Türkçe'nin Sultanı Ali Şir Nevai Taşkent'te anıldı

Türk Dili'nin Sultanı, uluğ Türkistan'ın en önemli şairlerinden Ali Şir Nevai Özbekistan Devlet Üniversitesi tarafından düzenlenen törenle anıldı.

24 Aralık 2021 Cuma 18:11
Türkçe'nin Sultanı Ali Şir Nevai Taşkent'te anıldı






Türkçe'nin Sultanı Ali Şir Nevai Taşkent'te anıldı

Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu’nun Özbekistan Nevai Devlet Üniversitesi, Yunus Emre Enstitüsü ve Bilge Türk Vakfı ile birlikte gerçekleştirdiği “Ali Şir Nevai” etkinliğinde, Nevai’nin hayatı ve eserleri anlatıldı. Etkinlik sonrası Nevai’nin Minyatürleri sergisinin açılışı gerçekleştirildi.

Nevai Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şöhret Siraceddinov, Bilge Türk Vakfı Başkanı, Vali Güngör Azim Tuna, Bursa milletvekili Osman Mesten, İzmit Valisi Yusuf Ziya Çelikkaya, Prof. Dr. Abdulmurad Tillalov, Prof. Dr. Nurbay Jabbarov, Prof. Dr. Fatma Açık, Prof. Dr. Funda Toprak ile Avrasya Federasyonu Başkan Yardımcısı Ekber Yassa ve doç. Dr. Emek Üşenmez’in konuşma yaptığı etkinlik sonrası, Avrasya Federasyonu tarafından Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün desteği ile yayınlanan “Ali Şir Nevai” konulu 4 adet kitap katılımcılara hediye edildi.

Ali Şir Nevai'nin Edebi Kişiliği

Şiirlerini Türkçe ve Farsça yazan Ali Şîr Nevâî, Arapçayı da çok iyi öğrenmişti. Meşhur ilim adamlarından Molla Cami, onun şiir arkadaşlarındandır.

Kaşgarlı Mahmut'tan sonra Türk diline en büyük hizmet eden kişi olarak tanınan Ali Şîr Nevâî, Muhâkemetü'l-Lügateyn adlı kitabında Türkçe ile Farsça'yı karşılaştırarak pek çok yerde Türkçe'nin üstünlüğünü savunmuştur. Ali Şîr Nevâî, bu kitabını Türkçe'yi bırakarak eserlerini Farsça verenlere ithafen yazmıştır. Ali Şîr Nevâî, Türkçe yazdığı şiirlerinde Nevâî, Farsça yazdığı şiirlerinde ise Fanî mahlaslarını kullanmıştır.

Ali Şîr Nevâî'nin dördü Türkçe, biri de Farsça olmak üzere beş ayrı divanı vardır. Türkçe divanlarının genel adı Hazâinü'l Maânî'dir. Türkçe divanlarını, Garâibü's-Sağîr, Nevâdirü'ş Şebâb, Bedâyiü'l-Vasat ve Fevâidü'l-Kiber adları altında yazmıştır.

Beş mesnevisinden meydana gelen Hamse'si ile Türk edebiyatının ilk hamse yazarı Ali Şîr Nevâî'nin divanlarından hariç 18 ayrı eseri daha vardır.

Bunlar sırasıyla şunlardır:

Hayretü'l-Ebrâr, Ferhat ve Şirin, Leyla ve Mecnun, Seb'a-i Seyyârem, Sedd-i İskender, Lisânü't-Tayr, Muhâkemetü'l-Lügateyn, Mecâlisü'n-Nefâis, Mîzânü'l-Evzân, Nesâimü'l-Mehabbe, Nazmü'l-Cevâhir, Hamsetü'l-Mütehayyirîn, Tühfetü'l Mülûk, Münşeât, Sirâcü'l-Müslimîn, Tarihu'l-Enbiyâ, Mahbûbü'l-Kulûb fi'l-Ahlâk, Seyfü'l-Hâdî ve Rekâbet-ü'l-Münâdî.

Ali Şîr Nevâî'nin eserleri hem yazıldıkları devirde, hem de daha sonra bütün Türk dünyasında zevkle okunmuş, pek çok ünlü Türk şairi onu örnek almış, ona övgü yazmıştır. XV. yüzyılda yaşamış büyük Osmanlı Şairi Ahmet Paşa, XVI. Yüzyılda yaşamış ve Azeri lehçesiyle yazmış ünlü Fuzûlî, Ali Şîr Nevâî'den etkilenmişlerdir.

Bir çok Osmanlı aydını, bu arada Yavuz Sultan Selim, Nevaî'nin hayranı idiler. XVIII. yüzyılda büyük divan şairimiz Nedim bile Ali Şîr Nevâî dilinde (Çağatay lehçesinde) şiirler yazmıştır.

Türkiyeli pek çok şair Ali Şîr Nevâî'nin şiirlerine nazireler söylemişlerdir. Bu tesir Tanzimat sonrasında bile kendini göstermiş, Ziya Paşa'nın Harâbât adını taşıyan üç ciltlik antoloji eserinde Ali Şîr Nevâî'nin şiirlerine önemli bir yer verilmiştir.

Günümüzde yayınlanan bütün edebiyat tarihlerinde de Ali Şîr Nevâî, ilmi, irfanı, sanatı, Türkçülüğü ve olumlu tesirleriyle övülür.

Ali Şir Nevai'nin Eserleri

Hazâinü'l Maânî
Garâibü's-Sağîr
Nevâdirü'ş Şebâb
Bedâyiü'l-Vasat
Fevâidü'l-Kiber
Hayretü'l-Ebrâr
Ferhat ve Şirin
Leyla ve Mecnun
Seb'a-i Seyyârem
Sedd-i İskender
Lisânü't-Tayr
Muhâkemetü'l-Lügateyn
Mecâlisü'n-Nefâis
Mîzânü'l-Evzân
Nesâimü'l-Mehabbe
Nazmü'l-Cevâhir
Hamsetü'l-Mütehayyirîn
Tühfetü'l Mülûk
Münşeât
Sirâcü'l-Müslimîn
Tarihu'l-Enbiyâ
Mahbûbü'l-Kulûb fi'l-Ahlâk
Seyfü'l-Hâdî
Rekâbet-ü'l-Münâdî
Muhakemet'ül Lugateyn

Burada bütün hayatını Türkçe'nin tanıtımına vakfetmiş olan Ali Şîr Nevâî'nin özellikle Muhâkemet-ül-Lugateyn adlı eserinden bahsetmek, onun Türk dili hakkındaki düşüncelerini yansıtmak açısından yararlıdır.

Ali Şîr Nevâî'nin Muhâkemet-ül-Lugateyn adlı eseri, bu günkü yazımızla küçük boy bir kitabın 50 sayfasını ancak doldurur. Fakat hacim bakımından küçük olan bu kitap, muhtevasının değeri ile deryalar kadar büyüktür.

İki dilin yargılanması, karşılaştırılması, muhakeme edilmesi demektir. Özbek dilbilimcisi Ali Şir Nevaî tarafından Çağatayca ile yazılmıştır.

Nevaî, edebî dil olarak Çağatayca'nın Farsça'ya nazaran üstün olduğuna inanmış ve Aralık 1499'da tamamlanmış Muhakemet'ül Lugateyn'de de iddiasını savunmuştur. Özellikle Türk dilinin hayvan isimleri ve fiil zenginliği yönünden Farsça'dan daha üstün olduğunu gösterir.

Ali Şir Nevaî bu eserde yeryüzündeki başlıca dilleri Arapça, Hintçe, Çağatayca ve Farsça olarak sayar. Arapça'nın en üstün ve Hintçe'nin en değersiz dil olduğunun bilinen bir gerçek olduğunu ifade ettikten sonra, geri kalan iki dil arasında hangisinin daha üstün olduğunu çeşitli delillere dayanarak münakaşa eder. Sonuç olarak Çağatayca'nın Farsça'dan daha üstün bir dil olduğunu ispat eder.

Nevaî, eserinde birçok defa Türkçe kelime haznesinin Farsça'ya nazaran daha zengin,güzel ve esnek olduğunu düşündüğünü dile getirmektedir. Örnek olarak:

Birçok Çağatayca kelimenin üç, dört ya da daha fazla anlamı vardır, lâkin Nevaî'nin dediğine göre Farsça'da böyle bir esneklik yoktur.

Türkçe lehçelerinde ördek manasını taşıyan dokuz tane kelime vardır, ki bu da Türkçe lehçelerinin kapasite bakımından üstünlüğünü gösterir. Farsçada ise Nevaî'nin dediğine göre ördek için sadece bir kelime vardır.

Eserin yazılmasının önemli bir sebebi, o dönemde Türk aydınları arasında Farsça kullanımı yönünde yaygın bir özenti olmasıdır. Şiir yazmaya müsait bir dil olması sebebiyle Farsça rağbette idi. Muhakemet'ül Lugateyn bu bakımdan gerçekten etkili olmuş ve Ali Şir Nevaî'den sonra Çağatayca'ya rağbet artmış, özellikle şiir büyük gelişme göstermiştir.

Muhâkemet-ül-Lugateyn'den bazı cümleler:

"... Nazım bahçesinin şakrak bülbülü, Nevaî mahlasını alan Ali Şir (Allah günahlarını yargılasın ve ayıplarını kapatsın) şöyle arz eder:

"Söz bir incidir ki onun denizi gönüldür ve gönül bütün anlamları kendisinde toplar. Nitekim denizden cevherleri dalgıçlar çıkarır ve onlara mücevherciler katında değer biçilir. Gönülden söz incileri çıkarma şerefine erenler de (dalgıçlar da) bu işin mütehassısıdırlar. O inciler bu mütehassıslar ağzında canlanır, nisbetlerine göre yayılır ve ün kazanırlar. İnciler değer bakımından çok farklı olurlar. Bir tümenden yüz tümene kadar (bir liradan binlerce liraya kadar) olanları vardır. Elden ele geçen ucuz incilerle, sultanların kulaklarına küpe olan incilerin değerleri bir mi?

"... Şöyle bilinir ki, Türk Fars'tan daha keskin zekalı, daha anlayışlı, daha saf, daha pek yaratılışlıdır. Fars ise ilimde ve gayret sarfıyla elde edilen bir anlayışta daha olgun ve derin görünüyor. Bu hal Türklerin doğru, dürüst, temiz niyetinden, Farsların da fen ve hikmetinden belli oluyor... Ve lakin, Türk ve Fars dilleri arasındaki kusursuzluk veya noksanlık bakımından çok büyük farklar vardır. Söz ve ibarede, kelimelerin anlam ve kavramında, Türk Fars'tan üstündür. Türkün öz dilinde öyle incelikler, güzellikler, sanatlar vardır ki inşallah yeri gelince gösterilecektir... "

"... Türkün Fars'tan daha üstün, daha kabiliyetli, daha açık ve parlak olduğunun şundan kuvvetli delili olur mu: Bu iki milletin gençleri, ihtiyarları, büyükleri, küçükleri arasında kaynaşma aynı derecededir. Alış-verişleri, işleri, güçleri, düşüp kalkmaları, oturup durmaları, birbirinden hiç farklı değildir. Aynı hayat şartları içinde yaşarlar... Böyle olduğu halde Türklerin hepsi Farsça'yı kolayca öğrenir ve konuşur. Oysa Farsların hiç biri Türkçe konuşamaz. Yüzde, belki binde biri Türkçe öğrenir ve konuşursa da, onun Türk olmadığı daha ilk sözünden belli olur... Türkün Fars'tan kabiliyetli olduğuna bundan daha kuvvetli tanık olamaz ve hiçbir Fars bunun aksini iddia edemez... "

"... Fars dili yüksek ve derin konuları anlatmada yetersizdir. Çünkü Türkçe'nin oluşumumda ve konularında pek çok incelik, özgünlük vardır. İnce farklar, en uçucu kavramlar için bile kelimeler yaratılmıştır ki bilgili kimseler tarafından açıklanmazsa kolay anlaşılamaz. "

"... Türkün bilgisiz ve zavallı gençleri güzel sanarak, Farsça şiirler söylemeğe özeniyorlar. İyi ve etraflı düşünseler, Türkçede bu kadar genişlikler, incelikler, derinlikler ve zenginlikler durup dururken, bu dilde şiir söylemenin ve sanat göstermenin daha kolay, şiirlerinin daha beğenilir olacağını anlarlar.


 

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.