sıcaklık artışlarının 1.5 derecede durdurulamayacağını belirtiyorlar.

Hatırlayalım; 1,5 derece hayatidir

Çevre aktivistleri sıcaklığı bu derece civarında tutamazsak dünyanın başına gelecek felaketler konusunda uyarıyor hükümetleri ‘ya şimdi hareket geçin ya da hiç’ diyorlar. Ancak savaş, sıcak çatışma iklim hedeflerinin önüne geçmiş durumda. Bilim adamları nefesleri yettiği kadar bağırıyor; Dünya iklim hedeflerinin çok gerisinde. Böyle giderse 1.5 derecede tutamayacağımız bir sıcaklık dünyaya çok büyük felaketler getirecek.

Avrupa nükleere nasıl kapı açtı?

Nükleer, savaşta da barışta da yaşamı tehdit eden bir enerji türü. Ancak dünya liderlerinin çekişmelerinden olsa gerek Avrupa kirletici enerji tanımından nükleer enerjiyi çıkarmak için hükümetler arası karar almaya çalışıyor. Bu çaba iklim aktivistlerinin ve bilim adamlarının tepkilerine neden oluyor.

Fransa’da 50 reaktör var. Fransa nükleer enerjiyi yeşil yatırım olarak sınıflama çağrısını Avrupa Birliği ülkelerine yaptı. 9 Avrupa Birliği ülkesi bu çağrıyı desteklerken İspanya ve Danimarka Avrupa Birliği’nin doğalgaz ve nükleer için yeşil yatırım tanımlamasına karşı olduğunu bildirdi.

Dünyada şu an 441 nükleer reaktör faaliyet gösteriyor. Türkiye, Çin, Fransa, Hindistan ve İngiltere’de yeni 51 reaktör inşaatı sürüyor.

Enerji talebi tedariki küresel oyunları belirleyecek

Batının iklim hedefleri için referans aldığı Paris İklim Antlaşması; dünya ülkelerine küresel sıcaklıklarda dünya üzerinde 1.5 derece eşiğinin aşılmaması ve karbon emisyonlarının 2030 yılına kadar yüzde 45, 2050 yılına kadar sıfırlandırılması için petrol, gaz ve kömüre yatırımın azaltılarak fosil yakıtlarından tümüyle çıkılması için çeşitli ev ödevleri veriyor. Avrupa ve Trump sonrası Amerika dünya iklimi için bu yeşil hedeflerin gereğini yerine getirmekte belli taahhüdlerle ve gerekli aksiyonları alarak devam ederken Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Rus gazına bağımlı ülkelerin Rusya’ya yaptırım kararları sonrası enerji tedariki sorunları gün yüzüne çıktı. Dünya enerji tedariki krizi yaşarken iklim hedefleri için kolay kolay taahhüdlerini yerine getiremez hale geldi. İşgalin başlangıcında Rusya için açıklanan yaptırımlar neticesinde her ülke enerji ihtiyacı için kendi kaynaklarına dönmek zorunda kaldı.

Taahhüdler askıya alındı

Batının Rusya ile yolları ayırmasından sonra doğalgaz ihtiyacının yarısını Rusya’dan karşılayan Avrupa alternatif enerji kaynağı olarak kömüre yöneldi, iklim hedefi için kömürden çıkış taahhüdlerini -çevrecilerin muhalefetine rağmen- bir süre daha erteleme ihtiyacı hissetti. Almanya ve Fransa sıfır emisyon hedefinden U dönüşü yaptı. Almanya kömür, gaz ve LNG terminali Fransa 2050’ye kadar 14 nükleer reaktör kuruyor.

Dışa bağımlılığa son vermek için İngiltere enerji krizi nedeniyle yeni nükleer reaktörler inşaa edeceğini açıkladı. İlk reaktör 2026’da devreye alınacak. Ömrü 60 yıl olarak planlanan reaktörün 6 milyon hanenin elektriğini karşılaması bekleniyor.

Almanya temiz enerjiye hep öncelik vermiş bir ülke olarak savaştan önce 3 nükleer santralini yakın tarihte diğer 3 santralini de bu yılın sonunda kapatma kararı vermiş olmasına rağmen kararlarını gözden geçirme ihtiyacı duydu.

Enerjinin gezegene maliyeti artıyor

İngiltere nükleer enerji yatırım planlarını ikiye katladı. Ancak 2050 yılına kadar Birleşik Krallık net sıfır hedefine ulaşacağını belirtiyor. Fosil yakıtların aksine 'nükleer santral işletimi sırasında doğrudan karbon salmaz' fikri savunuluyor kamu yetkililerince. İngiltere elektriğin yüzde 16’sı 6 nükleer güç reaktöründen üretiyor. Ancak çevreciler karar vericiler ile aynı görüşte değil, Nükleer santralleri sürdürme meselesi kocaman bir çevre için geri dönüştür diyorlar. Savaşı da savaşın getirdiği tehdit ve zorlukları da savaşın tüm dünyaya yaydığı felaketi de reddeden çevreciler ‘batsın sizin enerjiniz’ diyerek iklim hedeflerinden taviz verilmeden yerine getirilmesini bekliyorlar. İklim krizinden çıkmak için barışa ihtiyacımız var.

Nükleer yatırımlarda Avrupa sıraya girdi

Finlandiya’da Avrupa’nın ilk nükleer santrali 12 yıl aradan sonra üretime başladı. Kararın alınmasında kuşkusuz Rus gazına muhtaç olmamak, Rusya’ya tavizsiz yaptırım uygulayabilmek amacı etkili oldu. Almanya yıl sonuna kadar Rus gazına bağımlılığı bitirmeyi hedefliyor. Belçika nükleer santrallerini kapatmaktan vazgeçti; Finlandiya daha önce vazgeçtiğini duyurduğu nükleer santral çalışmalarını başlattı.

Dünyada nükleer santral yatırımları hız kazandı. İngiltere enerji stratejisinde ihtiyacın yüzde 25’ini nükleerden karşılamak için 2030’a kadar 8 reaktör inşaa etmeyi planlıyor.

Nükleerden vazgeçtiğini söyleyen pekçok ülke bu kararını gözden geçiriyor. Hollanda 2, Fransa 14 yeni santral kurmayı hedefliyor. 2050’ye kadar nükleer santrallerini kapatacağını ilan eden Belçika bile yaşanan gelişme ve enerji tedarik sorunu nedeniyle kararını 10 yıl ertelediğini duyurdu. Güney Kore’de de nükleer enerji yatırımları artıyor.

Kirleten enerjiye para akışı sürüyor

Yeşil dönüşüm için finans sektörünün neyi desteklediği çok önemli. İklim hedeflerine varmakta katılım finans kuruluşlarının dönüştürücü bir rol üstlenmeleri gerekiyor. Kirleten enerjiye para akışının sürmesi mevcut düzenin devamı anlamına geliyor ki bu da adım adım iklim krizine doğru gittiğimizi gösteriyor.

2050 yılında dünya nufusunun 10 milyar, ülkemiz nüfusunun 105 milyon olması bekleniyor. Bu da artan enerji harcamaları ve bugünden en az yüzde 60 daha fazla gıda ihtiyacı demek oluyor. Savaşlar, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar veya tabii afetlerin getirdiği zorluklarla kapılarını her geçen gün göçmen uluslara açmak zorunda olan ülkeler için enerji ve gıda ihtiyacı her geçen gün karşılanması zor olan temel ihtiyaçlar olacak gibi görünüyor. Burada kurulu sistemin dönüştürücü ivmesini; bilim adamları ve uluslararası taahhüdlere bağlı kalan finans kuruluşları gerçekleştirecek.

Yine 2050 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 70’den fazlası şehirlerde yaşayacak ki bu da akıllı şehir sistemlerinin daha az karbon üretmek üzere tasarlanmasını gerekli kılacak. Geçtiğimiz gün Dubai’de yapılan yıllık yatırım toplantısında karbon nötr hedefi için sürdürülebilir şehirlere kaynak aktarmak üzere planlar yapılması kararlaştırıldı. Kirli enerji değil karbon nötr hedefinin desteklendiği yatırımlara kaynak aktarılmalı. Yeşil dönüşümün gerçekleşmesinde finans kuruluşlarının tercihi belirleyici olacak.

Türkiye ve Mısır topun ağzında; Akdeniz ‘Sıcak Nokta’

Bu sene Mısır COP27’ye evsahipliği yapacak. Ancak ülke Nil nehri ve beslediği tarım arazisi iklim krizi konusunda kırılganlığını koruyor. Aynı şey Akdeniz havzasında bulunan bizim gibi ülkeler için de söz konusu. Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz kuşağı, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgelerin başında geliyor. İklim bilimciler Akdeniz’i ‘sıcak nokta’ olarak tanımlıyor. Yani Kuraklık su kıtlığı denizlerde sıcaklık artışına bağlı balık türlerinin yokoluşu... Kuraklıkla birlikte yağış rejiminde büyük değişiklikler yağmurlar, seller, taşkınlar, fırtınalar, hortumlar, toprak kaymaları bekleniyor. Balkanlar, İber Yarımadası ve Kuzey Afrika risk bölgesi olarak sayılıyor. İklim değişimi ile birlikte bitki örtüsü çeşitliliğinin de bir zincir olarak etkilenmesi hatta bölgeyi terketmesi olabilecek değişiklikler arasında sayılıyor.

Türkiye’de deniz suyu sıcaklıkları son 50 yılda yüzde 6 arttı. Sıcaklıktaki bu artış meteorolojik karakterli doğa afetlerine zemin hazırlıyor. Her yıl daha sıcak bir yaz bizi bekliyor.

8 Martta Nükleer Düzenleme Kanunu meclisten geçti.

Dünya Rusya Ukrayna arasında yaşanan savaştan dolayı enerji politikalarını yeniden gözden geçirmeye başladı. Biz ise enerji ihtiyacımız için çoktan nükleer santrallerden yararlanmaya karar vermiştik. Ülkemizde ilki Mersin Akkuyu olmak üzere Sinop ve İğneada’da yapımı planlanan ve inşaatı devam eden 3 nükleer santral için 7381 nolu Nükleer Düzenleme Kanunu Meclisten geçti. Sözügeçen düzenlemede özerk ve uzman denetçi yapısı iyi tanımlanmadığından dolayı düzenlemenin iptali için muhalefet Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Nükleer Düzenleme Kanunu Mersin Akkuyu’daki nükleer santralin çalışma esaslarını belirliyordu.

Türkiye Akkuyu ile ilk adımı attı

Türkiye Mersin’de Rosatom tarafından yapımı süren Türkiye’nin ilk nükleer santral projesi Akkuyu NGS, ülkenin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak. 17 milyon ton karbondioksit emisyonu önleme kapasitesi hesaplanan santral haberlere şimdilik 3 aydır maaş alamayan 700 işçinin eylemiyle gündem oluyor. İnşaatı sırasında sorunlar sürüyor.

Ikinci santral olan ve yapımı için 480 bin ağacın kesildiği Sinop Nükleer santral projesi BAE’ye önerilmiş idi 2013’te Japonlarla yapılan anlaşma ile inşaat başladı ancak maliyet farkının açılmasından dolayı 2019’da duran inşaatta şu ana kadar ilerleme kaydedilemedi. Nükleer karşıtı platform eylemlerinde Sinop nükleer istemiyor pankartları açıyorlar. Bu platformun CED raporuna karşı açtığı davayı mahkeme reddetti. Oysa bilirkişi kaza durumunda tahliyenin güç , atıkların akibetinin belirsiz ve yer seçiminin hatalı olduğunu belirten bir raporu mahkemeye sunmuştu.

Nükleer santrali olmadan nükleer atıklara sahip olan tek ülkeyiz

Muhalefetten eleştiri sesleri yükseliyor; iktidarı Nükleer için ellerini ovuşturmakla suçladıkları gibi İzmir Gaziemir’de eski kurşun dolum fabrikası alanında gömülü nükleer atıklar için iktidarın adım atmadığını belirtiyorlar. Buranın güvenliğini ve tahliyesini başaramayan hükümetin nükleer santral çalıştırmakta güvenlik standartlarını yerine getireceğini hayal etmek zor oluyor.

‘Nükleer savaşta da barışta da öldürür’

Türkiyeli aktivistlerin inşa halinde olan Akkuyu Nükleer Santraline ve hazırlıkları devam eden diğer santrallere tepkileri devam ediyor. Nükleer karşıtları Nükleer savaşta da barışta da öldürür diyorlar. Bundan 11 yıl önce Japonya’da meydana gelen ve 150 bin kişinin bölgeden uzaklaştırıldığı halde kapalı olarak hala çevreye zehir saçan Fukuşima Nükleer santrali örneğinin ülkemizde yaşanmasını istemediklerini belirtiyorlar. Aynı şekilde sadece santraller değil dünyaya nükleer korkusu geri döndü, savaş uzarsa nükleer silahlar da insan ve tüm canlılar için çevre felaketini/yokoluşu getirebilir.

Nükler santralleriyle tanıdığımız Japonya bu günlerde Fukuşima santralinin atıklarıyla uğraşıyor. Japonya hükümeti, Fukuşima Nükleer Santrali’nin radyoaktif atık suyunu denize boşaltma kararını 13 Nisan 2021 tarihinde ilan etmişti. Çevrecilerden ve uluslararası toplumdan gelen eleştirilere ve 180 binden fazla Japon vatandaşının ortak muhalefetine rağmen, japonya santralin radyoaktif atık suyunu okyanusa boşaltılmasında kullanılacak olan boru hattını inşaa ediyor. 2023 yılının ilkbaharında radyoaktif atık su resmen okyanusa bırakılacak.
Dünya hepimizin evidir diyen çevreciler radyoaktif özellikli işlenmiş atık statüsünde olan santralin suyunun pasifik okyanusuna verilmesiyle 57 gün içinde bütün okyanusu kaplayacağını ve 10 yıl içinde de dünya deniz ve okyanuslarında etkisinin olacağını belirtiyorlar.

Nükleer atık mezarlığı

Nükleerin en zor tarafı işlevi biten santrallerden çıkan atıkların çevreye zarar vermeden yüzlerce yıl depolanabilmesi. Bunun için de dünyada farklı yöntemler deneniyor. Nükleer atıklar 2024’ten sonra Finlandiya’nın yeraltı depolarında saklanacak. Demir dolaplarda kaya içine yerleştirilen atıklar insan yerleşimlerinden uzak bölgede bulunuyor. Ancak bu depolamanın çevreye zarar vermemesi için uzun yıllar uygun koşullarda saklanması gerekiyor. İnsanoğlu şartları uygun hale getirmek konusunda elinden geleni yapsa bile doğal afetler binlerce yıl sürecek böyle bir atık mezarlığının çevreye zarar vermeyeceğini dünya üzerinde kimse/kimseye garanti edemez.

Bütün bunlara rağmen nükleer santrallerden enerji ihtiyacını karşılamak hükümetlerin kulağına daha hoş geliyor. Onlara destek veren bilim adamları da var. Nükleer santrallere ve dolayısıyla nükleer enerjiye destek veren bilim adamları karbon salınımını azaltmanın yolunun nükleerden geçtiğini güneş ve rüzgarla -değil oluşacak talebin-mevcut enerji ihtiyacının bile karşılanamayacağını iddia ediyorlar.

Nükleer asla sürdürülebilir enerji değil

Dünyada bu santrallerde meydana gelen kazalar gösterdi ki nükleer, çevreci ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı değil. 11. yılında Japonya Fukişima nükleer santrali bu enerji kaynağının üretime son verse bile yüzyıllar boyu büyük tehlikeler içerdiğini gösteriyor. Sıfır emisyon için nükleeri adlandırmak asla çevreci bir hareket olmayacak. İklim aktivistleri nükleere yatırım konusunda ciddi uyarılarda bulunuyorlar. Enerji bağımsızlığına ve temiz enerjiye giden yol yenilenebilir kaynaklardan geçiyor.

Küresel ticaretin yönünü ve dünyanın geleceğini ülkelerin enerji politikaları belirleyecek. Politika yapıcılar nükleere karşı olanların mı yoksa nükleeri enerji krizinden bir çıkış yolu olarak gören uzmanların mı sesine kulak verecekler. Savaşla birlikte değişen dünya dengelerinde her ülke enerji stratejisini yeniden masaya yatırdı. Rusya Ukrayna savaşı hükümetlere tercihlerini nükleerden yana yapmayı dayatıyor.

Bu çevre için sürdürülebilir bir tercih olacak mı? Onu hep birlikte göreceğiz. Tek dileğimiz dünya için çok geç olmaması.....

Son Güncelleme: 14.04.2022 15:12
Anahtar Kelimeler:
Nükleer Enerji
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.