Türkiye’de Reflüde Kanser Riski Çok Az!

Türk Gastroenteroloji Derneği, Nobel İlaç’ın desteği ile reflünün teşhisi ve tedavi yöntemleri konusunda bir uzlaşı raporu hazırladı.

29 Mayıs 2015 Cuma 16:47
Türkiye’de Reflüde Kanser Riski Çok Az!






Türkiye’de Reflüde Kanser Riski Çok Az!

Türk Gastroenteroloji Derneği, Nobel İlaç’ın desteği ile reflünün teşhisi ve tedavi yöntemleri konusunda bir uzlaşı raporu hazırladı.

Uzlaşı raporu için 17 öğretim üyesi ve araştırma görevlisi, 9 grup halinde kendilerine sorulan 14 sorunun cevabı üzerinde 2 yıl çalıştı. Daha sonra 56 kişilik bir hekim grubu tarafından her soru tek tek tartışılarak tüm Türk hekimlerine reflüde tanı ve tedavi yöntemleri konusunda ışık tutacak bir konsensusa vardı. Bu konsensusla artık Türk insanının reflüsü, belirtilerine ve şikayetlerine göre tedavi edilecek. Uzlaşı raporu, Türkiye’de reflü tanı ve tedavi yöntemlerinin Batı’dakinden farklı olması gerektiğini ortaya koydu

Türkiye’de her 4 erişkinden 1’i yani yaklaşık 13 milyon kişi reflü. Reflü en çok Marmara Bölgesi’nde, en az ise Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde görülüyor. Reflünün Türklere özel nitelikler taşıyan noktaları var. Türkiye’nin reflü profili diğer ülkelerden farklı olmasına karşın tanı ve tedavi yöntemleri konusunda bir uzlaşı bulunmuyordu. Bu nedenle Türk Gastroenteroloji Derneği Türklere özel reflü tanı ve tedavi yöntemlerinin oluşturulması için 2 yıl çalıştı.

Uzlaşı raporu; Reflü Konsensus Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Necati Örmeci, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taylan Kav ve Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Altay Çelebi’nin katıldığı basın toplantısı ile duyuruldu.

Reflü Türkiye’de kansere daha az ilerliyor, tekrarlanan endoskopilerin çoğu gereksiz

Toplantıda konuşan Reflü Konsensus Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, reflü konusunda ezberleri bozan açıklamalar yaptı. Türkiye’de bilimsel kanıta dayalı bir tıp oluşturulması gerektiğini vurgulayan Bor, “Bugüne kadar hep Batı literatüründen hareketle reflüde tanı ve tedavi yöntemlerini uyguladık. Oysaki bizim reflü profilimiz Batı’dan daha farklı. Bu nedenle bizlere özgü tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Örneğin, reflü hastalığında Batı ülkelerinde esas yakınma göğüs kemiği arkasında yanma iken ülkemizde ağza acı-ekşi su ve yemeklerin gelmesi şeklinde

görülür. Benzer şekilde reflünün kanserle ilişkili bir alt grubu olan ve Batı ülkelerinde %10 sıklıkta görülen Barrett sorunu ülkemizde çok azdır. Ayrıca endoskopik diğer bulgular da daha hafiftir. Farklı yapımızdan ötürü Türkiye’de reflünün kanser olma ihtimali çok az. Bu nedenle her hastaya endoskopi yapmak ve sık sık tekrarlamak yanlış. Uzun bir çalışma sonucu hazırladığımız bu rapor ile alanında etkin ve öncü hekimlerle uzlaşmaya varıp reflüde Türklere özgü tanı ve tedavi standartları geliştirdik” dedi.

Helikobakter pilori, Türkleri reflüyle ilişkili kanserden koruyabilir

Reflü’de kansere neden olduğu gerekçesiyle uzun yıllardır tartışılan helikobakter pilori bakterisinin aslında bilinenin aksine reflüyle ilişkili yemek borusu kanserinden koruyabileceğini vurgulayan Bor, “gastroenteroloji uzmanları uzun yıllar helikobakter piloriyi yok edip etmeme konusunda tartıştı. Oysaki Batı’da daha az bulunan fakat bizlere özgü olan bu bakteri, bilinenin aksine reflü kaynaklı kanser hastalıklarından koruyor. Bu yüzden reflüde helikobakter piloriyi yok etmek için ilaç kullanmayı önermiyoruz. Türkiye’de reflü hastaları kanser riski ile bugüne kadar çok korkutuldu ancak reflüden korkmayın” mesajını verdi.

Reflü en çok Marmara’da, en az Doğu ve Güney Doğu’da görülüyor

Reflü ile ilgili bölgesel sonuçlar oldukça ilginç. Reflü en çok Marmara Bölgesinde yaşayanlarda görülüyor. Zengin mutfağı ile nam yapmış Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde ise reflü daha az görülüyor. Kuzeyle güney kıyaslandığında da kuzey Bölgesi reflü açısından daha zengin. Reflünün bölgelere göre görülme sıklığı ise sırasıyla şöyle: Marmara Bölgesi %27.3, Karadeniz Bölgesi % 23.7, İç Anadolu Bölgesi % 20.4, Ege Bölgesi % 19.5, Akdeniz Bölgesi % 18.3, Doğu Anadolu Bölgesi %17, Güneydoğu Anadolu Bölgesi %17.

Reflüsü olanlar çikolata yemesin, gazlı içeceklerden uzak dursun

Genel kanının aksine reflü hastalığını belli başlı gıda maddelerinin tetiklediği veya semptomlarını artırdığına dair veriler kısıtlıdır. Örneğin toplumda ve doktorlar arasında genel görüş kahve tüketiminin reflüyü tetiklediği yönündedir. Ancak yapılmış geniş ölçekli çalışmalar kahvenin reflü gelişimi ile ilişkisi olmadığını ortaya koymaktadır. Kahvenin aksine sigara ve tuz tüketimi reflü ile ilişkili bulunmuştur. Bununla birlikte; çikolata, yağlı gıdalar ve gazlı içeceklerin tüketimi reflü ile ilişkilendirilebilmiştir. Reflü hastalığında bölgelerdeki değişikliklerin yanı sıra bireysel yaşam stili büyük önem taşıyor. Çok geç vakitte özellikle kalori içeriği yüksek olan yağlı ve protein değeri yüksek besinlerin yenilip yatılması, karın içi basıncını artıran çok dar giysilerin giyilmesi, karın kaslarına yönelik ağır egzersizlerin yapılması gibi durumlar reflü hastalığını tetikleyen faktörlerdir.

Sakız çiğneyin, gece süt içmeyin

Östrojenler, bazı tansiyon ilaçları, kemik erimesinde kullanılan ilaçlar reflüyü artırıyor. Ancak reflü için en büyük risk obezite. Obeziteyi asitli içecekler, sigara, tuz ve alkol takip ediyor. Sakız çiğnemek ise reflüye iyi geliyor. Reflüden korunmak için, çok sıcak içecekler içmeyin, asitli içeceklerden uzak durun, obezite ile mücadele edin, gece yemelerini bırakın, gece süt içmeyin. Kabızlık tedavisi için önerilen liften zengin diyetin reflü semptomlarını da gerilettiği gösterilmiştir. Ayrıca sık sık ve küçük porsiyonlu yemek tüketimi de reflüyü önleyebilir. Sonuçta; gıda maddelerinin reflüyü tetikleyici etkisi bireysel farklılıklar göstermekte ve diyet kısıtlamalarının hastanın tecrübeleri doğrultusunda düzenlenmesi gerekmektedir.

Reflü ilaçlarıyla ilgili dedikodular gerçeklerden fazla

Reflü ilaçlarının yan etkilerinin abartıldığını söyleyen Prof. Dr. Serhat Bor, “İlaç kullananlarda kemiğim kırılır, kanser olurum, zattüre olurum gibi kaygılar var. Uzlaşı grubunun kararı şu: ilaçların gösterilmiş 4 yan etkisi bulunuyor. Bu durumlarda da ilacı kesmek gerekmiyor, yan etkiyi tedavi ediyoruz. Mesela osteoporoz riski olan hastalarda osteoporozu tedavi edin diyoruz” dedi.

Gebelik reflüsü kader değil

Reflü uzlaşı raporu hazırlanırken gebelik reflüsü üzerinde de titizlikle durduklarını belirten Reflü Konsensus Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, “gebelik reflüsü çok yaygın bir hastalık, her 2 gebeden 1’i gebelik reflüsü yaşıyor ama bebeğime zarar gelir korkusuyla ilaç kullanmaktan korkuyor. Gebelikte asla ilaç içilmemeli gibi bir durum yok. Biz bu uzlaşıda hangi dönemde hangi ilaçların kullanılabileceği konusunda da bir sonuca vardık” diye konuştu.

Spikerler, imamlar, öğretmenler reflü yüzünden sesini kaybedebilir

Sebebi açıklanamayan müzmin öksürüğün ya da sebebi açıklanamayan kronik larenjit ve farenjitin en önemli nedeni reflü kabul ediliyor. Bizim en önemli hastalarımız spikerler, imamlar, ses sanatçıları, öğretmenler diyen Prof. Dr. Serhat Bor, “insanlar reflü yüzünden sesini kaybedebiliyor. Reflü yüzünden meslek hayatı biten insanlar var. Reflüden korkmayın ancak ciddiye alın” uyarılarında bulundu.

2014 yılında 80 milyon kutu reflü ilacı yazıldı

2014 yılında 80 milyon kutu reflü ilacının yazıldığını vurgalayan Serhat Bor, reflünün tedavisi için gastroenteroloji, göğüs hastalıkları, kulak burun boğaz, genel cerrahi ve psikiyatri hep birlikte bir takım oyunu oynamak zorundadır hatırlatmasını yaptı.

Uzlaşıdan çıkan sonuçlar;

Türkiye’de reflünün kansere ilerlemesi çok nadirdir.

Gereksiz yere endoskopi yaptırmayın.

Gebelik reflüsünde bazı ilaçların çok güvenilir olduğunu bilin. Gebelik reflüsü bir kader değildir, güvenli ilaçlarla yakınmalarınızdan kurtulabilirsiniz. İlaç kullanırken doktorunuza mutlaka danışın.

Türkiye için reflü konusunda bir uzlaşı raporu şarttır. Bu rapor Batı dünyası dışındaki tüm ülkelere örnek olacak.

Batı ülkelerinin dışında kalan bütün ülkeler farklı bir profil izliyor. Arap ülkeleri, Türki Cumhuriyetler, Uzak Doğu’da (Japonya hariç) tüm sarı ırkta Barrett daha azdır.

Batıda reflü yanarak gelir. Türkiye’de yanma yarı yarıya az, ama ağıza acı, ekşi su ve yemeklerin gelişi fazladır. Bizim reflü profilimiz farklı.

NOBEL İlaç Hakkında

1964'ten günümüze ulusal sermayesiyle uluslararası pazarda faaliyet gösteren Nobel İlaç; evrensel değerlere sahip, dünya ölçeğinde güvenilir bir kurum olmak ülküsüyle kaynakları verimli kullanarak yaşam kalitesini yükselten öncü ve yenilikçi ürünler geliştirir. Son yıllarda en hızlı büyüyen 100 şirket arasında yer alan Nobel İlaç, Türk ilaç firmaları arasında ihracat birincisidir. Nobel İlaç'ın bu başarısı Türkiye'de ve dünyada sürdürdüğü ürün geliştirme, üretim ve satış-pazarlama stratejisine dayanmaktadır. Düzce'deki üretim tesisi ve Ar-Ge merkezinde bitmiş ilaç üretimi ile araştırma geliştirme faaliyetlerini sürdüren Nobel İlaç, Çerkezköy'de yer alan Ulkar Kimya'da ise ilaç hammaddesi ve mikropellet üretimi yapmaktadır. Nobel İlaç Türkiye'deki üretim tesislerinin yanında Kazakistan ve Özbekistan'da iki üretim tesisine daha sahiptir. Bu tesislerde üretilen dünya standartlarında ürünler bölgedeki çevre ülkelere sunulmaktadır. Kazakistan'da yer alan tesisler ise, Orta Asya'nın en büyük, Kazakistan'ın GMP sertifikalı ilk ilaç üretim tesisidir.

Son Güncelleme: 29.05.2015 16:48
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.