Çayımız çorbamız tehdit altında

Karadeniz'de çay bitiyor, fındık bitiyor, hamsi çoktan kaçtı. Bilim adamları uyarıyor, İklim krizi geliyor, aşırı hava olayları topraklarımızı yaşanmaz hale getirebilir. Bunun adı İklim Krizi... Çayımız da çorbamız da tehdit altında...

23 Eylül 2022 Cuma 14:20
Çayımız çorbamız tehdit altında






Kadriye KOCA

Bilimadamlarının yıllardır uyardıkları iklim krizi, küresel ısınma gerçeği artık çayımızı çorbamızı  tehdit eder hale geldi. Adeta bir misafirlik geleneği olan çay üretimi Karadeniz’de iklim değişikliği nedeniyle verim kaybı yaşıyor. Çaykur Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, buseneki çay üretimi ile ilgili olarak ‘çay yağışı bol olan yerlerde yetiştiği için bölgede yağış azaldıkça çay rekoltesi de düşüyor’ dedi.

İklim krizi sadece az yağış almak değil düzensiz sel gibi yağışlar, çok yağışlı günlerden sonra çok kurak günler veya çok kurak günlerden sonra ürünlerin kuruması ile gelen aşırı yağışlı günler olarak kendini gösteriyor. Bölge insanı bu iklim değişikliğinin ürünleri vuracağını verimi düşüreceğini veya tümüyle yok edeceğini şimdiden görüp tedbir alması gerekiyor. Aşırı kurak günler, barajların susuz kalmasına, nehir ve göllerin kurumasına ve toprakta çölleşmeye neden olurken bölgenin tarımsal üretimi olumsuz etkilenecek ani hava değişimleri ürün verimliliğini vuracak, susuz günler ise bölgede belki de yeraltı ve yerüstü suların çekilmesine neden olacak. Küresel iklim krizi çayımızı, çorbamızı vuracak… Bölgede etkili olan yeni iklim durumuna göre ürün planlaması yapmak gerekiyor. Yakında ürün etiketlerine üretim aşamasında ne kadar su tüketildiğini belirten ‘su ayak izi’ de yazılacak. Beslenme tarzımızı üretebildiğimiz ve iklim değişikliğinden az etkilenen ürünler üzerinde yeniden şekillendirmek gerekecek. Yakın zamanda Papa Francis çevreyi korumak için gençlerden daha az et yemelerini istemişti. 

İklim krizinin getirdiği kuraklık nedeniyle 200 milyon kişinin göç edeceği tahmin ediliyor. Göç toplumsal sorunlara yol açacak. Aşırı sıcak hava alerjik hastalıkları tetikleyecek, sağlık hizmeti ihtiyacını arttıracak. İklim değişikliği nedeniyle sıcaklıkların 3 derece artması küresel ekonomiyi vuracak. Bütün ekonomiler benzeri yaşanmamış krizlerle karşılaşacak. Sıcak hava daha saldırgan bir dünya getirecek, havalar ısındıkça suç oranları artacak, güvenlik ihtiyacı belki de baskıcı politikaların öne çıkmasına neden olacak.

Karadeniz hamsiye hasret

Küresel iklim krizinin tetiklediği kuraklık ve sıcaklık artışları deniz suyunu da ısıttığı için serin sulara kendini atmak isteyen hamsi Karadeniz’de bizim kıyıları terketti, daha serin olduğu için Karadeniz’deki Ukrayna, Rusya kıyılarına kaçtı. Bizim yağışlı Karadeniz sıcaklıklar ve düzensiz yağışlarla bazen de sel felaketleriyle iklim krizinden nasibini alacak gibi görünüyor.

Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Ekoloji ve Ekosistem Uzmanı Prof. Dr. Turan Yüksek, küresel ısınmanın etkileriyle yağış rejimi değişen Doğu Karadeniz'de içme suyu kaynaklarının kurumasına ilişkin yaptığı açıklamada sorunun uzun zamandır kendini gösterdiğini belirtiyor; “Aslında doğa uzun zamandan beri kuraklık sinyalleri veriyor. 30 yıllık süreçte yaptığımız her türlü müdahalelerdeki oluşan eksikler ya da hatalı uygulamalar bu sorunun oluşmasını hızlandırdı. Aynı hatalara devam edersek geleceğe dönük yağışlar ve içilebilir su kaynakları ile ilgili sıkıntıları yaşayabiliriz”

Yani Karadeniz’de çaya, çorbaya, hamsiye, fındığa hasret günler bizi bekliyor.

Karadeniz su zengini bir yer değil

Doğu Karadeniz bu sene yüzde 58 daha az yağışla mevsimi tamamladı. İçme suyu kaynakları ve derelerde kuruma aşırı sıcaktan göllerin ve nehirlerin kuruması Karadeniz’i sanki başka bir coğrafya haline getirdi.

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, kuraklıkla ilgili, Gümüşhane'de Tersun Dağı'ndan doğan ve Karamustafa, Boyluca ve Hasköy köylerinden geçen Boyluca Deresi'nde suların çekildiğini tarım ve içme suyunda kullanılan dere yatağının da 10km boyunca kuruduğunu belirtip; "İlkbaharda dereler gürül gürül akıyordu, bir ara sular çok kuvvetliydi ama küçük, kısa bir kurak periyot, yağışsız periyotta bir anda Karadeniz'de durumu kuraklığa dönüştürdü. Aslında Karadeniz su zengini bir yer değil" dedi

Siz kavga ederken sular çekildi, kuşlar öldü

Ülkemizdeki siyasetçilerin kamu gündemini meşgul eden kayıkçı kavgalarından bıkan halkımız gerçek meselenin çayın fındığın rekolte düşmesi, gıda güvenliğinin azalması, sıcaklıkların getirdiği hastalık ve biyoçeşitlilik kaybı olduğunu karar alıcılara öğretmek zorundadırlar. Ülkemizin her yerinde kuruyan göller, yanan ormanlar, nesli tükenen hayvanlar, aşırı sıcak havalar, afet şeklinde gelen su baskınları, deniz kirliliği.. bütün bunlar için karar alıcıların Paris İklim Anlaşması’nda da taahhüd ettiği üretimde karbon salınımının azaltılması, yeşil enerjiye geçiş  yol haritalarının adım adım belli olması ve bu konuda her sektör uzmanları tarafından ne gibi adımlar atılacağının bilinmesi ve buna göre hareket edilmesi gerekiyor. Uzmanlar uyarıyor, BM Genel Sekreteri A. Gutteres uyarıyor, toplu eylem veya toplu intihar… Toplu eylem için de COP27 iklim toplantısına gitmeden önce ülkemizin net sıfır için yol haritasını açıklaması gerekiyor, bizler kayıkçı kavgalarıyla uğraşırken SULAR ÇEKİLİYOR, KUŞLAR ÖLÜYOR.

Ülke yanıyor, bilime kulak verin

İklim krizinde kısırdöngü burada bulunuyor, sıcak havalar düzensiz iklim değişiklikleri yangınlara sellere neden olur, hava sıcaklıkları orman yangınlarını arttırır, ormanın tekrar onarılması sıcaklıkları azaltan bir faktör olabilmesi, biyoçeşitliliğe katkı sağlaması yıllar alır, Ormanla birlikte canlılar ölür, dereler kurur. Bu mevsimde bile Mersin’de yaklaşık bin 500 hektar ormanlık alan yangınla zarar gördü. Bölgede çalışma yapan uzmanlardan Orman Fakültesi Toprak ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Yıldız, “Ağaçlarda çalılarda tutunan besin elementi yangınla birlikte hepsi birden toprağa yüklendi. Toprağın bu kadar besin elementini tutması, kapasitesini aşan bir durum. Yangın sonrası en büyük tehlike budur” dedi. Yıldız, çözümünü de sundu; Erozyonu kesecek besin elementini tutacak teraslar yapmalıyız"

Çözüm yerine;

Çorbamız, suyumuz, fındığımız, çayımız ve sağlıklı gıdaya ulaşımımızı tehdit eden kuraklık ve iklim değişikliği her yıl biraz daha artıyor. Binlerce insanın ölümüne neden olan sellere, dengesi bozulan mevsimlere ve sıcak hava dalgaları nedeniyle ölümlere, hastalıklara tanıklık ediyoruz. Bunun adı İklim krizi…İklim krizi bizi es geçmeyecek, Ülkemiz ve Anadolu toprakları en çok vurduğu yerlerden biri olacak, ürünler azalacak, hastalıklar artacak o çokluğuyla övündüğümüz bitki ve hayvan türlerinin sayısı azalacak, seller, kurak topraklar, kuruyan göller çevremizi saracak. Guterres’in dediği gibi toplum eylem veya toplu intihar…

Ülkemiz Türkiye'nin, aşırı hava olaylarına karşı Avrupa’nın en kırılgan ülkesi ve aynı zamanda dünyada atmosfere en çok karbon salan 14'üncü ülke olduğunu bilmemiz gerekiyor. Yakın gelecekte İstanbul, İzmir gibi kıyı şehirlerimiz deniz ve okyanuslardaki suların yükselmesi nedeniyle kıyı bölgeleri sular altında kalabileceği öngörülüyor. 2030 yılına kadar yüzde35 karbon salınımının azaltılması için ülkemizin yol haritasının açıklaması ve sektör ilgilileriyle detayları paylaşması gerekiyor. 6-18 Kasım Mısır’da yapılacak COP27’ye taahhüdlerimizin altyapısını da hazırlamış olarak gitmemiz gerekiyor. Toplu intihar seçeneğinden önce bu son çıkışımız…

Son Güncelleme: 23.09.2022 14:46
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.