İsrail Krallığı ve bölünmesi: Pilug

Yahudiliğin en büyük sorunlarından biri ‘bölünmek’ (İbranicesi ise pilug).

Sebebi ise belki milli de diyebileceğimiz Yahudi karakterinde saklıdır. Hoş, Yahudiler pek bir şey saklamaz  her şeyi herkese anlatırlar. Örneği de karşınızda.

İki Yahudi, üç veya daha fazla fikir demektir. Bu nedenle de siyasi partilerin de sürekli amip gibi bölünerek çoğaldıklarını, birçoğunun da siyaset sahnesinden silindiği günümüz İsrail politik hayatında da görülmektedir.

Bu İsrail tarihinde de vakidir ve birinin yaptığını diğeri beğenmez ve daima hizipler çıkar durur.

Üç tane kral değiştirmiş olan İsrail Krallığı da devasa külliyeyi (pardon Tapınağı) inşa etmiş olan Kral adam Shlomo Hameleh’i bile bu tapınak için yaptığı harcamaları aşırı bulup hır çıkartan rakipleri, Kral adam Shlomo veya Süleyman’ın  bu tapınak için çok fazla harcama yaptığını ve bu küçücük devlet için böylesi bir harcamaya gerek olmadığını iddia ederek, Süleyman’ın bu Tapınağı inşa etmek için oluşturduğu borçlar yüzünden Tire Kralı Hiram’a büyük miktarlarda borçlanmasının hayra alamet olmadığını belirtmişler ve sonunda borçların kapatılması için bazı şehirleri ve şeker fabrikalarını alacaklı Tire kralına devrettiği, hatta borsa oyunları ile de birçok sanayii tesisinin (o zamanlar var mıydı bilinmez ama kitap öyle diyor) borçların kapatılması için Tire Krallığı’na devredildiği ifade ediliyor kitapta. Hangi kitap diye sormayın. Arayan bulur. Arada adalet sistemi günümüzdeki kadar gelişmediği için ve de Tire Kral’ı Hiram’ın Kral Süleyman’a göndermiş olduğu galil şarapları (henüz viski ve şampanya yoktu) ile sarma tütünden yapılmış purolar için davalar açılmamış ama dedikodu sayesinde krallık dağıtılmıştı. Artıkın hangi davalardan dem vurduğumu anlamışsınızdır.

Kısaca, benzer suçlamaları ve olayları yaşadığımız günlerde de sürekli görüyoruz. O zamanlar henüz Tele 1 ve Halk Tv olmadığı için devrin Odatv’si de uzun süreliğine kapatıldığı için bunların aslını halk kesimi pek  algılayamadıysa da dedikodu gazetesi tam hızı ile işliyordu ve Facebook ne ki, fısıltı gazetesi İsrail Krallığı’nın sonunu getirdi ve Yehuda ve İsrail krallıkları olarak ikiye bölündü. O zamanların borsa hareketlerini izleyen Bloomberg ve CNN olmadığı için tek kaynak olan mukaddes kitaptan izleyebiliyoruz. Tabii ki bu en güvenilir kaynak ve asla yalan söylemez. Orada ne yazıyorsa doğrudur.

Hiram adı hem Tire Kralı olarak hem de Mısır Piramitleri’ni inşa eden mimar olarak karşımıza çıkıyor. Hem Hiram’ın adı ve mesleğinin sembolleri “gönye” ve  “pergel” de Mason Teşkilatı’nın amblemi olarak yer alıyor. Buradan hareketle Masonluk Yahudi teşkilatı mı soruları da sorulmaktadır Yahudi sevenler tarafından. Aslında Mason Teşkilatı taş işçilerinin yönetime karşı ayaklanmasının sonucudur. Bir nevi sendikalaşma hareketidir ve mason kelimesi İngilizce “masonry” duvarcı ustalığından türemiş bir sözcüktür. Hoş, rahmetli Demirel de masondu ama duvarcı değildi. O barajcı idi. Günümüzdeki masonlara da AVM’ci demek yerinde olurdu aslında. O dönemlerde de masonlar aralarına Yahudileri almıyordu galiba, aralarında Yahudi düşmanları vardı. Halen masonları Yahudi kuruluşu sanan dostlarımız var. Ne kadar dost takdir edersiniz. Yahudiler de boş durur mu? Masonluk karşısına Bene Brit kurumunu oluşturup kendi teşkilatlarını kurdular. Yahudi kuruluşu diyecek olanlara duyurulur. Bene Brit Yahudi kuruluşudur, hem de safkan.

İşte bu nedenledir ki, Mısır Piramitleri ihalelerini alanlar ile ki bu ihaleleri kapalı zarf veya eksiltme usulu ile almadıklarına kesin inanıyorum. Elli tane dümen dönmeden bu ihaleler bu boyuttaki işler. Hiçbir dönemde kimseye bedavaya verilmemiştir. Verilemez de. Biri yer, diğeri yemezse kıyamet kopar.

İşte Bet Hamikdaş ihalesi veya işi kime nasıl verildiyse ve bazıları yiyemediyse bu nedenledir ki Süleyman Kral’ın ölmesi beklenmiş ve bundan sonra da parti, pardon Krallık bölünmüş ve beğenmeyenler kendi krallıklarını Yeni İsrail Krallığı’nı kurdular ve ülkenin kuzey bölgesine yerleştiler. Bu da en hakiki koç veya öz varan gibi oldu ama durum az buçuk böyle.

Güneyde ise Yehuda Krallığı kaldı ve Yeruşalayim İsrail Krallığı’nın başkenti olmaya devam etti. Aynen bugün olduğu gibi. Umarım uzun seneler de olmaya devam eder. Kırmızı çizgilere rağmen.

Kitapta yazdığı gibi Yeruşalayim’in kutsal şehir olması ve Bet Hamikdaş’ın orada olması bütün Yahudiler için, hatta Yahudiliğe inanmayıp tek tanrı fikrine sıcak bakanlar ve de bakmayanlar için doğal bir hac şehri niteliğini kazandı. Kral Süleyman’ın bunu planladığını ve hac ziyareti kurban kesmenin ve sunakta Tanrı’ya takdim etmenin şehre  müthiş bir ziyaretçi akını doğuracağını görebilecek kadar uyanıktı. Eh Yahudi kafası ticarete yatkındı. Masraf büyüktü ve bunun nemasının da alınması gerekiyordu. Günümüzde bile Yeruşalayim isterseniz Kudüs de deyin ki aynı yerdir. En fazla turist çeken İsrail şehridir. Eh kimsenin bu turizm gelirinden vazgeçemeyeceğini idrak etmek zor olmazsa gerek.

İşte bu nedenledir ki rahmetli Naomi Shemer, Yerushalayim Shel Zaav şarkısını bestelerken sadece Kubbet’ül Sahra’nın altın kubbesinden söz etmemiş, bu şehrin altın değerindeki turizm gelirlerini de ima ettiğini düşünmeden edemeyeceğim.

İsrail Krallığı, İsrail ve Yehuda krallıkları olarak ikiye bölündükten sonra neler oldu.

İsrail’in ilk üç kralı Saul , Davut ve Süleyman’dı . Süleyman’ın ölümünden sonra, on kuzey kabilesi isyan etti ve kuzeyde İsrail krallığını kurdu . Kalan kabileler Süleyman’ın oğluna sadık kaldılar ve güneyde Yahuda Krallığı’nı kurdular.

İsrail Kralları için benzer bir tablo bulmasına buldum ama tablo oldukça karışık ve ailelerin saltanatını da  katarak daha az anlaşılı hale getirmişler.

Ben takdim ediyorum anlamak size düşer:

Ne nedir ve neden diye bana sormayın lütfen ama kaynak isterseniz Bütün Yahudi tarihine cevap bulabileceğiniz müthiş bir kaynak tavsiye edebilirim. Arayıp bulacak ve öğrenebileceksiniz.

https://www.jewishvirtuallibrary.org/the-kings-of-ancient-israel

Yeruşalayim ve turizm, yani hac turizmi konusu aslında sadece Yahudileri değil Hristiyanlar ile Müslümanları da cezbetmiş olmalı ki, “Kudüs bizimdir” hatta “kırmızı çizgimizdir” diyen çok lider dost düşman oluştu.

Turist aktıkça Ağlama Duvarı’na ve El Aksa’ya giden yollardaki kapalı çarşılardaki turist sayısı da arttıkça oradaki dükkan kiralarının da tavan yaptığı bir gerçektir. Arap kardeş çocuklarımızın bazı günlerde İsrail’i protesto etmek için grev ilan edip dükkan kapattıklarını halen anlayamam.

Yahu etraf turist kaynıyor. Bu nasıl bir kafa yapısı dükkanı kapatıyorsun, gelir senin cebinden eksiliyor. Geriye varsa birkaç tane yahudi dükkan kalıyor işi onlar yapıyor. Kime grev yapıyorsun anlamıyorum. Tamam işte, adamlar Yahudi değil ama bunlar da İbraam ağanın çocukları değil mi? Hiç mi feyz almadılar? Bak İbraam ağa da sosyalist idi ve babasınını put yapan atölyesini talan etmiş putları kırmıştı. Hatta emeğe de saygısızlık demektir ama belki babaya çektiler. Yoksa bu ticaret yapan Yahudiler Sara anamıza mı çekmişiz? İşte Yahudilikte neden anaya bakılıyor size bir ipucu…

Devamında Hebron ve Nablus şehirleri ile oradaki tarih ve baklavacıları anlatacağım. Tabii Ar Grizim ve Ar Beraha’daki Samaritenleri de (İbranicesi de Shomronim).

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.