8699,19%-1,99
34,26% -0,04
37,37% -0,29
2918,04% -0,34
4865,73% -0,37
Prof. Dr. Koray Karabulut obezite ile ilgili akla takılan 12 soruyu yanıtlarken bu süreçte kişinin iradesinin en az ameliyat olma kararını vermesi kadar önemli olduğunu, sonrasında beslenme düzenine özen göstermesi gerektiğini vurguladı.
“Pratik olarak, alınan kalori, harcanan kaloriden fazla ise organ ve dokularda yağ birikimi olur, biriken yağ miktarının, olması gerekenden fazla olması durumu da obezite ya da şişmanlık olarak tanımlanır.” diyen Liv Hospital Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Koray Karabulut obezite ile ilgili akla takılan 12 soruyu yanıtlarken bu süreçte kişinin iradesinin en az ameliyat olma kararını vermesi kadar önemli olduğunu, sonrasında beslenme düzenine özen göstermesi gerektiğini vurguladı.
Obezitenin ortaya çıkmasında birden fazla nedenden bahsetmek doğru olur. Bunları, yüksek kalorili beslenme, hareketsizlik, genetik olarak kilo almaya eğilimli olmak, metabolizma hızını yavaşlatan hastalıklar ve ilaçlar olarak özetleyebiliriz. Pratik olarak, alınan kalori, harcanan kaloriden fazla ise organ ve dokularda yağ birikimi olur, biriken yağ miktarının, olması gerekenden fazla olması durumu da obezite ya da şişmanlık olarak tanımlanır. Daha objektif bir tanılama ise Vücut Kitle İndeksi (VKİ) ile yapılabilir. Kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine oranı olan VKİ, 25 kg/m²‘nin üzerinde ise şişmanlıktan bahsedebiliriz.
Diyet ve egzersiz girişimlerine rağmen kalıcı kilo kaybı elde edememiş, vücut kitle indeksi 35kg/m² ve üzerinde olan veya 30kg/m² ve üzerinde olup, şişmanlıkla ilgili yandaş hastalığı bulunan bireyler için günümüzde tek etkin yöntem cerrahidir. Kanser tedavisinde yıllardır bilinen ve uygulanan “bireyselleştirilmiş tedavi” kavramı, obezite hastaları için de esas olmalıdır. Yani, tek tedavi şablonunun veya yönteminin tüm hastalara uygulanması değil, hastanın bireysel özellikleri göz önünde bulundurularak, kendisi için en uygun tedavinin belirlenmesi esas olmalıdır.
Ergenlik dönemindeki bireylerden, 65 yaş üstü bireylere kadar, geniş bir yaş grubunda bu cerrahiler uygulanabilmektedir.
Morbid obezite, yani hastalık boyutuna ulaşmış şişmanlık çoğunlukla, hipertansiyon, diyabet, karaciğer yağlanması, kalp ve damar hastalıkları, uyku-apne sendromu, eklem problemleri, hormonal problemler gibi yandaş hastalıklarla birliktedir. Obezite, bu bireylerin günlük aktivitelerini zorlaştırıp, hayat kalitelerini bozmanın ötesinde, bahsedilen yandaş hastalıklara yakalanma riskini belirgin olarak arttırır. Bu hasta grubunda, ameliyatın riskleri, obezitenin getirdiği riskler ile karşılaştırıldığında, kabul edilebilir oranda düşük olduğunu söyleyebiliriz. Ameliyat öncesi yapılacak iyi bir değerlendirme ve yeterli hazırlık ile bu riskler azaltılabilir. Bu ameliyatların düşük riskli olduğunu söylemek mümkündür.
Diyet ve egzersiz ile kalıcı kilo kaybı elde edememiş, vücut kitle indeksi 35 kg/m² ‘nin üzerinde olan veya vücut kitle indeksi 30 kg/m² ve üzeri olup, şişmanlık ile ilişkili yandaş hastalığı olan bireyler, bu cerrahiler için adaydırlar. Ameliyat kararı verilirken, hastanın ameliyat sonrası dönemde, beslenme disiplini ve düzenli egzersiz ile ilgili sorumluluklarını yerine getirebileceğine dair kanaat oluşması da vazgeçilmez derecede önemlidir.
Obezite, hipertansiyon, diyabet, kalp ve damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, eklem ve omurga hastalıkları, infertilite ve benzeri hormonal sorunlar, psikolojik sorunlara sebebiyet verir, bazı kanser türleri için risk faktörleri arasında yer almaktadır.
6 - Ameliyat olmazsa kişi yaşantısında nelere maruz kalabilir?
Hastalık boyutuna ulaşmış şişmanlığı olmasına rağmen ameliyat olmak istemeyen bireylerin, mevcut vücut ağırlıkları ile fiziksel aktivite yapmaları son derece zordur, yüksek tempolu egzersiz yapmaları kolay değildir, fiziksel aktivitelere bağlı, özellikle diz, kalça ve ayak bileği eklemleri ile ilgili sorun yaşama ihtimalleri yüksektir. Bu bireylerin, verilecek bir diyet programına istikrarlı bir şekilde, uzun süreli uyma oranları ise son derece düşüktür. Dolayısı ile bu bireylerin, diyet ve egzersiz ile kalıcı kilo kaybı elde etmelerini beklemek, gerçekçi değildir. Fazla kilolarından kurtulamayan bireyler için, yukarıda bahsedilen yandaş hastalıklara yakalanma riski artar, uyku kalitesi düşer, günlük fiziksel aktiviteler zorlaşır, öz güvenleri çoğunlukla azalır ve hayat kaliteleri bozulur.
Obezite ameliyatlarını, mide hacmini kısıtlayan ve gıda emilimini azaltan yöntemler olarak iki gruba ayırabiliriz. Günümüzde en sık yapılan ameliyatlar, mide küçültme ya da diğer adı ile tüp mide ameliyatı ve gastrik bypass ameliyatlarıdır.
Bu ameliyatlar, karından küçük delikler açılarak yapılan ameliyatlardır. Ameliyat süreleri genelde bir saat civarındadır. Hastaların, istisna durumlar dışında ameliyattan sonra yoğun bakım ünitesine gitmeleri gerekmez. Ameliyattan birkaç saat sonra yürüyüşlere ve sıvı tüketmeye başlarlar. Çoğunlukla, vücutlarında dren, kateter gibi cisimler olmaz. Ameliyat sonrası dönem ağrılı değildir ve genelde ameliyattan bir veya iki gün sonra, hastaneden çıkabilecek duruma gelirler. Ameliyat sonrası dönemde, sağlıklı kilo verilebilmesi için, aralıklı kontrol muayeneleri son derece önemlidir. Bu şekilde kilo verme performansı arttırılır ve ortaya çıkması muhtemel vitamin-mineral eksikliği gibi sorunlara zamanında müdahale edilir.
Ameliyat sonrası kilo verme performansı, uygulanan cerrahi tekniğe, hastanın yaşına, başlangıç vücut ağırlığına, yandaş hastalıklarına, metabolizma hızına bağlı olarak değişebilmekle beraber, esas belirleyici olan, hastanın beslenme disiplinine ve egzersiz programına uyumudur. Ameliyat sonrası ilk 6 ayda, fazla kiloların %70-80’i genelde kaybedilir. Genç veya vücut kitle indeksi düşük bireylerin bu sürede normal vücut ağırlıklarına ulaştığı nadir olmayarak görülebilmektedir.
Ameliyattan sonraki iki haftalık dönemde hastaların sıvı gıdalarla beslenmesi önerilir. Katı gıdalara geçildikten sonra, mide hacminin küçültülmüş olması nedeniyle, hastaların sık aralıklarla beslenmeleri, yiyecek ve içecekleri olabildiğince yavaş tüketmeleri, protein ve sebze ağırlıklı beslenip, unlu, yağlı ve şekerli gıdalardan, şekerli içeceklerden uzak durmaları önerilir.
Kilo verme sürecinin devam ettiği ve vitamin mineral eksikliklerinin olabileceği 1 yıllık dönemde, hem kilo verme performansının olumsuz etkilenmemesi hem de olası vitamin mineral eksikliklerinin bebeğin gelişimini olumsuz etkilememesi için, gebelik önerilmez.
Geçirilmiş obezite cerrahisi, hamilelik için bir engel değildir. Beslenme disiplinine uyan ve düzenli egzersiz yapan bir bireyin hamilelik döneminde alacağı kilo, obezite cerrahisi geçirmemiş bir bireyinkinden farklı değildir. Doğumla beraber, fazla kilolardan büyük ölçüde kurtulması beklenir.