Memleketimin Hava'ları raflarda yerini aldı

Hukukçu yazar Serpil Altay Çınar’in ilk kitabı Memleketimin Hava’ları raflardaki yerini aldı.

28 Aralık 2022 Çarşamba 20:16
Memleketimin Hava'ları raflarda yerini aldı






Yeni Roman; MEMLEKETİMİN HAVA’LARI 

Uzun yıllar çalışma hayatından emekli olup kenara çekilmek yerine yıllarca aklında olan ve yazarlığa gönül vermiş olmanın derin içselliği ile kalemini konuşturanlardan Altay Çınar kadın hikayelerinden oluşan özel bir roman kaleme aldı.

Atalardan gelen bağlarının vermiş olduğu güçle kendi yolculuğunda yazmak artık en büyük tutkusu. 2022 bitmeden raflardaki yerini lan ve 2023 yılına hediye edilen Memleketimin Hava’ları roman okurlarını bekliyor. 1966 yılının Ağustosunda Kayseri Sümerbank Bez Fabrikasının memur lojmanlarında dünyaya gelen ve üç çocuklu bir memur ailesinin en küçük çocuğu Altay Çınar aslen Kayseri'nin İncesu ilçesinden.

Sekiz yaşından beri Ankara'da ve aynı mahallede yaşamını sürdürüyor.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Mesleğini uzun yıllar banka avukatı olarak icra eden Serpi Altay Çınar şimdi emekli bir yazar, evli ve iki çocuk annesi.
 
Yazar, her çocuk gibi bana da sorarlardı küçükken, "büyüyünce ne olacaksın" diye, "yazar olacağım" derdim . Dediğimi yapmakta biraz gecikmekle birlikte emekli olur olmaz bu yolda yürümeye başladım. Tömer'in, Doçent Koray Sönmez yönetimindeki yaratıcı yazarlık kursuna giderek en büyük hayalimi gerçekleştirmeye yani roman yazmaya başladım. Romanımı yaklaşık iki yılda tamamladım. Bu süreçte etki altında kalmamak adına çok sevmeme rağmen hiç kitap okumadım. Yazmak konusunda da hiç kimsenin görüşünü ve yardımını almadım zira eser iyisiyle kötüsüyle tamamen bana ait olmalıydı.” diyor. Ve şöyle devam ediyor, elbette konu hiç yaşamadığım bir bölge, yaşamadığım bir dönem, yaşamadığım duygular olunca yazmak hiç de kolay olmadı. Kullandığım her bir kelimede "acaba o yıllarda bu kelime kullanılıyor muydu" diye düşünmek, eşyaları, gelenekleri, deyimleri, tarihsel süreci dikkatle yazıya aktarmak gerekiyordu. Ama ömrüm boyunca annemle yaptığımız sohbetlerin gönlümü ne kadar doldurduğunu yazmak sürecinde fark ettim. Yöresel gelenekler ile ilgili annemden bol bol görüş aldım, zaten romanım hakkında konuştuğum tek insan da annemdi. Neticede yazdığım annemin bana yıllar yıllar boyu bir masal gibi anlattığı memleketimin kadınlarının hikayeleriydi. Yazmaktan daha zorunun yazılanı bir kitap olarak okuyucuya ulaştırmak olduğunu romanımı bitirdiğimde fark ettim.

Uzun süreçte romanımın kahramanları bana benim içimden öyle çok seslendiler ki artık karşı koyamadan sizlere biran evvel ulaşmak istedim. Sonuçta okur severlerin eline geçmesini çok istediğim bu romanım umarım sizi benimle satırlarda buluşturacak. Umarım çok okuyanı olur, umarım okuyanların gönlüne dokunmuş olurum.

KİTAP NASIL ORTAYA ÇIKTI

Memleketimin Hava’ları nasıl ortaya çıktı?

Yazmaya karar verdiğimde yazacağım konuyu seçerken bir kadın olarak en doğru şekilde kadınların duygularını anlatabilirim diye düşündüm.  Ama seçeceğim konu çok da “göze parmak sokarak” kaleme alınmamalıydı, sadece bu güne dair sorunlar olmamalıydı, sadece kadınlara değil tüm okuyanlara hitap etmeliydi, belli bir kesime değil her kesimden insana dokunabilmeliydi. İşte o noktada çocukluğumdan beri Annem ile yaptığımız sohbetler, Annemin anlattığı memleket hikayeleri, küçük bir ilçenin çileli hayatları, geçmiş akrabalarımın yaşadıkları imdadıma yetişti. Çok uzun zaman düşündüm, hayal ettim. Diyebilirim ki bir iki yıl her yastığa kafamı koyduğumda yazacaklarım zihnime doluyordu. Sonunda adı nüfusa Hava diye geçmiş, aslında gerçek adı ile bile çağırılamamış insanlarımın romanını yazmayı başardım.

Sizi yazmaya başlatan en önemli unsur?

İnsanlar yaşıyor ve ölüyor. Öleni elbet ailesi, sevenleri unutmaz ama bunun bir süreci var, ölüm acısının azalmaya başlamasıyla geride kalan birkaç parça eşya ile hatırlıyoruz geçmişlerimizi. Eşyanın hükmü ne ki? Kırılır, kaybolur… ya da en fazla bir sonraki nesle kalır ve daha önce yaşamış milyarlarca insan gibi bizim yakınlarımızda yok olup gider. Biz de öyle olacağız. Bu döngünün bir tek istisnası var ki o da sanatçılar. Bir sanat eseri ortaya koyabilen insanlar yaşamı daim kılıyor bence. İşte ben de tam bu nedenle yazmak istedim. Ne yazık ki Yaratan bana başka bir sanat eseri üretmek kabiliyetini vermemiş. Tek yapabileceğim yazmaktı.

Yazma eylemi içinde nasıl duygulardan etkileniyorsunuz?

Sanırım en önemli dürtüm empati. Ben her ne yazacaksam kendimi onun yerine koyuyorum, tabii ne kadar başabilirsem.


Romanı okurken etkilenmemek için hiç kitap okumadığınızdan bahsetmişsiniz bunun özel bir nedeni var mı?

Yazdığım kitap sadece bana ait olmalıydı; diliyle, anlatımıyla, yorumuyla benden bir parça olmalıydı. İnsan ister istemez okuduğu eserlerin etkisinde kalabiliyor, o etkileşime maruz kalmak korkuttu beni. Romanımı okuyanların “falanca yazara üslubunuz benziyor” demesini istemedim.

Serpil Altay Çınar’ın en büyük hayali nedir?

Elbette hepimizin ortak hayalleri var hayata dair; sağlık, huzur, evlatlarının güzel günlerini görmek gibi. Bunların dışında benim en büyük hayalim bir gün aklımdaki herhangi bir kitabı almak için bir kitapevine gideceğim, en ön rafta, en göze görünen yerde kendi romanımı göreceğim. Hayal bu kurması bedava.


İnsan her yaşta yazar, yazmak büyük emektir, devamı gelecek mi?

Çok istiyorum, hikayem aklımda, gönlüme doluyor şimdiden. Ama önce kurguyu tamamlamam, iyi bir araştırma yapmam ve tabii ki günlük hayatımı biraz sakinleştirebilmem lazım.


Şimdilerde kitapların film olma özellikleri oluyor siz bu konu ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Siz ortaya bir eser koyuyorsunuz, insanlar okuyor, etkileniyor ve bir başka sanat dalı ile yorumluyor. Bu muhteşem bir olay. Her kula nasip olmaz. Nasip olanlar için hayatın büyük bir hediyesi bence.


Sizin özel hobileriniz nelerdir, neler sizi etkiler?

Öyle çok renkli bir kişiliğim, farklı yeteneklerim yok. Rutin hayatın paha biçilemeyecek kadar değerli olduğuna inanır ve her daim rutinime şükür ederim. Ailem benim varlığımın özü, onlarla birlikte olmak en büyük haz ve en değerli hazine. Okumayı çok severim; okurken, okuduğum her ne olursa olsun kendimi farklı bir evrende hissederim. Bunların dışında tarihi eserleri görmek beni müthiş heyecanlandırır, mutlu eder. Bir antik kentte bir taş parçasına dokunur ve düşünürüm “bu taşa beş bin yıl önce de aynen böle dokunmuştu bir insan” Böyle anlar benim hayatımın özel anlarıdır.


On yıl beklenen bir kitap olduğunu söylüyorsunuz, çok uzun bir zaman dilimi neden bu kadar bekledi kitap?

Önce yazdıklarımı bir roman olarak insanlara sunmak ürküttü beni. Öylece bırakıp ileride sahip olacağımı ümit ettiğim torunlarıma bir miras olarak devretmek ile insanlara sunmak arasında kararsız kaldım. Kitabımı bastırmaya cesaret ettikten sonra da sanırım zamanın çok gerisinden bakmışım konuya. Yazacağım, yazdığımı yayınevlerine göndereceğim, onlardan biri olumlu cevap verecek gibi düşüncelere kapılmıştım. Ama kitabımı bitirdiğimde olayın öyle olmadığını anladım. Bir yayınevi ile görüştüm ve eserimi gönderdim. Bana ilk söylenen “birkaç farklı alternatif sözleşmemiz var, hangisini tercih ederseniz o şekilde basabiliriz” oldu. Alternatifler hep ödeyeceğim bedele bağlıydı. Israrla “ama siz bir kere okusanız da sonra alternatifleri değerlendirsek” dediğimde, “siz karar verin editörlerimiz okur” cevabını aldım. Bu durum beni biraz olaydan soğuttu, sonra araya günlük hayatın koşuşturması girdi. İçimdeki ses ve yazdığımı bilenler ise hep artık kitabın basılması gerektiğini söylüyordu. Çok uzun süre beklediğim için bu gün pişmanım ama geç de olsa okurla buluşturabildiğim için de mutluyum.

Siz neler okursunuz, en son hangi kitabı okudunuz?

Aslında çok ayrım yapmadan okurum ama bazı yazarlara olan aşkım ebedi. Türk edebiyatından büyük aşkım Ahmet Hamdi Tanpınar. Amansız bir Kemal Tahir hayranıyım. Dünya edebiyatından Dostoyevski, Tolstoy, Gogol…onları saymaya bile gerek yok, onlara okumayı seven tüm insanlar aşık zaten. Steinbeck, Aytmatov, Eco idollerim. Ama illa ki en büyük hayranlığım Marquez. Biraz eskileri bitirip yenilere gelememiş bir durumum var sanırım! Dönüp dolaşıp ille de Cervantes, en büyük roman Don Kişot diyen kadından da başka ne beklenir ki?
Son okuduğum kitap, Mithat Cemal Kuntay'ın Üç İstanbul'dur. 

Yazarlarla okurların buluşma anları imza günleri çok kıymetlidir, planlarınızda var mı?

Hayallerimde var tabii, bir gün ona da cesaret edebirim umarım.

Kitabı yazarken en çok ne zorladı sizi?

Benim romanım 1889 yılından başlıyor ve mekan küçük bir ilçe. Haliyle yaşamadığım zamanlar ve yaşamadığım yerler. Duyguları çok iyi hissetsem de zaman ve mekan ile ilgili ayrıntılarda zorlandım. Özellikle gelenekleri doğru verebilmeye çalıştım ki bu konuda danışmanım hep Annem oldu. Kullandığım dil çok önemliydi, o gün olmayan bir kavrama, bir eşyaya, bir kelimeye yer veremezdim. Bu konularda zorlandığımı söyleyebilirim.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

İlk sekiz yılımı Kayseri’de Sümerbank Fabrikasının sosyal tesislerinde geçirdim. Yaşayanlar bilir lojman hayatı o zamanlar çok güzeldi. Hele bir çocuk için. Güvenle bahçelerde koşup oynayabileceğiniz bir ortamda mutlu mutlu yaşarken benden 10 ve 12 yaş büyük ablam ve abim arka arkaya Ankara’da üniversite kazanınca biz de ailece Ankara’ya taşındık. Ankara’daki çocukluğum için ise tek kelime söyleyebilirim “yalnızlık”… (ta liseye kadar) Büyük şehir, yaşamak zor, anne-baba geçim derdinde, abla-abi fakültede okuyor, ev işlek bir sokakta ve dışarı çıkmak imkanı yok, çıksan da arkadaş yok. Yani yalnızdım, yalnızlığıma bulduğum çare de okumaktı. Benim ailemde kitap almak lüks değil zorunluluktur o sebeple her istediğimde kitap alındı, evde de ablamın ve abimin kitapları var… okumak açısından en verimli dönemlerim o yıllar oldu. ilkokul ikinci sınıfı bitirdiğim yaz Puşkin’in Yüzbaşının Kızı romanını okuduğumu şimdi hayretle hatırlıyorum.

Hukuk fakültesi mezunusunuz,okul yıllarınızda da yazar olmayı düşünüyor muydunuz?

Tabii aklımın bir köşesinde hep yer etti bu istek. Ama benim yazarlık hevesim içimdeki yazmak dürtüsünden çok yazarlara ya da yazarlığa olan hayranlığımdandı. Hep düşünürdüm bir kitap veya günlük makale yazıyorsun, binlerce insan okuyor. Bu mucizeye ulaşmayı her zaman arzu ettim.

21.yy dönemi imkanlar ve şartlara bakılacak olursa tüketim ve kitap konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Artık bir eser sahibi olmak (beni başlangıçta rahatsız etmiş olsa da) eskiye oranla daha kolay. Yazabiliyorsanız ve bir miktar parayı denkleştirebiliyorsanız amacınıza ulaşabiliyorsunuz. Ama her yazılan, her basılan gerekli ve yeterli kaliteye sahip mi, ben dahil her yazan ortaya bir eser çıkarabiliyor mu bilemiyorum. Kitaba ulaşmak ise eskiye oranla daha pratik olsa da kolay değil. Hayat şartları ne yazık ki  insanların bütçesinden kitaba para ayırmasını zorluyor. Dürtülerin, isteklerin sıralamasında doğal olarak okumak pek çok şeyin arkasında kalıyor.

Siz aynı zamanda bir annesiniz, sizin annenizle olan ilişkiniz mi sizin çocuklarınız ile olan ilişkiniz mi dersiniz. Şimdi gençler ve aileleri ile olan ilişkileri nasıl buluyorsunuz?

Bu en zor soru. Arada tercih yapmam mümkün değil. İki ilişki de çok değerli. Şunu söyleyebilirim ilişkiler biraz dönemsellik gösteriyor. Allah ona sağlıklı uzun ömür versin Annem (yaşdaşlarımın anneleri gibi) duygularını öyle sık sık dile getirmez. Onun yanında şımarmak kolay değildir, durmadan sarılmalar öpüşmeler yoktur onunla aramızda. Ama hep çok iyi yol gösterici olmuştur, hep çözüm odaklı olmuştur, onun aklına ve mantığına hayranım. Ben çocuklarımı sanırım biraz daha kendi dönemimdeki diğer anneler gibi öpe koklaya büyüttüm, onlar benim hangi özelliğimi beğenirler bilemem. Çocuklarım da benim iyi arkadaşlarımdır annem de iyi arkadaşımdır; hangi arkadaşlığın şekli tercih edilir bunun cevabı sanırım hepsi seçeneği.

Roman karakterlerini oluştururken en çok nelere dikkat ettiniz?

Ben kendime yazar diyemem, yazarlara hakaret olur diya korkarım. Ben ancak yazabiliyorum. Dolayısıyla karakterlerimi oluşturmam da bir hayli amatörce. Yani bir insan doğar, büyürken oluşur, büyürken kişiliği de yerleşir ya benim kahramanları da aynen öyle yazarken oluştu ve gelişti. Ben onları çok sevdim umarım okuyanlar da sever.

Sizi hayatta en çok besleyenler ve sevindirenler nelerdir?

Beni etrafıma dokunabilmek besliyor sanırım. Bir insanın yüzünde küçük de olsa bir gülümseme yaratabilsem, az da olsa bir memnuniyet oluşturabilsem mutlu hissederim kendimi. Hediye vermek (hayat pahalılaştıkça daha azalan bir eylem) çok sevindirir beni. Almak da güzel ama vermeyi daha çok seviyorum. Bir de teşekkür etmeyi ve teşekkür almayı çok severim.

Gençlere ve yazmak isteyenlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Bir an evvel, bir an evvel, ilk fırsatta değil hemen yazmaya başlamalarını tavsiye ederim. Ben hep “biraz geç kaldım” diyorum o sebeple yazmak isteyen hemen yazsın bence. Yazıyorsa da benim gibi yıllarca yastık altında tutmasın paylaşsın. Zamanımızda teknolojinin getirdiği imkanları gençler çok güzel kullanıyor, yazdıklarını çeşitli platformlarda paylaşabiliyorlar. Onlar için de şunu söyleyebilirim, hiçbir olumsuz yorum sizi yolunuzdan çevirmesin, içinizdekileri, aklınızdakileri, gönlünüzdekileri dinleyin ve yazın.

Roman sabır gerektirir, sabır kelimesine bakışınız nasıl?

Niyet, gayret ve azim sabrı doğuruyor. “sabır” kendi kendini üretebilen bir kavram ve sabır gerçekten çok “sabırlı”. Eğer yeterli isteğiniz varsa sabır kendisi ile tanışmanızı sağlıyor.
 
Tüm bu “kendimi ifade etmemi sağlayan” harika sorularınız için teşekkür ederim. Umarım hepimiz gönüllerimizden geçen tüm güzel şeylere ulaşırız. Sevgilerimle
                                                                                             
 

Son Güncelleme: 29.12.2022 00:25
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Serpil Altay Çınar 2022-12-29 08:03:13

Kitabımı sayfanızda görmek ne büyük mutluluk çok teşekkür ederim

Avatar
nergis 2023-01-11 16:15:43

kaleminize sağlık... kalpten selamlar... saygılar