İstanbullu büzüşmüş yollarda...
koyun koyuna duraklar…
trafik ağır, insanlar sanki yorgun...
Her durağa yanaşan otobüs sabah mahmurluğunu dağıtıyor...
İnsanlar kapılara akın ediyor bu saate…
İçerisi biraz daha sıcak…
her zamankinden daha bir hoşgörülü, adım adım sıkıştıkça içi daralmıyor, sıkışana yer açmanın tebessümünde herkes…
İnsanlara yardımcı olmak ne güzel şey…
herzaman böyle olsak ya! değil mi…  
.
Üçgünlük kesintisiz yağmur içimizi üşüttü;  ayakkabılar ıslak, şemsiye kurumadı, kışlıklar henüz hazır olmadığından mevsimlik elbiselerle titriyoruz sanki…
Metrobüs’ten inip servise binene kadar ıslanıyorum.
Servis biraz sonra geliyor ben üşümüş halde ellerimi ovuşturarak servise terfi ediyorum ki içerisi sımsıcak…
etrafımdaki  tanıdık yüzler içimi yumuşatıyor ve  yerime oturur oturmaz vidalarım gevşiyor:
 -Çocukluğumun mevsimini istiyorum arkadaş!!!
İlkbahar-Yaz , Sonbahar-Kış…
Bu ne yahu!!! 
İlkbahar’la Sonbahar aradan sıyrılmış, bir Yaz, bir Kış!  biribirini kovalıyor…
Mevsimlerde şaşırdı tıpkı bizim gibi!!!
Yanımda oturan ehli kâmil Erdal Bey gülerek;
“Ara … Ara çook … çok bulursun!!!  O eski günleri… 
Tıpkı insanlar gibi Mevsimlerde değişti…
Zaman aynı zaman da olsa yaşam hızlı akıyor…   
Ah Memedim ! bizim çocukluğumuz bir başka idi, tıpkı o dediğin biribirini takip eden mevsimler tadında…
Eskiden biz Leven’te Kış mevsiminde kızak kayardık… kadın-erkek, çoluk-çucuk mahalleli cümbür cemaat yokuş başında naylon poşetlere oturduk mu, ard arda dizili, kayarak derede üst üste yığılırdık…
Ne kadar neşeliydik!!…
Dere b..k lu moklu idi belki ama biz kenarında oyun oynamaktan  mutlu idik…
Çamur içinde gazoz kapaklarından ütmece oynar, kulağımızın uzayıp kızarmasını ancak babamıza yakalandık mı anlardık “ keratalar kumara alışacaksınız!” serzenişi ile…
Birgün babamıza yakalanmamak ve ceplerimizdeki gazoz kapaklarını saklamak için komşunun kilerine girdik. Kilerde yan yana iki koca küp duruyor… ağzını açtık ki içi çitlermbik dolu!!! Çocuğuz ya… hemen gazozo kapaklarını yere boşaltıp ceplerimizi çitlembikle doldurduk… Sonrada gazoz kapaklarını da küpe…
Ertesi gün biz tıka basa dolu ceplerimizdeki çitlembikleri çitlerken, oynarken komşu Ahmet Amca söylene söylene kilerden elinde koca toprak küple çıktı… Sonra dereye inerek, içindekileri  boşaltmak yerine küpü olduğu gibi   dereye attı; “keratalar şimdi de bulun da saklayın ha!” …
Şimdi Levent beton ucubelerle doldu İstanbul'un diğer semtlerine örnek…
İnsanlar biribirinden koptu…
Lakin… lakin!!
Özlüyoruz be Memedim!!!
eski gecekondularımızı arıyoruz… 
tıpkı senin o eski mevsimleri aradığın gibi…” 
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.