1 Mayıs  2011

    Yılmaz YUNAK

    DİSK, Hak-İş, Türk-İş, KESK.

    Liseli gençler.

    BJK Çarşı Gurubu, Galatasaray formalılar, Fenerbahçe formalılar.

    Kucağında çocuklarıyla anneler.

    Türbanlı kadınlar, genç kızlar.

    Kızlı erkekli üniversite öğrencileri.

    Sol guruplar, partiler.

    İşsizler.

    Yoksullar, mazlumlar, ezilenler.

    Herkes oradaydı…

    xxx    xxx    xxx

    Zaman tünelinde mistik bir seyahat gibiydi…

    AKM'nin tüm cephesini kaplayan, 1 Mayıs 1977'nin o muhteşem “eli zincirli işçi pankartı”nın önünde, İntercontinental veya The Marmara ile bakıştık uzun süre.

    Bombalar, uzun namlulu silahlar, kışkırtıcı ajanlar; yani abd yoktu bu kez.

    Zaman, uzun saçlarımızı ve favorilerimizi almıştı bizden; ama emperyalizme karşı mücadele azmimizi zerre kadar törpüleyememişti.

    Yine Enternasyonal Marşı vardı, yine 1 Mayıs Marşı vardı; antiemperyalist namus tüm coşkusuyla Taksim'deydi yine; ve tüylerim yine diken diken, uzun uzun bakıştık o sabıkalı otelle.

    Peki, içimdeki bu burukluk neydi?

    Bu çoşkuya neden tam olarak katılamıyordum?

    xxx    xxx    xxx

    Neden sonra fark ettim ki, zaman katılımcıların içindeki antiemperyalizm çoşkusunu yok edememişti; ama o gün tezgâhlanan o hain oyun, hâlâ meyve veren bir ağaç gibi dimdik ayaktaydı!

    Ne hazin!

    Halkı, milyonlarca ferdi, “Kahrolsun emperyalizm!” diye haykıran Türkiye; abd ve NATO'nun güdümünde, Libya'yı bombalamakla meşguldü.

    Teskere Meclis'ten geçerken, bu ihanete AKP'nin yanısıra, CHP ve MHP de destek vermişti!

    Gece haberlerinde, Libya'yı haftalardır ahlâksızca bombalayan NATO uçaklarının, Kaddafi'nin oğluyla birlikte masum üç torununu öldürdüğünü dinleyecektik.

    Hani sadece askeri üsler bombalanıyordu?!.

    Hani sivil halk hedef alınmıyordu?!.

    Bugün Libya'daki masum çocukları öldüren seri katilin, zamanı geldiğinde Ülkemizdeki çocukları bombalamayacağının garantisi var mıydı?!.

    Bu alçakların, askerlerimizin başına çuval geçirerek, gerektiğinde Türkiye'nin de işgal edilebileceği yönünde gözdağı verdiği ne çabuk unutulmuştu?!.

    xxx    xxx    xxx

    Akşam, sızlayan dizlerim ve ağrıyan sırtımın eşliğinde Taksim'i düşündüğümde, AKM'de asılı o şanlı 1977 pankartının önünde neden içimi çektiğimi anımsadım yine:

    Evet, emperyalizm lanetlenmişti gün boyu, ama kürsüden hiçbir somut hedef gösterilmemişti!

    Evet, üzerinde durulan, vurgu yapılan günlük 8 saat çalışma süresi önemli bir şeydi tabii; ama içinde bulunduğumuz bugünlerde ana hedef bu mu olmalıydı?

    Türkiye, iktidarıyla muhalefetiyle abd'ye teslim olmuş, kardeş üçüncü dünya halklarına savaş açmıştı; emperyalizme karşı duruş, seri katilin telin edilerek kitlelere somut hedef olarak gösterilmesini gerektirmez miydi?!.

    Somut hedef, aynen o gün olduğu gibi, hatta belki de o günden daha da önemli olarak abd olmamalı mıydı?!. (Katılımcıların istisnasız tümü abd emperyalizmini telin ediyordu; benim kırgınlığım, kitleye hitap eden kürsünün bu konudaki kayıtsızlığınaydı.)

    Ortak paydası antiemperyalizm olan kitlelerin bir araya geldiği ender günlerden biri olan 1 Mayıs'ın ana hedefi olması gereken birlik, dayanışma ve mücadeleye ilişkin neden somut bir şeyler söylenmiyordu?!.

    Örneğin, Vatanımızı mahvetmeyi kafasına koymuş ve bu hain tezgâhı yürürlüğe sokmuş olan abd ve onun işbirlikçisi siyasi partiler neden hedef gösterilmiyordu?!.

    Birlik, dayanışma ve mücadele bunu gerektirmez miydi?!.

    Hazindi…

    Birilerinden kredi aldığınızda, onlara karşı dik duramıyordunuz.

    xxx     xxx     xxx

    Bu çalışmayı yaptığım saatlerde (2.5.2011/11.53) cep telefonuma gelen mesaj ne kadar manidardı:

    Usame Bin Ladin, abd tarafından öldürülmüştü!

    Çok manidardı; çünkü Bin Ladin'i yetiştirip ortaya salan abd'den başkası değildi! Sovyetler'e karşı yeşil kuşak projesi kapsamında eğitmiş ve palazlandırmıştı onu ve Sovyetler yıkıldıktan sonra, yani ona ihtiyaç kalmadıktan sonra uzunca bir süre aramış, bulunca da öldürmüştü!

    Onun kölesi olarak, ona hizmet ettiğiniz sürece vardınız!

    Bugün abd ile işbirliği yapanlar bundan ders çıkarırlar mıydı?

    Hiç sanmıyorum!

    Hiç sanmıyorum; çünkü kendi zihinlerinde seri katili ilahlaştırıp onunla tanrı-mümin ilişkisine girenler, yine kendi zihin yapıları içinde seçeneksiz kalıyorlar. Kısa vadeli çıkarları karşılığında ruhlarını şeytana satanlar -veya daha zeki davranıp kiraya verenler-, ilahsız bir din düşünemediklerinden, kafalarını hangi melun plana çarparlarsa çarpsınlar bundan gerekli sonuçları çıkarabilecek zihinsel yapılarını kendileri seçeneksiz bırakıyorlar. (Buna “Stockholm Sendromu” deniyor. Rehin alınan kişi bir süre sonra rehincisiyle duygusal bağ kuruyor ve ona yakınlaşıyor.)

    Oysa seri katil gerçekte bu kadar güçlü değil; onu güçlü kılanlar, bu çarpık zihin yapılarıyla bu müminler!

abd'ye iman etmişler; bu imanı zedeleyecek her türlü gösterge karşısında hemen bilinçaltı savunmaya geçip, bu göstergeyi reddedecek bahaneler üreterek kendilerini seçeneksiz kılıyorlar.

    xxx    xxx    xxx

    1 Mayıs 2011'in temel eksikliği sanırım güçlü ve yön gösterici bir önderlikti.

    O gün Taksim'de toplanan yüzbinlerce Ebuzer, Allah'ın Elçisi gibi bir önderlikten yoksun olduğu için hedefe ulaşamıyor sanırım.

    Bu çok açık; parlamenter sistemde bu sistem partileriyle buraya kadar!

    Somut önerim şudur:

    abd gerçekten emperyalist ise, 12 Haziran'da bizden oy bekleyecek olanlardan bunu duymak; bu onurlu görevi kim üstleniyorsa ona oy vermek!

    Irak'taki milyonlarca mazlumdan sonra, Libya'da NATO bombalarıyla parçalanan o üç küçük beden hâlâ gözümüzü açmayacaksa, ne açacak?!.

    xxx     xxx    xxx

    1 Mayıs'ta Vatan, namus ve emek yolunda alanları dolduran o yüzbinlere selam olsun…

    Yerküredeki tüm antiemperyalistlere salam olsun…

    Kahrolsun abd emperyalizmi!

    Yazıklar olsun Stockholm Sendromu yaşayanlara!

    
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.