KORKUYORUM ULEEEEEEEYYNNN!!!!

KORKUYORUM ULEEEEEEEYYNNN!!!!
Fobin var mıııı?
Vardır, vardır illa ki  bir şeyler….Kimi karanlıktan, kimi yüksekten, kimi fareden, kimi uçaktan,kimi böcekten,kimi yılandan…...İnsan sebepsiz yere korkar da korkabilir bişeylerden, onu diyorum.
Hah işte bende uçaktan korkanlar familyasından biriyim. Hatta aile reisi olabilirim.
Bilet alırken uçağın firmasına, modeline, oturacağım koltuğa, hatta mümkünse hangi kaptan pilot olmaması  gerektiğine kadar bakarım. (Elimde mevcut bir blacklist var tabi ) Bilhassa online check in yapmam, fazla bagajlara tolerans var mı kontrol ederim, ‘geç abla geç’  durumu varsa müdahale ederim. ( kargo çok olursa uçak düşebilir ne me lazım ) , biletimi illa erkek çalışandan alırım ( kızların verdiği sallıyor ☺ ), özellikle Bodrum ve İstanbul hava alanlarında alış veriş yaptığım dükkanlar, bir şeyler yiyip içtiğim cafeler  vardır .Oralara mutlaka uğrarım. Tanıdığım çalışanların iyi uçuşlar demesi çok önemlidir. Çorap da olsa, toka da olsa buralardan alış veriş yaparım ( yoksa uçak sallayabilir ☺ ) Hava şartları çok önemli tabi ….

Mutlaka her iki tarafı da kontrol ederim . Eğer mümkünse karda,kışta,yağışta,rüzgarda uçmam . Uçak fobimle dalga geçenlerle, kavga etme ve küsme potansiyelim vardır. Küsmüşlüğüm yoktur ama kavga etmişliğim çoktur. Uçak içinde kalkıştan önce yapılan anonsları hiç dinlemem, videoları seyretmem ( Dinlersem başıma gelebilir )
 Kalkışta, uçağın hızını arttırıp ta,tekerleklerin yerden kesildiği  yaklaşık bin yıllık sürede kulaklarım on yüz bin milyon farklı sesi ayırt edebilecek hassasiyettedir, imdaaaat durdurun uçağı, bu motor bozuk, inecek var dememek için kendimi deli gibi tutarım. Bildiğim, bilmediğim ve o an uydurduğum bütün duaları 300 saniye boyunca okurum. Durumum kısaca bu, felaket yani…..
Hal böyleyken, insanın basireti bağlanır ya bazen… Hem de bile bile ve de göre göre… Ben dün korkudan  ölmedim ya …artık havada bana ölüm yok… 


Ne güzel kararımı vermişim, dönüşümü hasbel kadar  daha yumuşak bir havaya, güvendiğim bir firmaya, ve Airbus’un az daha geniş koltuklarına organize etmişim. 
Ne diye karar değiştirirsin?…Niye yani niye? 
Yılın Bodrum için eeeeen fırtınalı günü, rüzgarın hızı saatte 75 ile 90 km arasında değişirken, ineceğin destinasyonda çatılar, bacalar uçarken,  uçağında karşı taraftan gelişten ötürü bir saat rötar varken, minnoş bir uçağa ısrarla binip gitmenin manası ne ? Deli mi öptü beni ?


Bilmem  ki …. Bir tıkanıklık olmuş bir yerlerde …Gidiyorum  ufak ufak ama ayaklarımda geri gitmiyor değil, hadi kızım diyorum kendime, yaparsın sen bu işi, alt tarafı 1 saat oturduğun yerde otur  ve nefes almayı unutma,bu kadar kolay  …ama uçakta tanıdığım yüzler, merhabalar, iyi yolculuklar bile sakinleştiremiyor pırpırcık kalbimi ….
 Ve işte….  yerden kalkıyoruz, 15 sn sonra sonsuz bir beyazlık başlıyor …Tamam geçecek diyorum, bu bulut bir yerde bitecek, mavi görünecek, ben aşağıdaki buluta bakacağım, tekrar ne zaman içine gireceğiz diye düşünmeye başlayacağım, bitmiyor ama bitmiyor …. 300 e kadar saydım, kemer ışıkları da sönmüyor, uçak mürettabatı da hala bağlı oturuyor, ne oluyor yaaa…. 
Ohhhh neyse, beyaz sonsuzluğun içinde bir boruda yolculuğumuz devam ederken, mürettebat ayaklanıyor..Tamam diyorum demek her şey yolunda, bu senin paranoyan . Kocaman taşlarla dolu bir yolda ikinci dünya savaşından kalma bir Willys Jeep teymişsin  gibi gitmek normalmiş . O  normal, ben deliyim. 


Yerim  7. sırada. Servis arabasını heyecanla bekliyorum, isteyeceklerim var, ayriyetten göz göze gelmem lazım o hostesle, acaba ağzındaki gülümseme gözlerine de sirayet ediyor mu, etmiyor muuuuuu?
 Ve sıram geliyor…. Hostesimiz gayette bir rahat, ne yersiniz ne içersiniz, nakit mi kredi kartımı, otomatiğe bağlamış, sevimli sevimli gülümsüyor. Aldık alacağımızı verdik vereceğimizi, ettik kendi korkularımıza küfürlerimizi…..Eeee tam o sırada bir anons, içinde bulunduğumuz hava şartları nedeniyle,inene kadar  servis iptal, kemerleri bağlayın, tuvalete de gitmeyin … haydi gel  buyur buradan yak… 5 dakika geçmedi bir anons daha, boşlarınızı çöplerinizi verin diye ( ki bunu hiç duymamıştım ) . Akabinde bir anons daha, mürettebata ‘’oturup bağlanın’’…(????)


Bu uçak inerse bana bir sedye lazım olacak diye düşünürken birden pencereden yer gözüküyor. Anlaşılan inişe başlamışız. Deniz var, evler var, yollar var.Beynimdeki Bodrum’a  iniş harita slaytlarını evirip çeviriyorum. Yok yok  yok,ben buraları hiç görmedim .
Demek rüzgarı belli bir açıdan almaya çalışıyoruz, öyle eğrile doğrula yolu bulacağız derken dağlık bir alana geçiş yaptık . Acaba çok yakın mı, değil mi, bana mı öyle geliyor derken, koca metal gövde öyle bir savruluyor ki.. önce bayağı bir aşağı hooooooooooooop, sonra yukarı  woooooop, sonra tekrar aşağı, bir daha yukarı …. 
On saniye on yıl gelir ya bazen insana …( hatta istersin bazen  zaman şimdi dursun diye ama inatla kaçar gider o saniyeler)  işte tam onun tersi  bir şey …Hayatım film şeridi gibi gözümden geçmiyor ama son 24 saat tekrar tekrar oynuyor sinemamızda …
Uçakta ise çok cesur bir kalabalık … kimseden çıt çıkmıyor, sessizce bekliyoruz… Öyle ki, bir bağıran olur da uçak düşerse öbür tarafta yapışacağız yakasına, senin yüzünden oldu diye .
 Kulağım motorda, vites küçülten arabalar gibi kastıkça kasıyor kendini, şimdi çok berbat geliyor ama oysa severim ben bu sesi, ha gayret diyorum yaaaa, az kaldı…  çooook yaklaştık, bak yere bastık basacağız, ama yerde yol yok, bir deniz, hep deniz durumu … .
Denize mi iniyor lan  bu adam ? … Tom Hanks ne yapmıştı Sully filminde, yolculara sürpriz mi yapmıştı denize inerken .. Ah Bihter, keşke daha dikkatli seyretseydin, hep böyle yapıyorsun film seyrederken konsantrasyon sıfır …şu kartları aceleyle okusam mı acaba ? Can yeleği nerdeymiş? Bir yerden üfleyecek miydik yoksa kendi şişiyor muydu bu meret,.
Offff yaaaaa öleyim, bitsin, gitsin … ne zor işler bunlar..
Aaaaa deniz bittiiii, geldik işte Bodrum’a … 
Peki bu bataklık var mıydı Milas Havaalanına yakın, ben diyim 100 metre sen de 50 kalmış artık , o telaşta tekerleklerin açılma sesini de zaten kaybetmişim,..Offff
Tamam ya demek buymuş.Gövde üstü bataklık  durumu…. Bacaklarımızı  mı toplayacaktık, gözümüzü mü kapatacaktık …Neydi be neeeeee ….derken tekerlekler piste oturdu…
Amaaaaaan ortalık bir  alkış bir kıyamet,uçakta bir bayram havası,  bu işin modası çoktan geçmişti ama, hak eden pilota da benden de kocaman bir alkış… Galiba iyi iş becerdi. (  Aldım kaydettim adını )
 O cenaze evi gibi uçak birden ilkokul servis otobüsüne döndü. Herkeste aşağı inmek için bir telaş, kulaklara fiyonk ağızlar, muhabbetler,şakalar…hepimiz Nasrettin Hoca gibi önce eşeğimizi kaybedip sonra bulmuş gibiyiz.
 Ben de ise durum biraz daha kilit … Ayağa kalkabildiğimde uçağın çoğu boşalmıştı, gördüğüm kadarıyla servis araçlarından biri kalkmıştı bile.. Uçağın kapısından şiddetli rüzgara çıktığımda montumu ve oda yetmezmiş gibi çantamı koltukta unuttuğumu fark ettim . Tekrar geri döndüm…ikinci defa inerken uçağın adına takıldı gözüm. PIRIL ….
 Ne güzel bir isim….Keşke baştan baksaydım. Kimse adı Pırıl olan bir uçakla düşmez.
Sevgiyle, 
Bihter Bangı

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Figen Diker 2018-03-26 18:02:24

Yazılarının müptelayım Bihter'cigim. Bir kitap yazmanın zamanı geldi galiba