9044,89%0,15
34,26% 0,07
37,61% -0,04
2881,81% -0,16
4864,58% 0,00
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Zeytinburnu İlçe Belediye Başkanı adayı Onur Soytürk, Adalet Meydanı’ndaki halk buluşmasında, Murat Kurum'a Gazze çağrısı geldi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan AKP adayı Murat Kurum'a 'Gazze'ye yardım' daveti geldi. İmamoğlu çağrısında 'Çekinme gel, bekliyorum...' dedi.
Zeytinburnu’nda konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Murat Kurum’un, ‘31 Mart'ta Gazze'deki mazlumlar sevinecek’ sözlerine sert tepki gösterdi. Kurum’a bir davette bulunan İmamoğlu, “5 Mart Salı günü, yani 3 gün sonra, sabah 11.30’da, seni Sultangazi'deki tesislerimize, lojistik sahaya davet ediyorum, gel. Orada beraber İstanbulluların yardımlarını, hep beraber Gazze'ye yolluyoruz. Gel. Bekliyorum” dedi.
Meydanı ve çevresindeki boşlukları hınca hınç dolduran coşkulu kalabalık, İmamoğlu ve Soytürk’e sevgi gösterilerinde bulundu.
CHP Parti Meclisi üyesi Mahir Yüksel ve CHP milletvekili Yunus Emre de halk buluşmasında, İmamoğlu ve Soytürk’e eşlik etti.
“Ben ne 31 Mart 2019’da ne 23 Haziran'da ne de geçtiğimiz seçimlerde gözetlemediğim bir şeyi söyleyeceğim” diyen İmamoğlu, konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı:
“Artık alanlarımızda, otobüs selamlama yaptığımız caddelerde, tam bir halk ittifakı, halkın vicdan ittifakı, gönül ittifakı var. Ailelerin ittifakı var burada. Herkes var burada. Ben, öyle bir ailede büyüdüm ki, o ailede her siyasi görüş vardı. Her partiden insan vardı. Görüşü, etnik kökeni, inancı ne olursa olsun, fark etmez; İstanbul'u yanımda o kadar güçlü hissediyorum ki, dünyanın e mutlu insanıyım.
Bu şehrin güzel insanlarının, milletimizin bana verdiği güç bir başka, verdiği enerji bir başka. Yol arkadaşlarım burada. Yönetici dostlarım, milletvekillerim, parti meclisi üyelerim burada. İçten söylüyorum; şu 29 gün geçse de bir an önce yine milletimizin arasına karışarak, bu şehrin her ilçesine, her mahallesine, çocuklarına, gençlerine hizmetlerimizi, katlayarak devam etmeyi yaşasak.”
“Kalben söylüyorum güzel anneciğim; ben zaten, 24 saat dolmadan söylediklerini yolda giderken bile döndüren, 24 saat dolmadan kendi söylediklerini çeviren ve yalanlayanlara benzemem. Ve içten söylüyorum: Bu kardeşiniz, size verdiği her sözü yapmak için gecesini gündüzüne katan bu kardeşiniz söyler ve inanın yapar. Bu kardeşiniz sizi aldatmaz. Bu hemşehriniz sizi aldatmaz. Zaten siz aldananı da sevmezsiniz, aldatanı da sevmezsiniz.
Bakın onlar ne yapıyor? Bir gün, ‘Onu davet etmedik. Kendi kendine davet uyduruyor’ diyorlar. Ertesi gün, ‘Koltukta ismi vardı. Niye gelmedi’ diyorlar. Yani sözleri bir gün, sözleri. Ya da bu milletin parasıyla, bu milletin vergisiyle çalışan ama bizim adımızı bile anmayan TRT'ye çıkar, ‘Benimle yayına çıkamaz, benimle proje tartışamaz’ der, bir gün geçer, ‘İstanbul'u konuşacağımız her alanda olmaktan zevk duyarım’ diye ben söyleyince, hemen geri adım atıp… ‘Samimi değil’ der benim için. Yahu ben size bir şey söyleyeyim mi? Bunları tarifleyen, bu arkadaşı ve ekibini tarifleyen bir söz: Hani milletimiz bilir; tornistan.”
“Bir başka örnek daha vereyim mi tornistana: Felaket projesi. Allah'ın izniyle yaptırmadık, yaptırmayacağız Kanal İstanbul'u, yaptırmayacağız. Bu milletin geleceğini çalamayacaklar. Bu memleketin topraklarını, bu milletten alamayacaklar. Yaptırmayacağız. İşte o felaket projesi Kanal İstanbul için, bağıra bağıra, hatırlayın televizyondaki röportajlarını… ‘Ya-pa-ca-ğız.’ Öyle diyorlardı, hatırlayın. Şimdi de ne diyor?
Hatta ona soru soran, gazetecilere de fırça atıyor. ‘Neden devamlı bana bunu soruyorsunuz’ diyor. Erzincan'daki o skandal ihmallerine… Rahmet diliyorum. Hala ulaşılamayan 9 madencimizin acı hatırasına binaen, o konuya hiç girmeyeceğim. Ama bunların seçimler gelince büründüğü hallere, inanın acı acı gülüyorum. Hani vardır ya; bir de kendileri parolayı çok kullandılar. Neydi? ‘Dik dur, eğilme.’ Vallahi şimdi eğri büğrü değil bunlar, büklüm büklüm, kıvır kıvır bir hallerdeler. Tuhaf halleri var, tuhaf.”
“Bu hallere düşmelerine vallahi billahi üzülüyorum. Çünkü niye biliyor musunuz? Ben bu memleketin, kim olursa olsun, hiçbir ferdine… Onlar düşman tavrı yapıyor ya düşman tavrı. Ben bu memleketin hiçbir insanına öyle demem, demedim. Bakmam, bakmadım. Dolayısıyla ben onları nasıl görüyorum biliyor musunuz? Şu anda her gün bana laf yetiştiriyorlar ya. Ben onları devletteki çalışma arkadaşlarım görüyorum, biliyor musunuz? Ama bunlar, tembel arkadaşlar. Bunlar çalışmıyorlar. Onun için onlara gülüyorum. Ama aynı zamanda üzülüyorum. Fikirleri ve vicdanları hür olmadığı için üzülüyorum. Onlar, sadece bir kişinin buyruğunda, boyunduruğunda ya da tensipleriyle iş yaptıkları için üzülüyorum. Bazen bunlar için boşuna mı üzülüyorum, diye de düşünmüyor değilim.
Neden? Hatırlayın lütfen. 2019’da ne diyorlardı Ekrem İmamoğlu için, ‘Binali Yıldırım mı diyeceksiniz, Sisi mi diyeceksiniz’ diyorlardı. Sisi ben oluyorum bu arada. Sisi dedikleri de bu arada Mısır Cumhurbaşkanı. ‘Kötü’ dedikleri Sisi'nin, 15-20 gün önce ayağına gittiler; doğru mu? Allah, öyle bir günde bunu yaptırıyor ki; Sevgililer Günü'nde yaptırıyor. Hatta, ‘Sevgili arkadaşımı Ankara'da misafir ederim’ de diyor. ‘Çok arzularım’ diyor. Ne zaman dedi? 14 Şubat Sevgililer Günü'nde. Kimse ‘hayırdır’ demiyor. O gün onu alkışlayanların hiçbir tanesi, çıkıp da ‘Yahu kardeşim, hayırdır’ demiyor. ‘Nedir bu U dönüşü’ demiyor?”
“Bir başka örnek daha vereyim. Yine 2019’da ne dediler? Bunların sözlerini hatırlıyorum da Allah esirgesin. Böyle bir söz desem, bu tarz sözleri ben söylesem var ya, bu milletin huzuruna vallahi çıkamam. Bu yüz müdür, meşin midir; anlamadım. Nasıl bir yüz var bunlarda, ben anlamadım. ‘Esenyurt düşerse…’ Bak bak, lafa bak. Lafın ağırlığına bak. Neymiş efendim, ‘Mekke düşermiş.’ Allah aşkına ya. Allah sizi ıslah etsin. Yahu Mekke'yle Esenyurt ne alaka değil mi? Milletin arasına nifak sokacaklar ya; milletin o inancını kullanacaklar ya… Şimdi ben size söyleyeyim. Şurada, yollarda gezerken, bazen, -inanın 100’de 1 görüyorum Allah'ıma şükür. 5000’de 1 görüyorum da ben yine de 1000’de 1 diyorum- bazen surat asık, böyle sert bir şekilde bana bakan seçmenler görüyorum. Ben söyleyeyim.
Kalben biliyorum; beni tanıdıkları için değil, tanıyamadıkları için kızgınlar. Yoksa beni tanısınlar var ya kalbine sokacak, bir daha çıkarmayacak. Onu da biliyorum. Az önce orada, parti binasındaydılar. Tepedeydiler. Onlara selam verecektim, buradan içeri gittiler. Ama evinin camının arkasında beni dinliyorlar şu anda. Bak vallahi beni dinliyorlar. Sanıyorlar ki Ekrem İmamoğlu bunları anlamıyor. Bana kızgın bakıyorlar. Niye? Bu yalan ifadeleri dinledikleri için, bu yalan konuşmaları, bu yalancıları dinledikleri için.”
“Şu 12-23 kanal var ya; bizim, paramızla bile reklamımızı almıyor. Senin, benim paramla yayın yapan TRT bile reklamımızı almıyor. O yöneticiler ne yapıyor biliyor musunuz? 86 milyonun kul hakkını yiyorlar. Zehir zıkkım olsun onlara. Bakın o yöneticiler, kul hakkı yiyorlar. Sanıyorlar ki bu millet, bu ucuz numaraları yutacak. Yutmaz. İşte onun için, inançları mesele edip; neymiş? ‘Esenyurt düşerse, Mekke düşermiş.’ Ne oldu? Esenyurt'u da kazandık. Mekke de Esenyurt da düştü mü? Düşmedi. Her şey yerinde kardeşim.
Şimdi, bu Mekke, Esenyurt meselesini alet ettiler ya. O zaman sanki işe yaramış gibi, bu acemi aday dayanamadı, dün bir laf yetiştirdi. Neymiş efendim? Bak, lafa bak Allah'ınızı severseniz: ’31 Mart'ta Gazze'deki mazlumlar sevinecek.’ ‘İBB'yi ben kazanırsam’ yani o kazanırsa, ‘Gazze'ye yardım edeceğim’ demiş. Neresinden tutarsan, eline geliyor. Ey Allah'ın adamı, ey güzel adam; ne diyeyim sana? Daha ne diyeyim yani? Allah seni ailene bağışlasın. Git, ailenle yaşa. Ama bu şehri sen bilmiyorsun, bu şehrin insanını hiç bilmiyorsun.”
“Ben bu laftan ne anlarım biliyor musunuz? Aslında farkında değil; hükümeti eleştiriyor burada. Yani koca Türkiye Cumhuriyeti Gazze'ye yardım edemedi, o gelince edecekmiş. Acemi adayın dengesi o kadar bozuk ki, farkında olmadan, aramızda kalsın onu eleştiriyor. Aramızda kalsın, Sayın Cumhurbaşkanı'na diyor ki, ‘Gazze'ye yardım et. Bak sen etmedin. Ben gelirsem, ben edeceğim’ diyor. ‘İBB Başkanı olursam, yardım edeceğim’ diyor. Daha yeni başladık. Kavga etmeyin. Yan yana afişleriniz var. Sonra makası alır, kesmeye başlarlar.
Bak; Sayın Erdoğan'ın sağı solu belli olmaz. Resimlerden de bir gün sonra seni pat diye çıkarıverir, tek kendi resimleriyle seçime girer İstanbul'da. Öyle yapar mı? Yapar, vallahi yapar. Ben zaten bekliyorum. Bir hafta, bilemedin iki hafta sonra meydanlarda; söyleyeyim. Dayanamayacak. Yine dayanamayacak. Keşke memleketin gerçek sorunlarına eğilse. Ama hani bir laf vardır ya; ‘Boynunu eğri demişler, nerem doğru ki’ demiş. Bunların işi böyle. Ben, bunlara boşuna ‘su kaynattı’ demiyorum. Boşuna ‘kayış attılar’ demiyorum. Vallahi Allah yardımcıları olsun. Ama neyse. Bu zor zamanlarda, emeklilerimizin yüzünün gülmediği zamanlarda, dar gelirlerinin sıkıntılarını had safhada olduğu zamanlarda, enflasyonun tavan yaptığı zamanlarda, Allah razı olsun, İstanbul'da yüzümüzü güldüren bir acemi aday var. Yüzümüzü biraz güldürdü.”
“Bu yardım konuları, hassas konulardır. İstismar konuları değildir. Bu kardeşiniz, bu işlerin reklamını yapmadı, yapmaz. Ama madem bu konuyu açtı; söyleyeceğim. Yakın çevremizdeki her savaştaki mazlum insanların yanında olmayı, kendi namıma değil, İstanbul halkı adına esirgemedik. Bu memleketin ve bu şehrin yönetimi olarak, her zaman yanlarında olduk, olmaya devam ediyoruz. Bakın Rusya-Ukrayna savaşı. Bu süreç içerisinde, belediyemiz olarak, özellikle Odessa kentine ve de göç etmiş Ukraynalı insanların farklı ülkelerde, şehirlerde çocuklarına, özellikle kadınlara dönük yardımları, sizler adına yolladık. Helali hoş olsun kardeşim.
İsrail'in insanlık dışı Gazze saldırısı başlayınca, yönetici ekibimizle hemen o gün oturduk, İBB Meclisi'ne önergemizi verdik. Gazze yardımı için, karar çıkarttık. Bölgeye yardım ulaştırılması belli şartlarda oluyor. Bu süreci ülkemiz adına da bir tek AFAD planlıyor. AFAD'la beraber bu süreci bekledik. Sonuçta izin çıktı. Hazırlıklarımızı bitirdik. 2 gün sonra, milletimiz adına yardımlarınız, Gazze'ye gidiyor.”
“Buradan sayın adaya yeni bir davette bulunuyorum. Bu davet işi olunca başı dönüyor ama… 5 Mart Salı günü, yani 3 gün sonra, sabah 11.30’da, seni Sultangazi'deki tesislerimize, lojistik sahaya davet ediyorum, gel, orada beraber İstanbulluların yardımlarını hep beraber Gazze'ye yolluyoruz. Gel. Bekliyorum. Çekinme, gel. Biz sana benzemeyiz. Davetimiz de asildir, misafirperverliğimiz de asildir. Gel. Gel. Çekinme. Senin gibi, misafire kaba saba sözler etmeyiz, ettirmeyiz. Yanıma gel, el ele, yardımları İstanbul halkı adına, birlikte Gazze'ye uğurlayalım. Ata’mızın güzel bir sözü var. Her çocuğumuz için bir vasiyettir: Fikri hür, vicdanı hür nesiller…
İşte akıl da vicdan da hür olmayınca, insan böyle mekanikleşiyor. Ne diyeceğini bilmiyor. Çünkü bunlar, talimat alarak iş yapmaya alışmışlar. Ben de yüzlerce örneği var; onlara girmeyeceğim. İnşallah 31 Mart'ta, 16 milyon insanımızla birlikte ne yapacağız? Bu fikri hür, vicdanı hür olmayanları bile özgürleştireceğiz, özgürleştireceğiz. Hani şu bir parmak eksilterek el sallıyorlar ya; 31 Mart'tan sonra o parmaklarını da özgürleştireceğiz. El sallayacaklar serbestçe. Böyle bir siyasi süreç olmamıştır. Onun için o kadar sorunluğumuz büyük ki, sadece bu seçimi 16 milyon insan için değil, fikri ve vicdanı hür olmayan o bir avuç insanı da özgürleştireceğiz kardeşim. Var mısınız özgürleştirmeye?”
“Bana diyorlar ki; ‘Bu seçimde tek kaldın. Bak her parti adayını çıkardı. Hatta bağımsız adaylar çıktı. 52 tane aday var. Tek kaldın, bu kez işin zor.’ Ben de diyorum ki; Allah'ıma bin şükür, kul hakkı yemedim kardeşim. Haram yemedim. Hak edenin hakkını, hak etmeyene vermedim. Eş, dost, akraba kollamadım. Kimseyi ‘oy verdi, vermedi’ diye, vallahi billahi ayırt etmedim. Eşit ve adil hizmet vermeye, en yüksek seviyede gayret ettim.
Ayrımcılık yapmadım. 5 yılın sonunda ne yaptıysam, şunu yaptım: Milletin parasını, millete verdim. Vermeye devam ediyorum kardeşim. O yüzden tek değilim. Zaten söylediniz. Benim 16 milyon hemşehrim, dağ gibi yanımda, dağ gibi. 52 değil, 152 rakip de çıksa, 31 Mart akşamı, biz, İstanbul'la birlikte oluruz. İstanbullularla birlikte olur ve anlaşırız. Hem de öyle güzel anlaşırız ki, hayal kuranlar şaşa kalır. 31 Mart akşamı daha mutlu, daha güzel ve çok daha başarılı bir İstanbul ve Zeytinburnu için hem bana hem de Onur Soytürk'e destek vermeye hazır mıyız?”