Dört kardeş büyüdük ve hep didiştik hem de camdan seyrettiğim mahallemizin  çocukları  gibi. İtiş kakış, çelme, itme, tartaklama halleriyle aynı.


Sınıf da dörtten fazlaydık ama dörtle aynıydık. İtmece, ittirmece, hırlamaca. Hele tenefüs zilleri tam bir tuzak vakitleriydi.

Tarih dersinde okuduklarımız da aynıydı. Birbirlerini öldüren, asan, vuran, kesen, ele geçiren…

Televizyonlar da aynı şeylerden bahseden haberler izlerdik. Adını kullanmayacağım yasak ya hani karşı olmak, ondan işte. O orayı vurdu, bu burayı ele geçirdi, çocuklar öldü, şehir yandı falan diye…

Şarkılar dinlerdik, büyüdük hani o sözlerle bir.  Sezen den, Livaneli den Hiroşima çocukları dediler, çocuklar öldürülmesin dediler…

Biz onlara karşı olabildik mi ki, bu gün ismini ağzımıza alabilelim. Ya da hayır diyebilelim. Zaten onlarla büyümedik mi? Onlarla beslenmedik mi? Onlarla beslenmeseydik didişir miydik hiç arkadaşlarımızla, komşumuzla, eşimizle, kardeşimizle, işimizle, büyüdüğümüz şu yaşımızda bile.

Biz onlarla beslenmeseydik, dövebilir miydik hiç karılarımızı, çocuklarımızı, elin yetimini?

Beslenmeseydik onlarla,  üretebilir miydik hiç namlunun ucundan çıkan kahpe mermileri?

Onlarla bir büyümeseydik üretebilir miydik hiç canlı bombaları? Silahları, adını bile bilmediğim son model can alıcıları?

Şiddet gördük, anadan, babadan belki amcadan. Yeri geldi öğretmenimizden, yeri geldi mahalle kabadayısından.  İşte adını söyleyemediğim şeyleri gördük, duyduk, öğrendik ve ne öğrendiysek çapımız kadar aynılarını, benzerlerini, farklı bir şeklini yapmadık mı?

Yapmıyor muyuz? Çocuklar görerek öğrenir ve yaparlar. Yapmayı denerler.


Eşini aldatmak da şu an hayır diyemediğimiz şey değil mi mesela? Duygu’ya, sevgiye,  saygıya kıymak. Duygu’yu, sevgiyi, saygıyı öldürmek. Bunu yapan insan neden diğerine  hayır desin ki öyle değil mi?

Kızını döven bir baba neden hayır desin ki zaten? Gencecik bir kızın onurunu, gururunu öldürmek de hayır diyemediğimiz şey değil mi?  

Ya da işine hile karıştıran bir tüccar neden hayır desin ki? Başkasının hakkını çalmakta güven katliamı, emek  katliamı değil mi?

Uyuşturucu satmak, üretmek, taşımakta, bilmediğimiz insanların beyinlerini, bedenlerini zehirlemek ondan değil mi? Bu da ayrı bi katliam değil mi?

Ya doğaya, çevreye verdiğimiz zarar? Kendimize, yavrularımıza, gelecek nesillere, başka canlılara açılan, hayır diyemediğimiz şey değil mi? Bunlara sessiz kaldığımız her an,  diğerine neden karşı çıkalım ki?

Cebimize iki kuruş fazla girsin deyip harcından çaldığımız ölüm evlerini yapmak, onlara göz yummak da hayır diyemediğimizden değil mi?

Ya da madenlerin bir gün toplu mezar olacağını bile bile usulsüz şartlara, kanlı imza atmak onun başka bir şekli değil mi?

Suyu, suyumuzu, kirletmek, şuursuzca tüketmek,  kendi yaşamımıza, evrenin işleyişine açtığımız şu an hayır diyemediğimiz şeyin belki en büyüğü değil mi?

Hayvanlara eziyet etmek, öldürmek, onları doğalarından koparıp evlere hapsetmekte hayır diyemediğimiz şey değil mi özünde…

SEVGİ'NİN  olmadığı her yer  şu an hayır diyemediğimiz şeydir.

Aslında iyi bakarsak her tarafımızın çepeçevre onunla sarılı olduğunu ve zaten çok şeye hayır demeyişimizle, ona da evet dediğimizi  çok iyi görürüz.

Ona hayır desek, öbürüne sessiz kalmıyor muyuz? Kalmadık mı?  Ya da diğerine hayır desek, bir diğerini görünce kafamızı çevirmedik mi?

Kafayı  yememek için oto boka, kara kışa, aşka meşke sarmış gibi görünüyorum. Bu da zaten evet’in  bir şeklideğil mi?

Neden döveriz…
Neden söveriz, neden keser biçer, yok ederiz. Neden öldürürüz. Bunların hepsi  hayır diyemediğimiz şeyin başka bir şekli değil mi?

Neden yere çöp atarız, neden doğayı kirletiriz, neden çocuğumuzu azarlar, kediyi  tekmeleriz aynı değil mi?

Sevginin olmadığı yerde hayır diyemediğimiz şeyi yapıyoruz işte. Bizim tükettiğimiz insanlığımız değil, insan olmamız devam ediyor. Bizim tükettiğimiz varoluş sebebimiz.  SEVGİ!
Biz sevgiyi tükettik.
Bir sürü rengin içinde gök kuşağı olmayı.
Kardeş olmayı tükettik.
Birlikte yaşayamayı tükettik.
Ellerimizi tutmayı, gülümsemeyi tükettik.
Yere düşen bir çöpü almayı, yaralı bir kuşa bakmayı tükettik.
Hepsini masallara gömdük desem onu da yapmadık. Masalları da, oyuncakları da değiştirdik çünkü. Saydığım şeylerden belki ben bile bir çoğunu hayata geçirmişimdir. Sessiz kalmış, yere çöp atmış, hakaret etmişimdir. Eşimi aldatmışımdır. Bana güvenen birine ihanet etmişimdir. Yani sevgisizliğe evet demişimdir.


Bu gün için, yavrumdan, ailemden, arkadaşlarımdan, dostlarımdan, komşularımdan, çevremden, ülke insanlarımdan, komşu ülke insanlarından, torunlarımdan, gelecek nesillerden, şehit olarak yavrularını kaybeden tüm dünya insanlarından, yaşadığım bu dünya da, açlıktan ölen küçücük yavrulardan, masum insanların öldürüldüğü, öldüğü tüm olaylardan, adını bile hiç duymadığım emeği sömürülen insanlardan, denizlerde, zehirlenen bir çok hayvandan, kara da havada bizden zarar gören tüm canlılardan, zehirlenen ve sakat doğan nesilden, ülkelerini terk etmek zorunda kalan  insanlardan,  sayamadığım, saymaya utandığım, sessiz kalarak ve sevgimi yitirerek  evet dediğim bir çok şey için utanarak özür dilerim.
İnsan olmaktan utandığım bu  günleri görmede, katkım olduğunu düşünürek binlerce kez özür dilerim.
Sadece benim değil, bizim değil, sevgiden yitirilen her bir kırıntı için tüm dünyanın başı sağolsun!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.