İSMAİL CENGİZ
Türk-Suud ilişkilerinin temelindeki en ortak nokta, şüphesiz ki,  din kardeşliğimizin dışında Osmanlı döneminde iyi ya da kötü paylaştıklarımızdır. Her ne kadar her iki toplum içinde çeşitli rivayetler, dedikodular, suçlamalar, yanlış anlamalar-anlaşılmalar olsa da Arabistan yarımadasındaki bu dindaş ülke ile ilişkilerimiz geçmişte, günümüzde olduğu gibi kesintisiz devam edecektir.

Ancak her iki ülke arasındaki ilişkileri sadece "Hac" ve "Umre" ziyaretleriyle değerlendirmek doğru değil.
Ekonomik ve siyasi alanda ortak stratejilerin geliştirilmesi durumunda, her iki ülke de kazançlı çıkacaktır. İki ülke arasında geliştirilecek stratejik ortaklık, aynı zamanda bölgede huzur ve istikrarı da sağlayacaktır.

Suudi Arabistan'dan bahsetmişken şunu da ifade etmek gerekir ki, bu ülke içindeki kutsal mekanlardan dolayı dünyadaki tüm Müslümanlar tarafından, İslam Ülkeleri tarafından koruma altına alınmak durumundadır.

Dolayısıyla Suudi Arabistan'ı Suriye, Mısır, Libya veya Tunus ile kıyaslamak ya da böyle bir beklenti içinde olmak doğru değildir. Mekke ve Medine gibi kutsal kentleri korumak için mevcut rejimin devamı gerekiyorsa –ki gerekiyor-, bunun önlemi mutlaka alınmalıdır..  Çünkü sırf Kabe'nin varlığı dahi Suudi Arabistan'ı "dokunulmaz ülke" kılan bir hususiyettir.

Düşünün bir tarafta İslamiyet'in doğuşuna ev sahipliği yapan bir ülke... Öte tarafta ise İslamiyet'in bayraktarlığını yapmış olan  bir ülke...

Kanaatimce bu iki ülkenin bir araya gelmesi İslam Dünyası'na çeki-düzen vereceği gibi,  küresel güç dengesini de değiştirecektir...

Bu konuda özellikle geçmişte öcü olarak gösterilmeye çalışılan RABITA teşkilatına büyük görev düşmektedir.  2013 yılından itibaren iki ülke arasındaki ekonomik, siyasi, tarihi, kültürel işbirliğini görüşmek üzere uzmanların katılacağı bir dizi karşılıklı toplantılar, çalıştaylar düzenlenebilir...

Örneğin ilk toplantının adı Türkiye'de "Suudi Arabistan Konferansı", Suudi Arabistan'da ise "Türkiye Konferansı" olabilir.
Her iki toplantının ardından her iki ülkede olmak üzere "Türk-Suud Konferansı" düzenlenebilir.  Türk-Arap STK.ları, Suudi Büyükelçiliği bu tür organizasyonlar için kolları sıvamalıdırlar. Böylesi bir etkinliğin alt yapısında da görev almaktan onur duyarım.

Ama bu çalışmaları beklemeksizin özellikle Suudlu iş adamlarının faaliyete geçmesi gerekir. Suudi Arabistan prenslerinin Türkiye'ye yapacakları yatırım, diğer Arap iş adamlarının da yatırım yapmasını sağlayacaktır. Türkiye'nin ev, konut alımında olsun, iş kurmada olsun Suudi Arabistanlılar'a kolaylık gösterecek önlemleri almasında fayda vardır.
Mail : ismail.cengiz@istanbul.com
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.