• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • Gündem
  • Ekonomi
  • Politika
  • Teknoloji
  • Spor
  • Dünya
  • Sağlık
  • Magazin Kitap Turizm Altın Kızların Mutfağı Advertorial CANLI MAÇ BÖLGE BİLİM-TEKNOLOJİ KÜLTÜR - SANAT İpucu Kimdir? Nedir? Ramazan Haberleri Genel Ajans SULAR NE ZAMAN GELECEK? Otomobil Eğitim DIŞ HABERLER GÜVENLİK GENEL
  • Ara
  1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Uzmanından genç çiftlere öneri | 2 yıl sonra çocuk sahibi olun
Sağlık
Yayınlanma: 27 Mayıs 2023 - 19:01

Uzmanından genç çiftlere öneri | 2 yıl sonra çocuk sahibi olun

Altınbaş Üniversitesinin düzenlediği, Yakın İlişkiler Sempozyumunda romantik aşk ve annelik duygusunun benzer ve ayrışan yönleri tartışıldı

6 dk okunma süresi
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Uzmanından genç çiftlere öneri | 2 yıl sonra çocuk sahibi olun

Uzmanından genç çiftlere öneri: 2 yıl sonra çocuk sahibi olun

Aşkın insanlık tarihi kadar eski olduğunu bilinen bir gerçek. Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, aşkın nörobiyolojik altyapısının araştırılmasının ise yeni olduğunu belirtti. Teknolojinin gelişmesiyle ancak 2000’lerde araştırılmaya başlandığını kaydetti. İngiliz bilim insanı Semir Zeki ve ekibinin aşkı, bilimsel olarak anlamaya yönelik yaptıkları araştırmalarda romantik aşkta da anne sevgisinde de beyinde ortak bölgelerin harekete geçtiğinin tespit edildiğini anlattı. 

Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, romantik aşklarda yüksek seyreden stres hormanlarının, 2 yıl sonunda düşmeye başladığını belirterek, “Çocuk yapmak isteyenler için en doğru zaman bu dönemdir. Çünkü aşık çiftlerde 2 yıl boyunca stres hormonları çok yüksektir. Onların gözü birbirinden başkasını görmez gerçekten. O nedenle çocuk yetiştirmek için 2 yıl sonrayı öneriyoruz. Stres hormonları biraz düşsün ki gözleri çocuklarını görebilesin, bebeklerini yetiştirebilsinler” değerlendirmelerini yaptı.

Altınbaş Üniversitesi Gayrettepe Yerleşkesi'nde gerçekleştirilen sempozyumun açılış konuşmasını ise İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen yaptı. Prof. Dr. Özen, pandeminin yakın ilişkilerimizi zorlaştırdığını, insanları birbirinden uzaklaştırdığın belirtti. Çoğumuzun pandemiden sonra bir araya gelemeyeceğini düşündüğünü ancak çok büyük bir problem yaşamadan insanların tekrar sarılmaya başlamasının mutluluk verici olduğunu söyledi. Kısa bir süre önce yaşadığımız deprem felaketinde hayatını kaybedenlere baş sağlığı, hayatta kalanlara sabırlar dileyen Prof. Dr. Özen, “Bu felaket bir kez daha gösterdi ki, böyle anlarda da uzakları yakın edebilen bir milletiz, acılar bizi birbirimize yakınlaştırabiliyor.” dedi.

“Romantik aşk da anne sevgisi de birbirine benzer”

Sempozyumda aşkın nöral temelleri hakkında konuşan Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, aşkın insanlar için en kuvvetli, en coşkulu ve subjektif duygudurumlarından biri olduğunu belirtti. Bu anlarda beyinde neler olduğunun araştırılmasının ancak, Fonksiyonel Emar ve ped gibi cihazların kullanılmaya başlanmasıyla olabildiğini ifade etti. Bilim insanı Semir Zeki’nin İngiltere’de yaptığı bir araştırmanın bulgularına değindi. Prof. Dr. Tanör, “Buna göre birbirlerine deli gibi aşık çiftlere sevdikleri kişilerin resimleri gösteriliyor ve beyin fonksiyonları takip ediliyor.  Bir de çok sevdikleri bir arkadaşlarının resmi gösteriliyor ve aradaki farklar inceleniyor. Aynı ekip, bir de anneler için bu çalışmayı yapıyor. Annelere kendi çocuklarının resmi ve sonrasında da yine çok sevimli başla bir bebek resmi gösteriliyor. Görüldü ki aşkın zirvesinde olan çiftler ile annelerin beyinlerinde aktif olan ortak alanlar mevcut. Emisyonel denilen bu beyin bölgeleri aktif hale geçtiğinde, ödül sistemi harekete geçiyor ve insanda ödül kazanmış gibi bir his oluşuyor. Tarif edilmez bir mutluluk duygusu eşlik ediyor insana. Aynı bölgelerin uyuşturucu madde kullanımlarında da aktifleştiğini ve bugün artık bunların bağımlılık yaratan bölgeler olduğunu biliyoruz.” açıklamalarını yaptı.

Bununla birlikte seratoninin de vücutta obsesyon nörozlarındaki kadar azaldığına dikkat çeken

Prof. Dr. Tanör, “Bunun aşık kişideki etkisi boyuna sevdiğini düşünmesi, bütün günlük rutinlerini, kılık kıyafetini de ona göre ayarlamak istemesi olarak kendini gösteriyor. Tıpkı Cahit Külebi’nin bir şirinde söylediği gibi “Kamyonlar kavun taşır, ben boyuna onu düşünürdüm.” Aynen öyle, seratoninin azalması insanda, bir cins obsesyona neden olur.” diye konuştu.

“Aşk, doğum sancısı gibi”

Aşık kişilerde Oksitosin ve Vazopressin hormanlarında da müthiş bir artış gözlendiğini dile getiren Prof. Dr. Tanör, bunların bağlılık hormonları olarak da bilindiğini kaydetti. “Oksitosin, düz kasların kasılmasını sağlar. Doğum bile bu kasların kasılmasıyla oluyor. Bu horman aşıklarda yüksek, doğuma benzer kaslarda kasılma hissediliyor.” İfadelerini kullandı. Vazopressinin de aşıklarda yüksek seviyelere çıktığını bunun da sarılma hissi verdiğini söyleyen Prof. Dr. Tanör, “Aşık çiftlerin el ele, kol kola gezmelerinin, annelerde de çocuğunu kucaklama hissinin kaynağı burası.  Anne sevgisindeki fark ise dopamin salgısının olmaması ve hipotalamusun uyarılmaması. Bu da çiftlerin birbirine karşı duydukları cinsel çekimi ifade eder. Anne – çocuk ilişkisinde bu yok elbette. Annelerde farklı olarak aktif olan bir diğer bölge yüzleri değerlendiren bölüm. Bu bölüm, bebek henüz konuşamadığı için annede müthiş aktif. Çünkü anne, bebeğin yüzüne bakıp ihtiyaçlarını anlamak durumunda.” dedi.

“Aşkın gözü kördür” deyimi bilimsel olarak da bir gerçek.

Prof. Dr. Tanör, ilginç bir bulgu olarak, her iki durumda da sevdiğini görenlerde ya da bebeğini gören annelerde çalışmayı durduran beyin bölgeleri olduğuna dikkat çekti. “İnsanların iç yüzünü görme işlevi olarak ifade edebileceğimiz “Zihin teorisi”, bu noktada işlevsiz kalıyor. Aşkın gözü kör gerçekten. Bir insanın, negatif özellikleri açık olan birine deli gibi âşık olduğunu gördüğünüzde aklını kaybetmiş dersiniz. Evet gerçekten de aşık kişi, aklının zihin teorisi kısmını kaybetmiştir. Kusurları, gerçekleri görmez ve sevdiği kişi yüceltilir.” şeklinde değerlendirme yaptı.

“Kimlere aşık oluruz?”

Bu konuda farklı görüşler olduğunu dile getiren Tanör, bir ksım bilim insanının eğer mutlu çocukluk geçirmişlerse kadınların babalarına, erkeklerin ise annelerine benzeyenlere aşık olabildiklerini tezini savunduklarını aktardı. Bir kısmının ise kişinin kendinde olmayan özellikleri taşıyan ve kendisini tamamlayan kişilere aşık olabildiklerini savunduklarını dile getirdi. Her iki durumunda rastlanabilir olduğunu ifade etti.

“Romantik aşk, 2 yıl sonra olgun aşka dönüşmeli”

Prof. Dr. Tanör, romantik aşktan, olgun aşka geçiş için çiftlere bazı önerilerde de bulundu. “Eğer aşık çiftler birbirlerine ilk 2 yıl boyunca “çiçek yetiştirir” gibi özen göstermiş ve ayrı bir dostluk kurabilmişlerse, stres hormonları düştüğünde durumları olgun aşka dönüşür. Ruhsal birlikteliğe dönüşen ilişkilerde, filmi birlikte izlemenin keyfi, birlikte seyahat etmenin tadı bambaşka hissedilir. Zihinsel teori bu olgun aşklarda çalışmaya başlıyor, karşınızdakinin kusurlarını görüyorsunuz ama onu olduğu gibi kabul edebiliyorsunuz.” seklinde konuştu. Son olarak da uzun ve sağlıklı ilişkilerin kurulabilmesi için de iletişim halinde olunması, anlaşmazlıkların üstünün örtülmemesi gerektiğini hatırlattı. “Çiftler birbirleriyle sen diliyle suçlayıcı tarzda değil, ben diliyle konuşmalı. Sen böyle yaptığımda ben çok üzülüyorum gibi kendi hislerini paylaşmaya yönelmeli ve çiftler arasında bir arkadaşlık duygusu geliştirebilmeli.” diyerek tavsiyelerde bulundu.

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x
İlginizi Çekebilir
Siyah noktalarla vedalaşın: Sadece 1 kaşıkla cilt mucizesi! Yoğurda ekleyin, siyah noktalar silinsin
Siyah noktalarla vedalaşın: Sadece 1 kaşıkla cilt mucizesi! Yoğurda ekleyin, siyah noktalar silinsin
Şifa dolu mucize bitki: Kokusu bile yetiyor! Baş ağrısı ve sivrisineklere karşı doğal güç
Şifa dolu mucize bitki: Kokusu bile yetiyor! Baş ağrısı ve sivrisineklere karşı doğal güç
Yorgun sabahlara elveda! Enerji dolu sabahlar için 7 bilimsel ipucu ile hayatınız değişsin
Yorgun sabahlara elveda! Enerji dolu sabahlar için 7 bilimsel ipucu ile hayatınız değişsin
Sürekli uyku bastırıyorsa dikkat: Uyku krizinin bilinmeyen yüzü! Bu belirtiler hayatınızı değiştirebilir
Sürekli uyku bastırıyorsa dikkat: Uyku krizinin bilinmeyen yüzü! Bu belirtiler hayatınızı değiştirebilir
Son Haberler
Burası ne Çeşme ne Alaçatı: Saklı bir koy, cam gibi deniz! İzmir’in Maldivleri burası!
Burası ne Çeşme ne Alaçatı: Saklı bir koy, cam gibi deniz! İzmir’in...
Yağsız ama çıtır çıtır: Kahvaltıya yeni efsane! Balon gibi kabaran pişi tarifi
Yağsız ama çıtır çıtır: Kahvaltıya yeni efsane! Balon gibi kabaran...
Bakir doğası ve turkuaz deniziyle eşsiz: Unutulmaz huzur dolu tatil adresi! Ege’nin saklı cenneti sizi çağırıyor
Bakir doğası ve turkuaz deniziyle eşsiz: Unutulmaz huzur dolu tatil...
Mis gibi kokuyor ama yaklaşanı yakıyor! Güzelliğine aldanmayın: Koparmanın cezası tam 387 bin TL
Mis gibi kokuyor ama yaklaşanı yakıyor! Güzelliğine aldanmayın:...
Meteoroloji uyardı, yaz şimdi başlıyor: Termometreler rekor kıracak, gölge bile serinletmeyecek! O gün kavurucu sıcaklar geliyor
Meteoroloji uyardı, yaz şimdi başlıyor: Termometreler rekor kıracak,...
İBB | Annelerin yanındayız
İBB | Annelerin yanındayız

Ana Sayfa
Gündem
Ekonomi
Politika
Teknoloji
Spor
Dünya
Sağlık
Magazin
Kitap
Turizm
Altın Kızların Mutfağı
Advertorial
CANLI MAÇ
BÖLGE
BİLİM-TEKNOLOJİ
KÜLTÜR - SANAT
İpucu
Kimdir?
Nedir?
Ramazan Haberleri
Genel
Ajans
SULAR NE ZAMAN GELECEK?
Otomobil
Eğitim
DIŞ HABERLER
GÜVENLİK
GENEL
Günün Haberleri
Arşiv
Hava Durumu
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Genel
  • Gündem
  • Politika
  • Sağlık
  • Spor
  • Teknoloji
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Hava Durumu

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.