Melâhat KIYAK ÜRKMEZ

    Bu konuda yazmak ya da yazmamak için çok düşündüm... "Acaba bir mayın tarlasına mı giriyorum?"

Ülkemiz çok güç ve zor bir dönemden geçiyor. Bir de buna küreselleşen dünyada, küreselleşen kronik krizler eklenirse... Ayrıca yerkürenin en hassas bölgesi olan Ortadoğu bir barut fıçısına dönmüşse ve burada tam da merkezde Türkiye'miz duruyorsa, durumumuz gerçekten düşündürücü ve üzücüdür. Teselli bulduğumuz can simidimiz, tutunacak dalımız ise, her zamanki gibi, "Milletimiz o eşsiz dehasıyla en zor durumlarda, en güç şartlarda tarihe kahramanlık destanları armağan etmiş, efsaneler yazmıştır" sözcük ve cümleleriyle ümitvar olmaktan öte gidemiyor.

Bölünme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Her zamankinden daha çok milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duymaktayız. Yüzyıllar boyunca birlik, beraberlik ve ahenk içinde yaşadığımız kardeşlerimiz, kız alıp kız verdiğimiz hısımlarımız dış güçlerin tazyik ve saldırılarıyla bir ayrışma rüzgârının vahim tesiri altına, vahim bir tesir ve telkinle sürüklenmektedir. Nereye ve nerelere kadar sürükleneceğiz? Dış güçler kardeş ve hısımlarımızın kara kaşlarına, kara gözlerine mi vurgunlar? Niçin çıkarıyorlar, destekliyorlar bu kardeş kavgasını? Çıkarları nedir? Sonuçta, kışkırtılanlar, kullanılmış bir mendil gibi bir kenara atıldıkları zaman, ellerinde ne kalacak? İşte o zaman Osmanlı zamanındaki, Cumhuriyet zamanındaki hâllerini mum yakıp arayacaklar ama çok geç olacak... Atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş olacak. Bugün en çok ihtiyaç duyulan toplumun huzurdur. Bunun için çalışılmalıdır. Herkes ama herkes aklıselimle hareket etmelidir.

Şanlı tarihine yeni bir zafer ekleyerek, Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri ağır bir sarsıntı mı geçiriyor yoksa? Aydın geçinenlerin cumhuriyete demokrasiden yoksun bir gözle bakmaları tarihi gerçekleri çarpıtmaktadır. Oysa cumhuriyet aslında demokrasidir ancak demokrasinin bazı imkân ve kazanımları gecikmiş olabilir. Esasen asıl amaç hukukun üstünlüğüne dayalı hukuk devletidir. Demokrasi de bu temelde gerçekleşir. Gerçek demokrasi de hukuk devletinde anlamını bulur. Ayrıca cumhuriyetin demokrasi istikametinde gelişmesinde bir engel yoktur. Şu da bir gerçektir ki, tarih, demokrasi adı altında pek çok diktatör görmüştür. Rejimin adı olmaz; rejimin ruhu olur. Rejimin adı demokrasidir ama zulmün âlâsı varsa böyle yüzeysel kategorilere bakarak ve yanılarak hüküm verilemez. Önemli olan hukuk devletine bağlı ve hukukun üstünlüğünü sağlayacak devlettir. Böyle sağlam yapılara dayanan bir devlette demokrasi meyvelerini verir ancak.

Bu köşeyi takip edenlerin dikkatinden kaçmayacağını ümit ve tahmin ettiğim bir hususu da belirtmeden geçemeyeceğim; biz körü körüne hiçbir siyasal angajman içinde değiliz. Bilimsel, nesnel ve tarafsızız. Siyasal olgu ve olayları bu yaklaşımla görme, düşünme, yorumlama, çözümleme çaba ve gayreti içindeyiz ama ülke birliği, beraberliği, milletin bölünmez bütünlüğü hususunda devletimizin, hukuk devletinin anayasal konumunda ve ülkemizin milli menfaatlerinde elbette tarafız. Daha doğrusu kısır particilik ruh ve anlayışıyla değil milli çıkarlarımız söz konusu olduğu zaman dar kalıplardan sıyrılarak sadece ülkemizi düşünmeliyiz. Nerede tarafsız kalacağımızı nerede kayıtsız kalamayacağımızın idrak ve mesuliyeti içindeyiz. Devletimizin ve milletimizin bekası söz konusu olunca, devletimize ve milletimize karşı tehlikeler söz konusu olunca, elbette tarafız milli menfaatler her şeyin üzerindedir.

Bir yazarın vicdanında kaleminin asaleti vardır, var olmalıdır. Tam da burada işte o kalemin fiyatı yoktur, fikir ve düşünceler satılık meta değildir. Çünkü yazar kalemini satışa çıkardığı anda onun getireceği felaket bir kanser hücresi gibi tüm topluma yayılır. Oysa gazetecinin ve yazarın görevi ve işlevi hak ve hakikatleri kamuoyuna dosdoğru iletmek ve sunmaktır.

Eskilerin deyimiyle "basın", şimdilerin tabiriyle "medya"ya "4. Kuvvet" derlerdi. Medyanın bu kadar büyük bir güç olmasının bir manası ve muhtevası olması gerekir. Bu ise medyanın kamuoyuna verdiği haberin niteliğine yansır. Yazılar haberler haber-yorumlar, yorumlar nesnel ve tarafsız olmalı, fikir ve düşünceler çarpıtılmamalıdır. Fikir mücadelesinde karşılıklı saygı ve hoşgörü esastır. Eleştiriye elbette "evet", ancak hakarete dönüşmemelidir.
Tabii ki en önemlisi de bütün bunların entelektüel bir bakış açısı ve yaklaşımında olması gerekir. Yani aydınlanmak, ışık karanlıktan değil güneş ışığından gelmelidir. Gerçek ve büyük fikirler güneş ışığı gibi değil midir?...

AŞKINIZ CEMÂL OLSUN!

GÖNLÜNÜZO AŞKLA DOLSUN!

EYVALLAH YÂ! HÛ!


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.