İklim göçmenleri tüm dünyaya yayılacak.

Yaşadıkları coğrafyada kuraklıktan, susuzluktan ve doğal afetlerden kaçan insanlar başka bölgelere göç edecek, dünya kitlesel olarak gelen iklim mülteciliği ile boğuşacak. Türkiye için ise yakın gelecekte Orta Doğu, Afrika ve Asya'nın belli bölgelerinden gelecek göçmen kitleleriyle karşı karşıya kalacak. Bu durumda bizi devasa sosyo-ekonomik sorunlar bekliyor.

26 Ağustos 2022 Cuma 11:14
İklim göçmenleri tüm dünyaya yayılacak.

Dünyayı bekleyen sosyo-ekonomik bir sorun; İklim Mülteciliği

Kadriye KOCA

Kuraklıklar, artan sıcaklıklar, gıda üretimindeki azalma, seller, sular altında kalan şehirler derken insanlar yaşadıkları yerleri evlerini yurtlarını bırakıp iş bulabilecekleri, ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, yaşayabilecekleri bölgelere doğru göç etmeye başlayacaklar. Buna iklim mülteciliği diyoruz. BM Mülteci Örgütü (UNHCR), çarpıcı bir çıkış yaptı ve dünya genelinde göçmen sayısının ilk kez 100 milyon sayısına eriştiğini açıkladı. Bu sayı 10 yıl önce bunun yarısıydı.

Topraklarımız kurak, gıdamız yoksa ya da dalgalar evlerimizi yaşadığımız çevreyi yutmuşsa hepimiz yerimizi yurdumuzu bırakıp iklim göçmeni olabiliriz. İklim krizinin getirdiği felaketlerin hayatımızı nasıl altüst edeceğini dair bilimadamları her gün yeni öngörüler paylaşıyorlar. Bunlardan biri de çok sayıda insanın iklim göçmeni olmak zorunda kalacağı…yerinden yurdundan olacağı… iş, aş aramak için yollara düşeceği ve yeni gittikleri ülkelerde yaşam mücadelesi vereceği….

BM için sığınmacılık, göçmenlik ve mültecilik farklı hukuksal kavramlar.. hakları, statüleri ve yasal durumları farklı. Ancak buna yakın gelecekte çok sayıda insanın iklim göçmenliği de eklenecek. Dünyada her 78 kişiden 1’i göçmen iken yakın gelecekte bu sayı artacak, bunun getirdiği sosyo-ekonomik sorunlar ortaya çıkacak.

Şimdiye kadar ülkelerin savaşması ve iç savaşlar göçmenliğin en önemli nedenini oluşturuyordu. Yönetimsel sorunlar, güvenlik sorunları, öldürülme ve iç savaş korkusu demokratik olmayan uygulamalardan kaçışlar nedeniyle insanlar ülkesini terkedip başka ülkelere ve çevrelere sığınıyordu.  

Şu günlerde Venezuela, İran, Ukrayna, Rusya, göçmenliği artıran ülkeler durumunda. Bu ülkeler içinde Ukrayna 10 milyon ve Venezuela 4,4 milyon göçmen ile başı çekiyor.

2021 sonrasında Etiyopya, Kongo, Güney Sudan, Yemen, iç savaşlarla yılda 100.000- 500.000 arası insanını yitirerek göç kervanını besledi. Buna karşılık Suriyeli yaklaşık 10 milyon insan, hukuki statüsü olmadığı için “sığınmacı” olarak kabul ediliyor. Hukuksal tanımı ne olursa olsun dünya artık iklim mülteciliğine hazırlanmalı, yakın gelecekte iklim göçleri birçok ülkenin çözülmesi gereken sorunlarının başında gelecek.

‘Daha iyi bir dünya arayışı’

Demokratik uygulamalardan uzaklaşan ülkelerde olduğu gibi mülteci veya göçmen kervanına son zamanlar da çevre afetlerinin yaşandığı bölgelerden kaçışlar hızlanarak dünyanın nüfus dengesi değişecek.

Yaygın afetler, kuraklık ve yaşanmaz hale gelen çevresel etkiler nedeniyle pek çok insan sadece ülke dışına değil ülke içinde de bölgesel olarak yer değiştirecek.

Konu üzerinde çalışan bilim adamlarının çalışmalarına göre su kıtlığı, artan doğal afetler, tarımsal bozulma gibi nedenlerle insanlar büyük kitleler halinde yer değiştirmek zorunda kalacak. Tahminlere göre bu iklim değişikliği nedeniyle göç etmek zorunda kalan insan sayısı 2050 yılına kadar 200 milyona çıkacak.

WFP dünyada akut gıda güvensizliği çekenlerin sayısının iki misli artarak 345 milyona çıktığını bunun su kıtlığı, artan doğal afetler, tarımsal bozulma ve gıda üretimindeki verim kayıpları ile artarak devam edeceğini açıkladı. İnsanlar kitleler halinde ‘daha iyi bir dünya hayali’ ile afetlerden kuraklıktan, sıcaktan, gıdada ürün kaybından ve verimsizlikten kaçmak için sığınacak başka topraklar arayacak.

Ülke coğrafyanız yaşanmaz hale geldiği için insanoğlu daha yaşanılır coğrafyaları aramaya devam edecek, bu da öngörülmeyen bir göçmen sorununu hükümetlerin ve toplumların gündemine getirecek.

Dünya Bankası’nın 2018’de hazırladığı Ani Artış: Ülke içindeki iklim göçüne hazırlanmak raporunda Sahra altı Afrika, Güney Asya, Latin Amerika’da 2050 yılında 143 milyon kişinin iklim değişikliği nedeniyle ülke içerisinde göçe zorlanacağı öngörülüyor. Ancak göçü önlemenin en kolay yolu göçe neden olan çevresel koşulları ortadan kaldırmak… Kuraklık ve kişi başına düşen su miktarının azalması, deniz seviyesindeki artış ve kıyı kesimlerin fırtınalarla sular altında kalması iklim krizinin göçü tetikleyen etkenlerinden en ağır olanları… Dünya iklim krizini tedbirlerle dengede tutabilirse iç ve dış göç sorununun çözümünü de bulmuş olacak. Aksi halde bütün dünyayı saran bir iklim göçmenliği durumu milyonlarca insanın yer değiştirmesine bunu yaparken bütün hukuki haklarını kaybetmesine malını canını vermesine neden olacak.

Göç haritaları değiştirecek

Dünyanın iklim haritası değiştikçe göç ve nüfus haritası da değişecek.  2030 yılına kadar buzulların erimesinden dolayı sular altında kalacak 9 şehir belirlendi. Bunlar Amsterdam Hollanda, New Orleans ABD, Venedik İtalya, Ho Chi Minh şehri Vietnam, Kalkuta Hindistan, Basra Irak, Bankong Tayland, Georgetown Guyana, Savannah ABD.

Dünyadaki tüm buzullar eridiğinde denizler tahmini 80 metre yükselecek ve kışı şehirlerimiz sular altında kalacak. Deniz ve okyanus seviyelerinin yükselmesinde tahmini süre 50-100 yıl içinde –bölgesel farklılıklar olmakla birlikte- Anadolu’nun kıyı şehirlerinin de sular altında kalacağı öngörülüyor.

Suya gömülecek şehirler için tedbir alınmaya başlansa bile ülkelerin coğrafi yapıları, altyapı sistemleri, demokrafik haritaları hatta yönetim şekilleri bile değişecek. Göç ve onun getirdiği sorunlar ilk sıralarda yer alacak…

İklim göçmenliğindeki artışla birlikte her bölge için özel ve detaylı şekilde iklimsel, sosyo-ekonomik, biyofiziksel ve politik modeller hazırlanarak bu bölgelerde oluşacak riskler öngörülebilir. Çözüm için planlar yapılabilir.

Dünya alarm veriyor, her şey yolundaymış gibi yapamazsınız’

Bunu dile getiren uzmanlar karar alıcılardan hızlı uygulanabilir ve tavizsiz bilimsel kararlar almasını bekliyorlar. COP26 İngiltere’de yapılmıştı. COP27 Kasım’da Mısır Kahire’de yapılması planlanıyor. Aktivistler ve bilim adamları yetkililere yöneticilere ev ödevlerini ne kadar ciddiyetle yaptıklarını soracaklar. Dünya ısı dengesini 1.5 derecede tutmak için ev ödevleri yapılmamışsa bizi yüksek sıcaklıklar, susuzluk ve kaçınılmaz olarak iç ve dış göçler bekliyor.

Bu göçlerden biz de payımızı alıyoruz, gelecekte bu sorun artarak devam edecek. Anadolu toprakları da bugün Suriyelilerle özdeşleşse de Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden gelmesi beklenen mülteci akımlarına karşı plan ve programını yapmalıdır.

Amerika ve Avrupa göç konusunda tebdirler alıyor. Trump Meksika sınırına duvar örerken veya Yunanistan Türkiye sınırını çelik bariyerle tamamen kapatırken bu bölgelerden gelebilecek kitlesel göçlere karşı durmaya çalışıyorlar. Bu arada IMF ülkelere ‘önceliğiniz açlık ve yoksulluk sorunu olsun’ çağrısında bulunuyor. Çünkü iklim krizinde yaşanan afetler, yoksulluğu, gıda yetersizliğini ve hatta açlığı beraberinde getiriyor. Bulunduğu yerde karnını doyuramayan kitleler göç etmenin yasal ve yasadışı yollarını deneyecekler. 2070 için öngörülen dünyadaki 3 kişinin 1’inin iklim göçmeni olacağı….

Biz küçük siyasi krizlerimizle boğuşurken….

COP27’ye evsahipliği yapacak Mısır iklim krizinden en çok etkilenecek ülkeler arasında ilk sıralarda… Nil nehrinde yaşanacak değişim ve kuraklıklar bölgeyi bütün canlılar için yaşanmaz hale getirebilir. Dünyada en hızlı tahribatın yaşanacağı bölgeler olarak Endonezya, Mısır, Güney Kore, Montserrat Adası ve Ekvator Ginesi’nin başkentleri artan nüfus iklim ve doğa şartlarından dolayı boşaltılacak yerler arasında sayılıyor.

İklim krizi sıcaklık artışını ve toplumsal çatışmaları ve salgın hastalıkları da beraberinde getirecek. Daha önce bilinmeyen virüsler ortaya çıkıp bütün canlıları etkilemeye veya salgın hastalık oluşturmaya başlayacak.

Dünyanın pekçok yerinde sıcak çatışma bölgelerinden, istikrarsız üretimden, güvenlik şartlarının sağlanamaması, kıyı şeridi erozyonu gibi iklim değişikliğinin etkileri, çevredeki insan topluluklarının yer değiştirmesine neden olacak. Bilim adamlarının bildirdiklerini tekrarlamakta fayda var; Tahminlere göre göç etmek zorunda kalan insan sayısı 2050 yılına kadar 200 milyona çıkacak.

Nüfus artışı, sanayileşme ve iklim değişikliği gibi çeşitli nedenlerden dolayı su kaynakları tehdit altında bulunuyor. Türkiye de susuzluk sıkıntısı ile karşı karşıya. Yapılan hesaplamalara göre 70 yılda su kaynaklarımızın yüzde 60’ını kaybettik. Krizden en çok Akdeniz havzası etkilenecek. Ülkemiz de bu havza içinde.

Biyologlar Derneği eski başkanı Hasan Sarpten’in dediği gibi ‘varsın iklim krizi biz farkına varmasak da bizim bu adadaki geleceğimizi tehdit eden en önemli unsur olsun. Biz küçük siyasi krizlerimizle boğuşmaya devam edebiliriz’…

İklim göçmenliği karşımızda devasa bir sorun olarak yer aldığında çözüm için hazırlıklı ülkeler bunu en az hasarla atlatırken hazırlıksız ülkeler ise ellerindeki su toprak vs.. kaynaklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaklar. O gün küçük siyasi çekişmeler, menfaat hesapları vs.. bizi kurtarmayacak.

Son Güncelleme: 26.08.2022 22:41
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.