9078,43%-1,59
38,44% -0,10
43,51% -0,47
3987,95% -2,01
6483,07% -2,19
23 Nisan kutlu olsun | Milli Karargah 105 yaşında
23 Nisan 1920'de açılan ve Milli Mücadele'nin karargahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi 105 yaşına girerken, tarihi günü çocuklar için bayram ilan eden Mustafa Kemal Atatürk, Milli Meclis'i Kurtuluş Savaşı boyunca gece gündüz açık tutarak milletin egemenliğine saygı gösterdi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün çocuk ve vatan sevgisini bir konuşmasında anlatan Emekli Tuğgeneral ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Naim Babüroğlu özellikle Atatürk'ün çocuk sevgisine dikkat çeker. Atatürk 17 Ekim 1922'de, Bursa'da çocuklara şöyle seslenir: "Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler geleceğimizin gülü, yıldızı, talih ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa sizler kavuşturacaksınız. Kendinizin ne denli önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Kızlarım, çocuklarım, sizlerden çok şey bekliyoruz." Durdu, sordu:¨Çok çalışacaksınız değil mi?¨Çocuklar, hep bir ağızdan: ¨Söz!¨ ¨Arkadaşlarımla birlikte ne yaptıysak sizler için yaptık. Sizin mutluluğunuz, onurunuz için yaptık. Başınız dik gezin, kimsenin kulu kölesi olmayın diye yaptık. Bir daha bu acı günleri yaşamayın diye yaptık. Ödülümüz sizin temiz, güzel sevginizdir.¨ Mustafa Kemal Paşa'nın yanında duran Fevzi Paşa'nın gözleri yaşardı.
Bugünlerde, ulusal bayramlar daha da önem kazanıyor. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun."
105 YILDIR TÜRK MİLLİ EGEMENLİĞİ'NİN SİMGESİ
Bugün TBMM’nin kuruluşunun 105. yılını kutluyoruz. Çok kısa aralıklar hariç TBMM 105 yıldır çalışıyor, yaşamını sürdürüyor. 105 yıllık Meclis’in dünya demokrasi tarihinde de önemli bir yeri vardır.
23 Nisan 1920’de açılan TBMM, Kuvayı Milliye’ye dayalı Türk “İstiklal Savaşı”nı yönetmiştir.
Bu Meclis’te zor durumlar yaşanmış ancak gerek açık gerekse gizli oturumlarda hiçbir kısıtlama olmadan her şey konuşulmuş, önemli kararlar alınmıştır. Bu nedenle ilk Meclis için “savaş içinde demokrasi” tanımlaması yapılmıştır.
Bu zor koşullarda Meclis’te her konu özgürce tartışılmış ve hükümeti oluşturan bakanlar tek tek milletvekillerinin oylarıyla seçilmiştir. Milli Mücadele’nin başkomutanı Mustafa Kemal’i bile Meclis kendi oylarıyla seçmiştir.
Milletvekilleri, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesine tutkuyla bağlı ve bu ilkeye son derece sadık bir biçimde çalışıyorlardı. Milli irade ve egemenlik ilkesinden, milletvekili olarak kürsü özgürlüğünden ve Meclis’in yetkilerinden ödün vermiyorlardı.
Cephede savaş devam ederken Ankara’da, Meclis’te çalışmalar sürüyordu. En ufak harcamalar üzerinde tartışılıyor ve kanunlar çıkarılıyordu. İlk Meclis’in böylesine şanlı bir geçmişi vardır.
Zafer kazanıldıktan sonra Meclis özgür iradesiyle yeni seçimlerin yapılması için çalışmalarına kendi kararıyla Nisan 1923’te son vermiştir.
Yüz yılı aşan çalışma döneminde TBMM, sadece savaş sürerken değil, askeri cuntalar dönemi de dahil her aşamada kendi yetkilerine titizlikle sahip çıktı.
Çok partili demokratik sisteme girildikten sonra, 1950’den bugüne 75 yıldır muhalefet partileri Meclis’e temsilcilerini gönderdi. Meclis ve milletvekilleri anayasadan kaynaklanan yetkilerinden hiçbir zaman vazgeçmedi.
Ancak 2017’de anayasanın değişmesi ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kabul edilmesinden sonra Meclis’in yetkilerinin törpülendiği milletvekillerinin yasama ve denetleme yetkilerinin artık yüzeysel kaldığı açık bir biçimde ortadadır.
2017 anayasa değişiminden önce milletvekillerinin soru, gensoru ve Meclis soruşturması gibi önemli yasama yetkileri vardı. Anayasal hukuk sistemi içinde güvensizlik oyu vererek hükümet yenilenebiliyordu. Kuvvetler ayrılığı ilkesi işliyordu. Demokratik parlamenter sistem yürürlükteydi ve milletvekilleri bu yetkilerini korumak ve kullanmakta çok titiz davranıyorlardı.
2017’den sonra bu yetkiler tırpanlanmıştır. Bakanlar Kurulu seçilmişlerden değil, atanmış memurlardan oluşuyor, Meclis’e bile gitmiyorlar ve milletvekillerine tepeden bakıyorlar.
Milli irade bu noktada zaafa uğramış görüntüsü vermektedir. Anayasa hukukçularının belirttikleri gibi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, parlamenter demokrasiyi ortadan kaldıran ve zedeleyen bir tablo yaratmıştır.
TBMM bir asrı aşan yaşamı içinde çok önemli görevler yapmıştır. Ancak yeniden “milli irade”ye sahip çıkan bir konuma gelmesi gerekmektedir. Yeniden güçler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiye dönmek zorunluluğu vardır.
Son günlerin manzarası daha da karamsardır. Üç kez yapılan seçimle İstanbul Belediye Başkanlığı’nı kazanan İmamoğlu hapistedir. İstanbul’da seçilmiş belediye başkanları hapistedir. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanmıştır.
Bütün dünyada artık Türk demokrasisi tartışılır duruma getirilmiştir.
Milli iradeye dayanarak seçimle Meclis’e gelmiş olan tüm milletvekillerinin Meclis’in yetkileri konusunda hassas olmaları ve birlikte olmaları gerekir. 105 yıllık TBMM’nin yetkilerini yeniden elde etme, Meclis’i yeniden güçlendirme günü gelmiştir. Milli iradeye dayalı özgür seçimlerle Meclis’e gelip görev yapan tüm milletvekillerinin milli iradeye saygı gösterip Meclis’in yetkilerine sahip çıkmalarının günü gelmiştir.
105 yıl önce Ankara’da yanan bağımsızlık meşalesi, bugün hâlâ yolumuzu aydınlatıyor.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun