Dünya acı, yoksulluk, kavga ve savaşa boğulmuş durumda. Dinler arasında, ırklar ya da mezhepler arasında kanlı savaşlar yaşanıyor. Filistin, Mısır, Suriye, Afganistan, Keşmir, Arakan dinmeyen acılar içinde. Açlık ve yoksulluk sadece savaş bölgelerini etkilemiyor, dünyanın hemen her yerinde ciddi boyutlara varmış durumda.
Bütün bunların ise tek nedeni var: Nefretin teşvik edilmesi ve sevginin yaşanmaması.
Nefret insan nefsindeki en korkunç duygulardan biridir. Kavgalara, katliamlara, sevgisizliğe, dehşete, acılara sebep olur.
Nefretin, intikam hissinin, birilerini düşman olarak görmenin kimseye hiçbir zaman, hiçbir faydası olmadı ancak şaşırtıcı şekilde nefret kabul görüyor ve gittikçe de yaygınlaşabiliyor. Bu, hemen önlenmesi, tedbir alınması gereken aciliyetli bir durum.
Nefret ve sevgisizlik nedeniyle insanlar en küçük bir hataya bile tahammülsüz olabiliyorlar. Yolda kendilerine çarpan bir insanla ölümüne kavgaya tutuşup, unutkanlık yapan birine dehşet verici tepkiler verebiliyorlar. Gülünüp geçilecek, basit bir özür ile halledilecek günlük konular kavgaya dönüşebiliyor hatta öyle ki bazıları birbirlerinin canına bile kastedebiliyorlar.
Her konuda nefret söylemlerine rastlamak mümkün. Hakkını aramak isteyen, özgürlük-demokrasi adına ortaya çıkanlar da nefret sloganı atıyorlar, muhalefet yapmaya çalışanlar da… Spor karşılaşmalarında bile nefretin yarattığı dehşeti görüyoruz. Farklı takımın taraftarları arasında vahşete varan hatta ölümle sonuçlanan kavgalar yaşanabiliyor. İnsanlar sokakta değil birbirlerine selam vermek, birbirleri ile gözgöze gelmeye çekinir hale geldiler. Ancak bu durumu değiştirmek elimizde.
Biz sevgiyi anlatalım, sevgiden yana tavrımızı koyalım ve nefretin yanlışlığını, zararlarını herkese gösterelim:
Nefrete kendilerini kaptıran kişilerin düşünmeleri gereken aciliyetli konu şudur: Alışkanlıkla nefrete yöneliyor olabilirsiniz, belki de şu ana kadar nefretin size güç kazandıracağını düşünmüş olabilirsiniz. Saygının böyle kazanılacağını hatta sevgiyi oluşturanın da bu olduğunu zannediyor olabilirsiniz. Oysa çok yanılıyorsunuz.
Nefretle bir yere varılmaz, nefret huzursuzluk sebebidir, kargaşaya, acılara yol açar. Gelin bundan sonrasında sevgiyle yaşamayı, herşeye olumlu yaklaşmayı deneyin, nefretten sakının ve bir bakın bakalım kaybediyor musunuz, kazanıyor musunuz? Bir de bunu deneyin ve bu ayetin hükmünü unutmayın:
Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır, kim bir kötülükle gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Enam Suresi, 160)
Herşeyi sevgiye dair sloganlarla da çözebilirsiniz örneğin hakkınızı aramak için bir eylem yaptığınızda “kahrolsun” pankartları taşımak yerine “Gelin birlik olalım, bu sorunu birlikte çözelim” diyebilirsiniz. Ya da gelip arabanıza çarpan birine şefkatle yaklaşıp, yardımcı olabilirsiniz, muhalefet yaparken bile kıyasıya eleştirebilir ama bunu yine yapıcı olarak, saygı ve sevgi çerçevesinde yapabilirsiniz.
Bazı insanlar sevgiyi adeta unutmuşlar, gözleri donuk, bakışlarında tedirginlik, acımasızlık, sıkıntı var. Ancak bu düzeltilemeyecek bir durum değil. Sevgi güçlenmeye başlarsa nefreti ezecek ve yaygınlaşacaktır. Unutmayın ki insanlar sevgi neredeyse oraya yönelirler.
Gelin bizler sevginin diriltilmesi için yoğun gayret edelim. Sevgiyi gündem yapalım, her fırsatta doğru olanın bu olduğunu anlatalım ki nefreti yaymak isteyenler zemin bulamasınlar. Nefretle yola çıkıp ülkemizi bölmeye çalışanlar, nefret tohumları ekerek kendince halkımızı ırklara göre ayırmaya çalışanlar başarısız olacaklarını anlasınlar.
https://twitter.com/DamlaPamir
https://www.facebook.com/PamirDamla