Ahmet Davutoğlu | S-400 hata, akıl tutulması hata

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Amerikan yönetiminin Türkiye'ye ambargo uygulama kararından, iç politikada pek çok konu hakkında görüşlerini katıldığı TV programında açıkladı. 

12 Aralık 2020 Cumartesi 21:46
Ahmet Davutoğlu | S-400 hata, akıl tutulması hata






Ahmet Davutoğlu | S-400 hata, akıl tutulması hata


Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunlardan, dış politika krizlerine kadar çok sayıda konu hakkında görüşlerini açıklayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu önemli mesajlar verdi. Parlamenter sistemden, seçim hazırlıklarına, ekonomik krizden dış politika sorunlarına kadar gazeteciler Muharrem Sarıkaya, Serap Belet, Nagehan Alçı ve Kemal Öztürk'ün sorularını, Habertürk'te canlı yayında cevap verdi.

"PARTİMİZDE ÜLKÜCÜ VE DEVRİMCİLER DE VAR"

Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi'nin Türkiye genelinde 100 bin üyeye yaklaştığını belirterek "Hepsi gerçek üye. Bazı partilerde olduğu gibi değil. Böyle bir dönemde gerçek şahıslar ortaya çıkar. Aramızda ülkücülükten ve devrimcilikten 12 Eylül'de hapishanelerde yatmış arkadaşlarımız da var. Aramızda rahmetli Ecevit'e yakın olmuş DSP'li arkadaşlarımız da var, HDP'liler de var. AK Parti Genel Başkanı iken Türk demokrasisinin en büyük oyunu alarak 1 Kasım'da partiyi iktidar yaptık. Bana karşı parti içi darbe yapılmamış olsaydı partinin temiz siyasete yönelmesi ve Türk siyasetinin parçalanmaması için elimden geldiğini yapardım" dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu konuşmasında şunları söyledi:

"TUTARLI BİR SİYASET ANLAYIŞINA İHTİYAÇ VAR"

Çarpıcı bir misal vermek gerekirse Alevi kesimden bir iki isim vardı AK Parti'nin kurucuları arasında. Ama bizde Alevi Dernekleri Federasyonu'ndan ayrılarak geldi, şu anda genel başkan yardımcımız. Partinin kuruluşunda, harcında bulunmuş bir isim. İlk defa bir hıristiyan vatandaşımız genel başkan yardımcımız oldu Etyen Bey. Balkan Dernekleri Konfederasyonu Başkanı da bizde, Çerkes Kafkas Dernekleri Başkanı, Arap Dernekleri Başkanı da bizim kurucumuz. Bizim parti programımıza bakan birçok sosyal demokrat arkadaş, merkez sağ liberal parti gibi görünüyorsunuz ama programınız sosyal devlet diyor. Artık sağ sol, milliyetçi uluslararası, küreselci bu ayrılıklar kaldı. Şu anda kendisiyle tutarlı bir siyaset anlayışına ihtiyaç var. Söylediğimiz herşeyin gereğini yapacağız. Mesele doğru ilkeleri ortaya koymak değil, o ülkelerin önce kendi hayatımızda sonra da partimde ve ülkede yaşanır kılmak.

"DEMİRTAŞ'IN EŞİ BAŞAK HANIM'I ARADIM"

Geçen Düzce'de bir kadın yanıma geldi hâlâ gözleri yaşlıydı. O konuşma siyasi ahlâk konuşmasaydı. Partide bana karşı darbe yapılmış, boğazda kurdukları yalılarda mekanizmalar servis edilmiş. Başbakanlık makamını terk ederken bu sözleri sarf ettim. Şu anda da aynı şeyi söylüyorum, Cumhurbaşkanının ailesine, o ailenin onuruna bir halel gelse ben buradayım. Ama damadı siyasete girmemiş olsaydı, diğer damadıyla ilgili herhangi bir sözü oldu mu? Sayın Demirtaş'la ben siyasi mücadele verdim. Ama Başak Hanım'a, eşine saldırı yapıldığında Sara Hanım'la aradım, 'Ben sizin eşinizle sert mücadele yaptım, gerekirse yine yaparım, ama sizin onurunuz benim eşimin onuru gibidir' dedim. Bana karşı ahlâksızca her türlü komployu yaptılar ben çıktım AK Parti'yi savunmak için o konuşmayı yaptım. Bana karşı yapılan darbeyi anlatmış olsaydım AK Parti parçalanırdı. O konuşmada şunu söylemedim, Hazine'nin bütün kaynaklarını tüketecekler ben susacağım demedim.

"SAYIN ERDOĞAN'IN HUKUKUNU HEP KORUDUM"

O günlerde şöyle bir spekülasyon vardı. Sayın Gül'ün de adaylığı sözkonusuydu. Sayın Abdullah Gül de, aynen sayın Erdoğan gibi benim Cumhurbaşkanımdır. Bunun üzerine çıkıp 'Sayın Erdoğan'la görüştüğüm gibi sayın Gül'le görüşürüm' dedim. Ben AK Parti mensubuyken AK Parti'nin adayı kimse ona destek olurum. AK Parti'nin adayı sayın Erdoğan adaydı, ona destek verdim. Benim her sözüm siyasi ahlâk bakımdan süzgeçten geçmiş sözlerdir. Rastgele bir söz sarfetmem ben. Sayın Erdoğan'a 30 sayfalık metin verdim. Yapmam gerekeni yaptım, susmadım. Sayın Erdoğan'ın hukukunu hep korudum. Eğer ülkeyi ehliyetsiz, liyakatsız insanlara vermeseydi, Perinçek'in rotasını çizdiği bir siyasi noktaya gelmeseydi kitaplarımı yazar, siyaseti tekrar düşünmezdim. AK Parti milletvekili iken konferanslarım iptal edildi, AK Parti mensubu iken yakınlarıma baskılar kuruldu. Devletten tek kuruş menfaatlenmemiş yakınlarıma ne baskılar yapıldığını bir söylesem. Hiçbir zaman sayın Erdoğan'ın şahsi hukukuna, aile hukukuna halel getirecek hiçbir şey yapmadım.

"HİZMETTEN BAŞKA HİÇBİR HESABIMIZ YOK"

Yanlış bir iş yaparsanız ben ilim adamıyım, onurlu bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, çıkar hesap sorarım. 24 Haziran seçimlerinde Tayyip Erdoğan'a destek olmama kararı alsaydım, önce istipa geder, sonra onu söylerdim, ben hayatımda takiye yapmadım. Nasıl bir hukuk ki, ben sayın Cumhurbaşkanının hukukunu korurken o meydana çıktı bana dolandırıcı dedi. Şehir Üniversitesi meselesinde bakanlar bütün malvarlığını açıklasınlar dedim. Ama aynı anda bütün Başbakanlar için söyledim. Erdoğan herkese istediği hakareti yapacak, trol çeteleri Türkiye'ye hizmet etmekten başka hiçbir hesabı olmamış birisine Alman ajanı diyecekler ve siz dönüp olan hiçbir şey söylemeyeceksiniz.

"AHLÂKI KİTAPLARDAN ÖĞRENMEDİM"

Şu anki iktidarın hatalarını ortaya koymak ve yeni bir ufuk çizmek için partiyi kurduk. Sayın Erdoğan ve bugünkü iktidar mensupları bu ülkenin iyiye gittiği iddiasında bulunabiliyorlar mı? 2 ay önce Hazine ve Maliye Bakanı en kudretli isim iken bugün adı bile anılmıyorsa. Bizim şahsi hukuklarımızı bir kenara koyalım, önemli olan milletin hukukudur. Ben Anadolu'yu geziyorum. Batman, Düzce, Bartın, Ardahan, Alanya, Konya, Diyarbakır sokaklarında dolaştım. Son olarak Siirt, Bitlis, Muş, Sakarya, Tekirdağ her yerde.l İnsanlar kan ağlıyor. Esnaf kan ağlıyor. Ben bir esnaf çocuğum. Ahlaki meziyetlerimiz diye öne çıkardığımız herşeyi ben kitaplardan öğrenmedim. Babamdan ve esnaf arkadaşlarımdan öğrendim.

"TOPLUMSAL YAPIYA KONMUŞ BİR DİNAMİT"

Bugün en önemli sorun yoksulluk ve işsizlik. Muş'ta gençlerle bir program yaptık 2 saat sürdü. Bana sorarsanız en büyük tehlike genç işsizliğidir, hele hele okumuş genç işsizliğidir. Türkiye'nin birinci derecede eğilmesi gereken konu istihdamdır. Gençlerin her üçünden birisi işsizdir. Böyle bir tabloda geleceğe yönelik olumlu bir perspektif olamaz. Gençlerde öyle bir şey yerleşmiş ki, evet ekonomik durum kötü ama torpilim olsa iş bulurum. Bu toplumsal yapıya konmuş bir dinamittir. Kimse devlet kasasından bağış yapamaz. İlk defa mülakatı kaldıracağızı programına koyan parti Gelecek Parti'dir. İkincisi enflasyon. Enflasyon öyle bir şey ki insanı fark ettirmeden yoksullaştırır. Dünyada enflasyon yok aslında. Türkiye'de enflasyon TÜİK rakamlarına göre yüzdğe 15. Bu enflasyon çarkı içinde halk hergün fakirleşiyor ve çaresiz. İkincisi bütün bunların arkasındaki yolsuzluklar ve iflas.

"BUZDAĞININ ALTINDAN BÜYÜK DALGA GELİYOR"

Düzce AK Parti'nin kalelerindendi. Eski bir AK Partili yolumu kesiyor, 'Sayın Başbakanım bu yolsuzluklar ne olacak' diyor. Birbirini besleyen bir sarmalla karşı karşıyayız. Çiftçilerin problemleri, tarım sektöründe daralma, esnafın sıkıntıları. Esnaf kirasını ödeyemediğini söylüyor. Bakın doğrudan hibeler, borç ertelemeleri ve yeniden kredilendirme. Dünya ne yaptı biliyor musunuz? Hibe verdiler, parasal genişlemeye gittiler, para bastılar. Türkiye'de para bastı. Peki nereye gitti bu paralar? 44 milyar diye açıklandı doğrudan destek. Nereye gitti gerisi, müteahhitlerin ödemelerine gitti. Biz korona tahvili çıkarın dedik. Bunu önce kayıtsız işçilere, iki işçilere, üç esnaflara, dört çiftçilere hibe olarak verin dedik. Onlar ise ne yaptılar biliyor musunuz? Kredilendirdiler. Kredi musluklarını açıp, tekrar borçlandırdılar. Faizler yükseldi. Bu borçlandırmayla onun üzerinden kalkılması mümkün değil. Biz elektrik, su, doğalgaz pandemi şartları tarafından devlet tarafından ödenecektir dedik. Biz sosyal devlet ilkesinin bugün tam da gerekli olduğunu düşünüyoruz. Buzdağının altından büyük bir dalga geliyor, Beştepe'de oturarak bunu anlayamazlar. Sadece Lütfi Elvan değil Cevdet Yılmaz, Naci Ağbal, Efkan Ala da bana karşı darbe yapılan hükümetin bakanlarıydı. Bu arkadaşların geçmiş performanslarını bilirim. Bize meydan meydan faizci deniyordu. Şimdi o faizci bakanları tekrar çağrılmış oldu. Eğer o hükümet faizci değil ise niye o hükümeti devirdiniz?

Tek adamlığı önlemenin yolu partinin kurumsallaşmasıdır, partinin siyasi iklimidir. Partimizin kurucuları her birisi şahsiyetleriyle varoluşlarıdır. AK Parti'nin ilk dönemdeki başarının arkasındaki de budur. Ehliyet sahibi kişileri tehdit gibi görmeye başlarsanız, yavaş yavaş dar grup partiye hakim olur sonra bir kişi partiyi mülkü gibi görür. Bu sadece AK Parti için değil. Siyasi iklimi, sosyal atmosferi ona göre kurduk. Gelecek Partisi'nde arkadaşlarımızın çoğu televizyon kanallarında serbest konuştular. Başka partilerde olmayan iki önemli kurul oluşturduk. Siyasi Etik Kurulu oluşturduk. Benim ayrıldığım kongrede sayın Erdoğan'ın mesajını herkes ayakta dinlemişti. Bu bir süre sonra kültürel bir kod haline geliyor. Partimizde bir de Kurumsallaşma Komisyonu kurduk. Arkadaşlarıma görev verdim, nerede kurumsal eksikliğimiz varsa onu çıkaracaksınız. Bu partiyi Türk siyasetinde merkezinde özgürlükçü ve demokrat bir kimliğiyle kurumsallaştıracağız. Tek adamlığa gidecek bütün yolları kapatacağız. Parti içi demokrasiyi mahalle teşkilatından genel başkanlığa kadar işletmediğiniz zaman kurumsallaşmaktan söz edemezsiniz.
 

Son Güncelleme: 06.09.2022 17:38
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.