Bir çevre politikası fiyaskosu olarak COP26

Avrupa ülkeleri geleceğe dönük planlarını Yeni Yeşil Ekonominin gereklerine göre yapıyor. Bizim gibi ülkeler ise çevre tahribatına devam ediyor. Termik santraller yapılmaya devam ediyor,  yeşil enerji teşvikleri göstermelik kalıyor.

10 Kasım 2021 Çarşamba 16:37
Bir çevre politikası fiyaskosu olarak COP26






Bir çevre politikası fiyaskosu olarak COP26

Kadriye Koca

Geçtiğimiz günlerde dünyada fosil yakıt emisyonlarını azaltmak üzere yol haritalarını detaylandırmak için birçok ülkeden liderlerin ve yöneticilerin katılımıyla İrlanda’nın Glascow şehrinde düzenlenen COP26 (Climate Change Conferance) alınamayan kararlarıyla, somutlaştırılmayan değişim detaylarıyla ve liderlerin gövde gösterileriyle  tam bir fiyasko dönüştü.

Dünya uzun zamandır artık iklim değişikliği değil iklim krizi olarak tanımladığı küresel ısınma tehdidiyle karşı karşıya. Bunun için Paris İklim Anlaşması’nda fosil yakıtları üretim süreçlerinden kademeli olarak çıkaracakları taahhüdünde bulunan ülkeler COP26’da gerekli yol haritalarını belirlemek konusunda gerekli adımları atmadılar.

İklim krizi dediğimizde ‘yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, sürdürülebilir ulaşım, sürdürülebilir tarım, sıfır atık’ olarak başlıklara ayrılan konular için ülkelerin yeşil enerjiye ve temiz üretime geçmeleri karbon salınımlarını azaltmaları ve kademeli değişim programlarını açıklamaları gerekiyor. Türkiye birçok delege ile zirveye katılmasına ve  Ekim 2021’de meclisten Paris İklim Anlaşması’nı geçirmesine rağmen yeşil politikalar için ileriye dönük yol haritası açıklamadı.

Paris İklim Anlaşması’nda geçen taahhütlere bile ülkeler henüz ulaşabilmiş değil. Liderlerin ileriye dönük açıklamaları iklimi kurtarmaya yetmiyor. İklim krizine eşitsizlik, kapitalizmin krizi, ucuz işgücü ve insani yaşam koşullarındaki kötüleşme eşlik ediyor.

Avrupa’nın salgın sonrası daha çok dillendirmeye devam ettiği Yeşil Yeni Düzen, kapitalizmin krizine çözüm mü? Kapitalizmin bitmeyen krizlerine çare mi?, Bize sosyal devleti geri getirecek mi? Emek sömürüsü üzerine kurulan büyüme hedeflerini değil daha stabil ve insani yaşam şartlarını temin eden ekonominin kapısını açabilecek mi? Ekonomistler Yeşil Dönüşüm ile bu sorulara da yanıt arıyorlar.

Avrupa ülkeleri geleceğe dönük planlarını Yeni Yeşil Ekonominin gereklerine göre yapıyor. Bizim gibi ülkeler ise çevre tahribatına devam ediyor. Termik santraller yapılmaya devam ediyor,  yeşil enerji teşvikleri göstermelik kalıyor.

Küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak

Bilim insanları insan kaynaklı iklim değişikliği olduğu konusunda uzun zamandır açıklamalar yapıyorlardı. Tüketim ve üretim anlayışımız doğanın kendini yenilemesine fırsat vermeden sanayi devriminden bu yana katlanarak devam etti. Artık herkesin hemfikir olduğu androposen (insan kaynaklı) bir iklim değişikliği ile karşı karşıyayız. Dünya ve dünyayı paylaştığımız canlılar alarm veriyor. İnsanoğlu sonuçları çok değişik olabilen ve global bir tehlike ile karşı karşıya. 1990’larda hayatımıza giren ekoloji kavramının hayatımızı nasıl etkilediğini sıcak günler yaşamaya başlayınca sel baskınları ve yangınlar yanımızda olunca daha çok anlamaya başladık. Böylece hareket geçen dünyanın ilk gündem maddesi küresel ısınmayı denetimde tutmak. Bu amaçla; Beşer yıllık aralarla yapılan ve ilk kez bu kadar detaylı ve tüm dünyanın katılımıyla düzenlenen COP26, dünyanın bir numaralı iklim buluşması olarak tarihe geçti.

Amaç küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutacak önlemler almak. Üretim ve yaşam kurallarını iklim değişimine neden olmayacak şekilde yeniden düzenlemek. Tüketim ve üretim aşamalarını değiştirmek, her geçen gün yok olan yaban hayatını koruyacak politikalar üretmek, ormanları korumak, geri dönüşümü arttırmak, tarımı kimyasallardan arındırmak…. İnsanlar ve bütün dünya ülkelerinin politikaları, zamanında ve etkili tedbirler almadan böyle devam ederse iklimin 2 derece üstünde ısınması insan ve pekçok canlı  için yaşanmaz bir dünya demek oluyor.  Şu an 1,5 derece ısınma gerçekleşti bile… Bizi bekleyen gıda kıtlığı ve göç dalgaları…. Zirvede Dünya Bankası’nın bir açıklamasına göre 2050 yılına kadar iklim değişikliği 86 milyon Afrikalının göç etmesine neden olarak diğer ülkeler üzerinde ekonomik ve sosyal baskı oluşturacak.

Programa katılan sivil toplum kuruluşları liderlerden kamu kaynaklarının insanların gerçek refahını arttıracak alanlarda etkin kullanılması talebini gündeme getirdi. Çevre politikalarını hayata geçirecek büyük yatırımlar ancak kamu maliyesi ile gerçekleştirilebilir. Yoksa kar amacı güden küçük yatırımcının çevre maliyetini gözardı ederek devam eden üretim süreci devam edip gidecek; ya da üretimi bıraktığında bu işsizlik ve yoksulluk olarak sosyal maliyete eklenecek.

Emisyon azaltma taahhüdleri; vaad var icraat yok

Bu konuda dünyaya öncü olan Amerika Birleşik Devletleri emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 55 azaltma açıklaması yaptı. Avrupa Birliği ülkeleri 2030 yılına kadar yüzde 50, 2050 yılına kadar ise karbon nötr olmayı hedefliyor. Başka ülke liderleri de taahhüdlerde bulundu. Dünyanın fabrikası olarak bilinen Çin 2060 karbon nötr olmayı hedeflediğini ve şu an güneş paneli santralleri kurulumu yaptığını deklare etti. Çin Bankası kömürlü termik santralleri finanse etmeyeceğini açıkladı.

Apple 175 tedarikçisinin temiz enerjiyle üretim yaptığını ve temiz enerji kullanmayan tedarikçilerden hizmet almayacağını açıkladı. Petrol devi Suudi Arabistan’ın 2060 yılı için karbon nötr hedefini belirlediklerini belirtmesine rağmen bu konuda detay vermemesi kafalarda soru işaretleri bıraktı. Zira dünya ülkeleri Paris İklim Anlaşması için de taahhüdlerde bulunmuşlar ancak yükümlülüklerini bugüne kadar yerine getirmemişlerdi.

AB Başkanı Ursula Von der Leyen’in Avrupa yol haritası olarak açıkladığı Yeşil Yeni Düzen Avrupa ülkelerine girecek mallar için sınırda karbon uyarlama vergisi de içeriyor. Dünya Avrupa ile ilişkilerinde bu yeni düzene uyum sağlamak durumunda olacak.

Yeşil dönüşümün az gelişmiş ülkelerde bazı yatırımlara dönüşmesi için planlanan Yeşil İklim Fonu maalesef gelişmiş ülkeler tarafından verilmediği için sınırlı ekonomilerin bu dönüşüme ayak uydurma imkanı bulunmuyor. Üretimlerin bütün dünya için geçerli olan ‘çevre maliyeti’ hesaba katılmıyor. Ancak dünyada sular çekilmeye, ormanlar yakılmaya, hayvanlar ölmeye, denizler kirlenmeye devam ediyor.

Bazı dünya liderleri COP26 zirvesine jetleriyle gelmekte bir beis görmüyor. Ülkeleri için gövde gösterisinin ötesine geçip akılcı ve uygulanabilir politikalar açıklamıyorlar. COP26 emeğin ve doğanın sömürülmesinin durdurulmaya çalışıldığı bir zirve olmadı. İklim krizinden en çok etkilenecek ülkelerden biri olan Hindistan bile 2060 yılı için taahhüdlerde bulunurken bunun için akılcı bir uygulama planı açıklamadı.

2030 yılına kadar alınacak ve uygulanacak tedbirler bizi 2 dereceye ulaşmaktan korur Ancak ondan sonrası için İnsanlık kıtlık, kirlilik, sel, yangın, tusunami, deprem, sıcaklık gibi bütün canlılara yaşam hakkı vermeyecek durumlarla mücadele edecek.

İnsanlar ‘uzak gelecek’ için ‘bugünkü yaşam standartları’ndan ödün vermek istemiyorlar. Ama … Bizim için veya bizden sonrakiler için….. Her gelecek yakındır.

Son Güncelleme: 10.11.2021 17:06
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.