17 Ağustos'un yıldönümünde eleştiri ve uyarı

TMMOB İzmir İl Koordinason Kurulu, 17 Ağustos 1999 depreminin 16'ncı yıldönümünde Türkiye'nin depreme göre yeniden düzenlenmesi konusundaki toplumsal konsensüse karşın henüz bir arpa boyu mesafe alamadığını açıkladı. Afetlerin ülke...

14 Ağustos 2015 Cuma 14:35
17 Ağustos'un yıldönümünde eleştiri ve uyarı






TMMOB İzmir İl Koordinason Kurulu, 17 Ağustos 1999 depreminin 16'ncı yıldönümünde Türkiye'nin depreme göre yeniden düzenlenmesi konusundaki toplumsal konsensüse karşın henüz bir arpa boyu mesafe alamadığını açıkladı. Afetlerin ülke insanının kaderi olmadığını belirten Kurul, son yıllarda meydana gelen depremleri doğal bir uyarı olarak görmek, eksiklikleri tamamlamak ve başta deprem olmak üzere afet yönetim planı hazırlamak gerektiği çağrısı yaptı.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 16'ncı yılında düzenlediği basın toplantısında, olası depremlerle ilgili Mimarlık Merkezi'nde açıklama yaptı. TMMOB adına açıklamayı İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Ayhan Emekli okudu. Emekli, 7.4 büyüklüğündeki 17 bin 479 kişinin hayatını kaybettiği, 45 bin 953 kişinin yaralandığı ve 244 bin 383 konut ile işyerinin hasar gördüğü depremde ülke ekonomisinin de kısa zamanda telafi edilmesi mümkün olmayacak derecede etkilendiğini söyledi. Bilançonun yol açtığı acının, depremin toplumsal travma haline gelmesine neden olmakla kalmadığını belirten Emekli, "Başta yapı üretim süreci, mevcut yapılar, kentleşme politikası, afet sonrası önlemler, mevzuat olmak üzere yetersizliğimizi, hatalarımızı gün yüzüne çıkardı. Görmezden gelinen, yok sayılan sorunlar dramatik bir olayla varlığını hissettirdi. Ülkemizin jeolojik gerçekliği olarak depremlerle sık sık karşılaşacağımız bilinmesine karşın, deprem gibi bir doğa olayının asrın felaketine dönüşmesinin ardından geçen 16 yıl sonra bugün, yaşadığımız çevrenin afetlere karşı daha güvenli olduğunu söylemek mümkün değildir. Son günlerde Karadeniz'den Akdeniz'e, Ege Denizi'nden Van'a kadar ülkemizin çok geniş bir coğrafyasında meydana gelen depremler, ülkemizin olması gereken can alıcı gündem maddelerinden birisinin deprem olduğu gerçeğini bizlere defalarca hatırlattı" dedi.
17 Ağustos 1999 depremi sonrası süreçte ülkenin depreme göre yeniden düzenlenmesi konusundaki toplumsal konsensüsün "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" temennisi ifadesiyle hatırlandığını belirten Emekli "Ancak 12 yıl sonra 2011'de meydana gelen Van depremi, ne yazık ki, aradan geçen onca zamana ve verilen sözlere rağmen, 'bir arpa boyu mesafe alınamadığını' gösterdi. Aradan geçen yıllar, kaçak yapılaşmanın, sağlıksız kentleşmenin, mühendislik hizmeti almadan yapı üretiminin, yanlış yerleşim alanlarının belirlenmesinin, yapı denetim sisteminin taşıdığı eksiklik ve zaafların varlığının sürdürdüğünü, sadece depreme değil her türlü doğal afete karşı korunmasız olunduğunu açığa çıkardı" dedi.
Emekli, 17 Ağustos depremi sonrasında yürürlüğe konan yönetmelik ve genelgelerle, güvenli yapılaşmanın ilk adımı olan zemin etütlerinin ve sağlıklı kentleşmenin altlığını oluşturan imar planlarına esas jeolojik-jeoteknik etütlerin zorunlu hale getirilmesi önemli bir gelişme olmasına karşın, yerel yönetimlerin yeterli duyarlılığı göstermemelerinin, hala yeterince ders alınmadığının göstergesi olduğunu söyledi. Mevcut yapı stoğunun da iç açıcı olmadığını belirten Emekli, Türkiye'deki 20 milyon yapının yüzde 60'ının 20 yaş ve üzerinde bulunduğunu, büyük oranda ruhsatsız ve niteliksiz, mühendislik hizmeti almadan veya kısmen alarak, yapı denetimi olmadan üretildiğini, pek çoğunun güçlendirilmesi, bir kısmının ise yıkılarak yeniden yapılması gerektiğini dile getirdi.
Daha çok rant amaçlı olan kentsel dönüşüm projeleri dışında, deprem kaygısını giderecek adımlar atılamadığını söyleyen Emekli, TOKİ tarafından üretilen konutların yapı denetimden muaf tutulduğunu, özellikle yoksul ve dar gelirliler için üretilen konutların bir iki sene içerisinde niteliksizliğinin açığa çıktığını savundu. Güçlendirme çalışmalarının hangi düzeyde olduğu, kaç binanın yıkılıp yeniden yapıldığı, okullar, yurtlar, hastaneler başta olmak üzere kamu binalarının mevcut durumunun bilinmediğini belirten Emekli, "Marmara ve Van depremlerinde sınavı geçemeyen yapı stokumuzun, bir bütün olarak olası depremde ne tür tepki vereceği ise adeta bilinmeze terk edilmiştir" dedi. Meslek odalarını güçsüzleştirecek ve oda-üye ilişkisini zayıflatacak düzenlemleri de eleştiren Emekli, "Mevzuatın yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum edecek hükümler içermesinin ve siyasi iktidarın meslek odalarını devre dışı bırakmasının topluma pahalıya mâl olacağı açıktır. Anlaşılan o ki siyasi iktidar ne ülkenin deprem gerçeğinin farkındadır ne de mesleklerin ve meslek odalarının işlevini bilmektedir" diye konuştu.
Emekli, "Türkiye depreme hazır mı?" sorusuna olumlu yanıt veremediklerini söyledi. Ne deprem önlemleri ne de afet sonrası hazırlığı ikna edici bulmadıklarını açıklayan Emekli, "Açıkçası ne sorunlar ne de çözüm sırdır. Ne sorunlar değişiyor ne de güvenli yaşam kuracak adımlar atılıyor. Siyasi iktidarın kentleşme ve imar politikaları bağlamındaki yaklaşımı ve doğal afetleri 'kader' gibi gören anlayış, ne yazık ki endişelerimizi artırıyor. Kentler deprem tehlikesine değil ranta göre düzenleniyor. Endişeliyiz. Yapı üretim sürecinin endişelerimizi giderecek şekilde sağlıklı işlemediğinin farkındayız. Mevcut yapı stoku bizleri endişelendiriyor. TOKİ tarafından üretilen büyük konut projelerinin yapı denetim sisteminden muaf tutulması bizleri endişelendiriyor. Deprem toplanma alanlarının imara açılması, yerel yönetimlerin rant odaklı projeler geliştirmesi ve en az diğerleri kadar önemli olmak üzere deprem tehlikesinin görmezden gelinmesi, toplumsal duyarlılığın törpülenmesi endişelerimizi pekiştiriyor" dedi.
Son yıllarda yaşanan depremleri doğal bir uyarı olarak görmek gerektiğini belirten Emekli, geçen her saniyenin çok önemli olduğunun farkında olarak ivedilikle eksiklikler tamamlamanın ve başta deprem olmak üzere etkin ve verimli bir afet yönetim sistemini oluşturmanın zorunlu olduğunu söyledi. Türkiye'nin bugün yaşadığı ekonomik-sosyal-siyasal çalkantılı döneminde de deprem tehlikesine dikkat çekmenin, deprem duyarlılığını artırmaya gayret etmenin toplumsal ve insani bir sorumluluk olduğunu dile getiren Emekli, "Deprem hala ülkemizin en büyük sorunudur. Bu yönde toplumsal duyarlılığı artırmak amacıyla İzmirlileri 17 Ağustos 2015 Pazartesi günü saat 20.30'da Kıbrıs Şehitleri Caddesi Tansaş önünden başlayacak 'Depreme Duyarlılık Yürüyüşü'ne ve Gündoğdu Meydanı'nda gerçekleştireceğimiz foruma davet ediyoruz. Afetler bu ülke insanının kaderi değildir" diye konuştu.

FOTOĞRAFLI

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.