Türkiye'de madencilikte sömürge ülkesi haline geldi
Türkiye'nin yer altı zenginlikleri vahşi yöntemlerle sömürge ülkelerdeki uygulamaları aratmayacak görüntülere sahne oluyor. Su kaynaklarının, orkanların tüm canlı ekosistem ve florasıyla yok edildiği maden sahaları ve çevresinde, geriye sadece kirli curuflar kalırken, zengin cevherler yabancı ülkelere transfer ediliyor. Üstelik çıkarılan vergi aflar, yatırım teşvikleri ve vergi indirimleri ile kamunun milyarlarca dolar zarara uğratıldığı bildiriliyor.20 farklı bölgede siyanürle altın madenciliği yapılıyor. Geriye zehirlenmiş topraklar, kirlenen dereler, katledilen doğa kalıyor. Uzmanlar, “Ülkenin kaynakları sömürülüyor, talan ediliyor” diyor.
Türkiye’deki altın madenciliği 2001 yılında İzmir Bergama’da başladı. Çevre aktivistlerinin, “Toprağın üstü, altından daha değerli” uyarıları dikkate alınmadı, yargı kararlarına uyulmadı. Kazanan şirketler oldu. Ülkenin hem siyanürle toprakları kirlendi hem de değerli kaynakları yurtdışına çıktı. Eski Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, Erzincan İliç’teki maden faciası sonrası yeniden gündeme gelen “vahşi” altın madenciliğini anlattı. Şimdiye kadar Türkiye’de 500 ton altın üretildiğini söyleyen Torun, “Bu ülkenin bundan bir kuruş yararı da yok” dedi. Torun, “Madenlerimizi alıp götürdüler. Siyanürle topraklarımızı zehirlediler. Tarımı mahvettiler, ormanlarımızı kestiler. Bize de böyle facialar kalıyor” ifadelerini kullandı. Altın madenciliği yapanların tamamının yabancı şirketler olduğuna dikkat çeken Torun, “Bir tane yerli ortak buluyorlar. Burada da Kanada firması, Çalık Grubu’nu yanına almış. Yüzde 20 ortaklıkla almışlar. Bütün işlerini hallediyorlar” değerlendirmesini yaptı.