Kuraklık kıtlığa dönmesin | Anadolu toprakları alârm veriyor

Türkiye 2020 yılını onlarca sorunu uğurlamaya hazırlanırken, 2021 susuzluk ve buna bağlı olarak kuraklık sorunuyla karşı karşıya. 

12 Aralık 2020 Cumartesi 21:14
Kuraklık kıtlığa dönmesin | Anadolu toprakları alârm veriyor






Kuraklık kıtlığa dönmesin | Anadolu toprakları alârm veriyor


Yarım asırdır devam eden vahşi sulama yöntemleri, Türkiye'nin dip su kaynaklarını tüketirken, yıllardır yeterli yağış almayan tarım havzalarında kuraklık kaçınılmaz hale geliyor. Uzmanlar; aralarında Türkiye'nin de bulunduğu kuşağın zorlu bir meteorolojik döneme girdiğini belirterek "Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile birlikte İç Anadolu Bölgesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi, Akdeniz ve Ege'de kuraklık kaçınılmaz" uyarısında bulundu.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün eylül ve kasım ayları arasındaki 3 aylık ve kasım ayı kuraklık haritalarına göre, Türkiye'nin önemli bölümünün yağış almadığı, olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli kuraklık yaşandığı görüldü. Uzmanlar su kaynaklarının korunması için özellikle yüzde 75-80'i bulan vahşi tarımsal sulamanın tehlikelerine dikkat çekti. İşte Türkiye'nin korkutan kuraklık haritasında son durum

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Standart Yağış İndeksi (SPI - Standardized Precipitation Index) metoduna göre 2020 Eylül-Ekim-Kasım ayları meteorolojik kuraklık analizi ve Normalin Yüzdesi (PNI - Percent of Normal Index) metoduna göre, son üç aylık ve 2020 Kasım ayı meteorolojik kuraklık durumuna ilişkin haritalar yayımlandı.

OLAĞANÜSTÜ VE ÇOK ŞİDDETLİ KURAKLIK

Edinilen bilgilere göre haritalarda, Türkiye'nin büyük bölümünün olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli kuraklık yaşadığı görülüyor. Küresel ısınma, tarımda yüzde 75-80'in üzerinde vahşi tarımsal sulama kullanımı, baraj-göletler, zirai ilaç kalıntıları, evsel ve sanayi atıklar nedeniyle kirletilmesi gibi nedenlerle tatlı su kaynakları ve göllerin hızla yok olduğu, son yıllardaki yağışların giderek azalmasıyla da büyük bir kuraklık tehdidi yaşandığı kaydedildi.

"ÇÖLLEŞMEYLE İLGİLİ ADIMLAR SAĞLIKLI DEĞİL"

Son üç aydaki verilere ilişkin değerlendirmede bulunan Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, iklim değişikliğinin etkilerinin yıllardır söylenegeldiğini belirterek, "Bizde de 70'li yıllardan itibaren erozyonla mücadelede olumlu adımlar atılmaya başlandı. Ama çölleşmeyle ilgili adımların sağlıklı atılabildiğini söylemek mümkün değil. Ne toplum olarak biz buna hazırlık yapabildik, ne de kamu öngörerek bu işle ilgili gerekli planları yapabildi" dedi.

"TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞMELİ"

Özellikle gıda ürünlerine ulaşımda riskin arttığı bu dönemde Türkiye'de beklenenin çok altında yağış alındığının görüldüğüne dikkat çeken Çandır, "Bu anlamda gerek kamu, gerek yurttaşlar olarak daha duyarlı olmalı, suyumuzu daha dikkatli tüketmeliyiz. Belki de böyle bir durumda tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek, daha az suyla üretilen ürünleri üretmenin yollarını bulmalıyız" diye konuştu.

1 KİLO DOMATES İÇİN 184 LİTRE SU

Bazı ürünlerin üretimi için kullanılan su miktarlarıyla ilgili çarpıcı örnekler veren Ali Çandır, "1 kilo domates için 184 litre, 1 kilo havuç için 133 litre, 1 portakal (100 gr) için 50 litre, 1 elma (100 gr) için 70 litre, 1 kilo kırmızı et için 15 bin 455 litre (813 damacana),1 hamburger (150 gr biftek) için 2 bin 325 litre, 1 kilo kahve için 21 bin litre, 1 fincan kahve (7 gr) için 140 litre suya gereksinim var. Bugün yediğimiz 1 kilo domates, sadece 1 kilo domatesten ibaret değil. 1 kilo domates yemek için 184 litre su tükettiğimizi unutmamalıyız ve israf etmememiz gerekiyor" dedi.

TASARRUFUN BİRİNCİ BASAMAĞI TARIMSAL SULAMA

Türkiye'deki suyun yüzde 75'inin tarımsal sulamada kullanıldığını, büyük bölümünün de vahşi sulama sistemleri olduğunu anlatan Çandır, "Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 yılı için sulama yatırımlarını önceledi. Bu olumlu bir gelişme. Bu anlamda bütün tarımsal alanlarda bireysel sulama yerine toplu sulama sistemlerinin organize edilmesi, tarımsal sulamada tasarrufun birinci basamağını oluşturacaktır" dedi.

"REKOLTE KAYBINI YÜZDE 50-60'A YÜKSELTTİ"

İklim değişikliğinin sadece su olarak görülmemesi gerektiğini de vurgulayan Çandır, "İklim nedeniyle verimlilik düşüşleri yaşanması riski de var. Özellikle kar yağışı ve soğuk olmadığı takdirde zararlılarla mücadelede de hayli zorlanabiliriz. Son üç ay düşük giden yağışın, rekolte tahminlerini de olumsuz etkileyeceği öngörülmektedir. Örneğin zeytinde rekolte tahminiz mayıs ayındaki çöl sıcakları nedeniyle yüzde 30 düşük olacakken, son üç ayda yağış olmaması rekoltedeki kaybı yüzde 50-60'a kadar yükseltti" dedi.

"YÜZDE 80'İNDE METEOROLOJİK KURAKLIK"

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici ise Meteoroloji'nin, birçok ülkeden çok daha başarılı sonuçlar veren bir kurum olduğunu söyledi. Dr. Erol Kesici, son üç aylık kuraklık haritalarına bakıldığında, Türkiye'de kuraklığın üç temel etkeninden biri olan iklimsel kuraklığın söz konusu olduğunu açıkladı.

"60 YILDA 70'E YAKIN DOĞAL GÖL KURUDU"

Türkiye'nin birçok yerinin, neredeyse yüzde 80'inin meteorolojik kuraklıkla karşı karşıya olduğunu kaydeden Dr. Kesici, ülkede son 60 yılda, 70'e yakın doğal gölün kuruduğunu söyledi.

HİDROLOJİK VE TARIMSAL KURAKLIK

Meteorolojik kuraklığa ek olarak Türkiye'de aşırı oranda hidrolojik ve tarımsal kuraklık yaşandığını belirten Dr. Kesici, "Bu üç kuraklık birbirine bağlı. Örneğin meteorolojik kuraklık olunca dünyanın en önemli doğal su kaynakları bulunan ülkemizde doğal göller, göletler ve nehirlerde suya artan taleple birlikte sularımız aşırı kullanımla azalmaktadır. Bunun yanında tarımda suyumuza göre bilimsel kurallar doğrultusunda üretim metotlarını uygulamamız gerekmektedir. Hidrolojik kuraklık göller, göletler ve derelerde suların azalmasına, ülkemizde yaşanmakta olan tarımsal kuraklığa neden olmaktadır" ifadelerini kullandı.

"SUYUN DÖNGÜSÜ İLKESİ"

Göl, gölet, dere, çay gibi kaynakların su seviyelerinin korunması ve bu kaynakların yüzde 80 oranında kullanımına neden olan tarımsal üretim metodundan vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Kesici, "Bilinçli tarım yapılarak bu kaynakların kurumasına engel olunursa, bu bölgelerde nemin artması, yağışın da artmasına neden olacaktır. Bu ilke çok basit bir suyun döngüsü veya suyun çevrimi ilkesidir. Birçok ülkede yer altı, yer üstü doğal su kaynaklarının kirletilmemesi, bilinçli kullanımı sonucu meteorolojik kuraklık önlenebilmektedir. Elbette ülkemizde de bütün dünyada olduğu gibi meteorolojik kuraklığa neden olan koşullardan bir tanesi de sera gazı oluşumu, küresel ısınma" diye konuştu.

TARIM ALANI VE MERALARDA YAPILAŞMA

Birçok tarım alanı ve doğal meranın yapıya açılmasının da suyun toprak tarafından tutulmasını engellediğini anlatan Dr. Kesici, "Suyu tutacak en önemli doğal yapılarımız çalılar, otlar, ağaçlardır. Sellerin önlenmesi de doğal olarak suyu depo eden dere, çay ve doğal göllerin kurutulmaması ve korunmasıdır. Küresel ısınma elbette dünyada olduğu gibi buna etki etmekteyse de bizim ülkemizde en önemli sorun dünyanın en zengin su kaynaklarına sahip olmamıza rağmen bu kaynaklarımızın ilkel tarımla yok edilmesidir" dedi.

ESAS SORUN, TARIMSAL SULAMA

Bazı insanların su tasarrufunu çeşmeyi açık bırakmamak, duş alırken veya diş fırçalarken daha az su kullanmak gibi örneklere bağladığını kaydeden Dr. Kesici, "Elbette bunlar önemlidir ve yapılmalıdır. Ancak esas sorun tarımsal sulama ve ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi ana şebekelerdeki su kaçakları kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken temel noktalardır.

Çeşmeden kullandığımız su gelişen teknolojiye göre aç-kapa sistemiyle gayet güzel ayarlanabilirken, ne yazık ki ülkemizin birçok yerinde yüzde 80'e varan ve bu durumun giderek artacağını da belirtirsek, aşırı ve bilim dışı tarımsal sulamadan kaynaklanmaktadır. Bu derin su ve toprak kaybına neden olmaktadır" diye konuştu.

Anahtar Kelimeler:
KuraklıkKıtlık
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.