8964,1%-1,84
34,29% 0,38
37,50% -0,04
2915,78% 0,93
4835,23% 0,00
Türkiye'nin en büyük sanayi kenti, betona gömülen İstanbul'un, aynı zamanda manda üretiminde 2'nci büyük sırada olduğunu biliyor muydunuz?
Duyunca biz de şaşırdık. Tarım Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye'de en çok manda Samsun'da yetişişor, ikinci sırada ise İstanbul var. Betona gömülen, hızla tarım orman alanları ile doğal göletleri yok olan İstanbul hem manda üretiminde hem de manda yoğurdu üretiminde Türkiye'de ikinci sırada yer alıyor.
İstanbul sadece manda sayısında değil, çeltik üretiminin yapıldığı nadir iller arasında bulunuyor. Çalı bezelyesinin yetiştiği orman pirincinin üretildiği İstanbul coğrafi işaretli ürün sayısını artırmaya çalışıyor.
İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca, 'Artık Şile bezinin yanında deniz ürünü olarak da lüfer olacak. İstanbul manda varlığı bakımından Türkiye ikincisi. Bununla ilgili iki coğrafi işaret hazırlıklarımızı tamamladık. Manda yoğurdu ve manda kaymağı. Ayrıca kimse bilmez belki çeltik üretimi de var. Ormanlı'da pirincimiz var. Ormanlı pirinci başvurusu ile ilgili bayağı mesafe aldık. Yalıköy çalı bezelyesi gibi birçok ürün var. Birçoğunu söylemiyoruz. Çünkü rekabet var. Biz il müdürlüğü olarak elimizden geleni yapıyoruz' dedi
İstanbul'da Şile bezinden sonra başvurusu yapılan 2'inci Coğrafi İşaret ürünü lüfer oldu.
TÜRKPATENT, TOBB ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın destek ve katılımıyla 2'inci İstanbul Coğrafi İşaret Zirvesi düzenlendi. Güneşli'deki Gastronometro'da düzenlenen zirveye Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Prof. Dr. Kemal Varın Numanoğlu, İtalya'nın Türkiye Büyükelçisi Massimo Gaiani, Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı Prof. Dr. Habip Asan, TOBB ve İTO yetkilileri katıldı.
Coğrafi İşaretler, Uluslararası ve Yerel Uygulamalar'ın ele alındığı zirvede patent başvuruları ve bunun sağladığı yararlar öne çıkarılırken, İstanbul'un bu konuda oldukça geride kaldığı vurgulandı. Zirvede 'İstanbul'un Coğrafi İşaretleri' konulu bölümünü yöneten İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, giderek azalan Boğaz lüferini ticari kaygıların ötesinde coğrafi işaret zirvesine neden taşıdıklarını anlattı.
Prof. Dr. Öztürk, İstanbul'un 1-2 yıl önce coğrafi işaret alan tek ürününün Şile bezi olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: 'Artık bunun yanında deniz ürünü olarak da lüfer olacak. Genetik analizler yaptık. Lüferin Akdeniz, Karadeniz, Boğaz'da, Marmara'da yaşayanları farklı popülasyona sahip. Coğrafik işarette biz de farklılığı arıyoruz. Boğaz lüferi Marmara Denizi'nden, farklı popülasyona sahip ve genetik olarak birbirlerinden farklı. O zaman bu balığın üzerinde durmalı.
Asi balık olarak bilinen lüferin bir de göçmen tarafı var. Mayıs ayında çıkar, Karadeniz'e geçer, eylül-ekim ayında döner. Lüfer için geç uyandık. Büyük bir kampanya başlatmamız lazım. İstanbul, bir özelliğini, kültürünü kaybediyor. Bu konuda bir şeyler yapmamız lazım. İstanbul; 'İçinden okyanus geçen' bir şehir. 100 sene önce Cebelitarık Boğazı'ndan başlayan bir alt akıntı, 100 yıl sonra burada. Bu akıntı buradan Karadeniz'e hayat veriyor. Bu balık, bu nedenledir ki bu tuzlulukta bu oksijen seviyesinde yaşıyor. Ama lüfer zor durumda. Onun için bir şey yapmamız gerekiyor.'
Prof. Dr. Bayram Öztürk, lüferin boyu değiştikçe, 'defne yaprağı', 'çinekop', 'sarı kanat', 'lüfer', 'kofana' ve artık hiç görülmeyen 'sırtı kapkara' isimlerini aldığını hatırlatırken, 'Lüferin korunması ve bunun için coğrafi işaretler içerisine alınması gerekir. Elbette bu lüferin bütün sorunlarını çözmeyecek. Lüferin devamlılığı için başka şeyler de yapmak gerek. Suyun kirlenmemesi, habibatın ve Marmara Denizi, İstanbul Boğazı'nın korunması lazım.
Yaşam alanlarındaki, İstanbul Boğazı'ndaki gürültü denizdeki canlılar için akustik travmaya neden oluyor. Bu konuda son 10 yılda çalışmaya başladık. Coğrafik işaretlerin bize birçok faydası var. Kaçak avcılık, Marmara ve Boğazların kirletilmesinin önlenmesi paydaşların eğitilmesi genetik araştırmalar farkındalık ve pazarda denetim gerekli' dedi.
İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Özer de, İstanbul'un coğrafi konumu bakımından dünyanın önemli merkezlerinden biri olduğunu, Megakent için coğrafik işaret alabilecek 17 ürün belirleyebildiklerini anlatırken, 'Ne kadarı üzerinde başarılı olacağız bilemiyorum ama İTO ve yönetim olarak ısrarla bu işin üzerine gidip elimizden geleni yapacağız' dedi.
İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca da İstanbul'da 661 kilometre kıyı şeridi bulunduğunu, bu kentin aynı zamanda Türkiye'nin en büyük balıkçı filosuna sahip olduğunu, 7/24 esasına dayalı olarak sürekli denetim yaptıklarını söyledi. Karaca, İstanbul lüferine coğrafi işaret alınması için bir yıldan bu yana sürdürdükleri çalışmaların tamamlandığını, 2 gün önce başvuru evrakını imzalayarak, Türk Patent ve Marka Kurumu'na iletilmek üzere ilgili bakanlığa gönderdiklerini açıkladı. Karaca, şu bilgileri verdi:
'İnşallah İstanbul için 2'inci coğrafik işareti alacağız. Şanlıurfa ve Gaziantep'e coğrafik işaret alanında yetişmek için size söz veriyorum. İstanbul'u sadece sanayi kenti ve binalardan ibaret zannetmeyin. İstanbul'un yüzde 35'i yerleşim alanı şu anda. Yüzde 44'ü orman. Yüzde 16'sı yani 100 bin hektar alan tarım arazisi. İstanbul manda varlığı bakımından Türkiye ikincisi. Bununla ilgili iki coğrafi işaret hazırlıklarımızı tamamladık. Manda yoğurdu ve manda kaymağı ile ilgili coğrafi işaret hazırlığımız başladı. Ayrıca kimse bilmez belki çeltik üretimi de var. Ormanlı'da pirincimiz var. Ormanlı pirinci başvurusu ile ilgili bayağı mesafe aldık. Yalıköy çalı bezelyesi gibi birçok ürün var. Birçoğunu söylemiyoruz. Çünkü rekabet var. Biz il müdürlüğü olarak elimizden geleni yapıyoruz.'
Karaca, Marmara Denizi'ndeki bazı bölgelerde kirlenme ve balık stoklarındaki av baskısının had safhaya ulaştığını, kaçak troller ve bilinçsiz avcılık nedeniyle yer yer denizin dibinin çöl haline geldiğini, bu alanları kurtarmak için başlatılan çalışmalarda önemli mesafe kat edildiğini vurguladı. Karaca, 'Denizde 5 milyon metrekare alanı taradıktan sonra 170 bin metrekare denizde avlanmaya devam eden terk edilmiş ağları topladık. Yeni yılda kaçak avcılıkta teknelere el koyma yetkisi valiliklere geçiyor. Daha önce Kabahatler Kanunu ile çeliştiği için sıkıntı oluşuyordu. Elimiz çok güçlenecek. 100 tonu geçti bu yıl küçük boy avlanan balığa el koyduk. Geleneksel balıkçılığı desteklemeye devam edeceğiz' şeklinde konuştu.
Coğrafi işaret, tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özelliklerini ve ürünün söz konusu karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite simgesi olarak biliniyor. Coğrafi işaret tescili ile kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ile yerel niteliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunması sağlanıyor.
Coğrafi işaret, 6 bin 769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 34 üncü maddesinde 'Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işaret olarak tanımlanıyor. Coğrafi işaretler, menşe adı ya da mahreç işareti olarak tescil ediliyor.. Gıda, tarım, maden, el sanatları, sanayi ürünleri coğrafi işaret tesciline konu olabiliyor.