Son Dakika Haberler
2015-12-08 18:09:49

Sosyal Medya ve Kendini Kaybeden Finans Sistemi

Can İlker

08 Aralık 2015, 18:09


Ne zaman martı sesi duysam küçüklüğüme giderim ve hafızamda Heybeli Ada anılarım canlanır.
Kocaman evde, ailecek geçirdiğimiz yaz ve kış günlerinin önemi büyüktür benim için.
Neden mi ?

Çünkü bütün aile bir aradadır. Herkes bir işin peşinden koşardı ve böylece kocaman evin düzeni sağlanırdı.
Evet yanlış okumadınız. Herkes yani bütün aile bir aradaydı. Herkes konuşurken birbirinin suratına bakardı. Yemek masasına ailecek otururduk ve ailecek kalkardık. Beraber film izlerdik ve filmden sonraki çay servisini beklerdik.
Bu anlattığım yaşam, 20 sene içerisinde yok oldu. Peki bunu yok eden en büyük etken ne oldu ?

O zamanlar aklımızı, birliğimizi ve kendimizi çalan ve hapseden “akıllı telefonlar” yoktu. Sosyal medyada kim ne yapmış diye insanlar birbirlerini kovalayarak bütün gününü geçirmiyordu.

Gündüzleri de (daha çocuk olduğumdan dolayı) arkadaşlarımızla vakit geçirirdik.

Öyle buluşmak için mesaj attım gitmedi, cevap gelmedi ve yere karar veremedik derdimiz yoktu.

Şahsen kapıya gidilir ve bütün gücümüzle bağırarak arkadaşımızın aşağı inmesini beklerdik. Bugün bu hareketi yapmak büyük cesaret ister.

Çağırılan arkadaşımız ise ya gelecek ya da gelecekti. Çünkü gelmezse “Alman Kale’de” ilk kaleci görevini üstlenirdi. Bu da onu orta, kafa, gol atmaktan mahrum bırakırdı ve o zamanlar kimse bunu istemezdi.

Alman Kale dedim, yanlış okumadınız. O zamanların en kral oyunuydu. Bunu gün içinde istop, yakar top ve saklambaç takip ederdi.

Oyun oynamadığımız zaman da bisiklete binerdik, tartışırdık ve gülümserdik. Ama herşey karşılıklı, yüz yüze olurdu. Öyle “klavye delikanlılığı” yoktu o zamanlar.

Biz kitleyen “akıllı telefonlar” yoktu. Özgürdük. Kendi irademiz vardı. Güçlü karakterlere sahiptik. Aklımız bizi terk etmemişti.

Şimdi görüyorum ki konuşurken birbirimize bakmıyoruz bile. Telefonu elimizden bırakamadığımız için yemeği üzerimize döküyoruz. Cesaretimizi kaybettiğimizden dolayı mesaj atarak kendimize sosyal çevre oluşturuyoruz. Bütün günü gelen mesajlara cevap vermek için ve “sosyal medyada” hiç tanımadığımız insanları takip etmek için harcıyoruz. (Eskiden bu kadar merak edenlere kısaca SANANE derlerdi.)

Bunlar da yetmiyormuş gibi günümüzü öldüren bu sisteme, her gün yenilikler gelmeye de devam ediyor.

Son çıkan sosyal medya trendlerine baktığımız zaman artık insanların bebek adı bulmak için sosyal medyada paylaşım yaptığını görüyoruz. Yeni doğmuş çocuğun resmi çekiliyor ve gören insanların isim yazması bekleniliyor ya da verilen ismin ne kadar beğeni alıp alınmadığına bakılıyor.

Atılan adımlar paylaşılıyor. Yenilen yemekler gösteriliyor. (Eskiden yemek yapıldığı zaman yemeğin kendisi paylaşılırdı.) Özetlemek gerekirse bireyin gizli kalan yaşamı artık gizliliğini ve özelliğini kaybediyor. Bunu yapmayan insanlar da, sanki bunu yapmak normal hareketmiş gibi, toplum tarafından dışlanılıyor.

Benim açımdan sosyal medya bardağı çoktan taşmıştı. Fakat, bankaların “instagram” yoluyla kredi vermeye başladığını görmem, taşan bardağın yere düşüp parçalanmasına neden oldu.

Evet, resim yoluyla kredi. İhtiyacınız olan miktarın resmini çekip gönderiyorsunuz ve bankalar size özel faiz fırsatları ve süprizler sunuyor. “Özel faiz fırsatları” da bankaların daha çok kredi vermek istediğini gösteriyor. Çok kredi vermek te, instagram gibi kolay ve hızlı yollardan insanlara ulaşmaktan geçiyor.

Beni yanlış anlamınızı istemem. Kredi alımına karşı değilim ve kredi alan, yatırım yapan kurumlaru veya insanları her zaman desteklerim. Fakat, gereğinden fazlasına sahip olmak için kredi almak kadar saçma bir hareket olmadığını da vurgulamak isterim. Türkiye’ye baktığımız zaman ise bu durumun oldukça yaygın olduğunu görebiliriz.

Küresel büyümenin verimliliğini yitirdiği bu zamanda Türkiye’nin tasarrufları artırarak istikrarlı ve verimli büyüme modeli kurması gerekmektedir. Bu da tüketim yoluyla hesaplanan büyüme modelinden vazgeçilmesi gerektiğini göstermektedir. Hükümetin yeni ekonomi programında da bu anlatılmaktadır. Peki insanlar neden hala hızlı ve kolay krediyle cezbedilmeye çalışılmaktadır ?

Bu durum artık sosyal medyanın, bizim gibi finansal sistemi de hapsettiğini göstermektedir. Finansal sistem de, tıpkı bizim gibi, kendini kaybetme yoluna girmiştir.

İstikrarlı ve verimli büyüme için tüketimden vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha söylemek istiyorum. Fakat, kredi vermenin bu kadar kolaylaştığı bir ortamda hem tüketim artırarak geçici bir büyüme sağlanacak hem de ödenemeyen kredilerin oranını yükselecektir. Bu da finansal sistem için bir risk unsuru oluşturmaktadır.

2008 krizinde ABD ekonomisinin ya da finansal siteminin yaptığı en büyük hatalardan biri, her isteyene ev kredisi vermesidir. Sosyal medya üzerinden kredi dağıtılması, Türkiye’nin de bu yola yaklaştığını göstermektedir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.