BİLANÇO
RAFAEL SADİ

Tam 7 gün sonra Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunu seçmek için sandık başına gideceksiniz.

Ben muhtemelen bir kaç gün sonra gideceğim , Şayet Elçilik yetkilileri beni muhalifim diye kabul etmemezlik etmezlerse.
Olsun ben yine de deneyeceğim.

75 Milyon Türk Vatandaşına kimse engel olamayacak ve serbest ve hür iradeniz ile layık olduğunuz insanları ve yöneticileri seçeceksiniz.

Nasıl ve kime oy vereceğinizi her biriniz  biliyorsunuzdur. Ancak seçime 1 hafta kala sizlere bazı hatırlatmalar yapmak ve bir bilanço yaparak karar vermenize yardımcı olmak isterim. Biliyorsunuz ben Türkiye’de yaşamıyorum, İsrail’de ikamet ediyorum. Evet resmen hariçten gazel okuyacağım. Ama bilesiniz ki bazen dışardan içerdekinden daha net görünüyor. Bazen içerdekiler dışarıdakilere daha samimi ve korkmadan konuşabiliyorlar.

AKP hükümetine çok haksızlık etmeyeceğim, hatta kendime de dürüst davranıp muhalif olduğum için körü körüne karalamayacağım. Türk halkı ne aptal ne de haksız değildi bu partiye OY verirken. Sebepleri vardı ve karşılığında salak politikaların oluşturduğu sebepler nedeni ile OY verdi AKP’ye.

En önemli sebep ise insanların dini duyguları ve LAİK bir şekilde inanma haklarına saygı göstermemiş olan yöneticilere tepki oylarını almayı çok ta güzel becerdi. TÜRBAN meselesini en doğru şekli ile kullanan AKP’nin bunun OY potansiyeline ve nihayetinde de  İKTİDAR’a çevirdiğini unutmayalım lütfen. Kabul edelim ki Üniversiteye veya Hasta haneye başı kapalı girilmesini kime kanun ile yasaklamamalıydı. Bu sözüm ona LAİKLİK inadı Türkiyenin 12 yılına hatta belki de geleceğine mal oldu.

LAİKLİK inanç özgürlüğüdür. Bunu bilmeyen açıp herhangi bir sözlükten öğrensin lütfen. Yasalar birbirleri ile çelişmemelidir. Bir taraftan biz LAİK’iz diyeceğiz diğer taraftan da inanan kişinin başının veya başka bir yerinin açık veya kapalı olmasına devlet eli ile karışacağız olmaz. Bu karşılıklı iki açıdan da olmaz. Yanı başını kapatana da karışamazsın başka bir tarafını açana da ....
Türkiye Laik partileri bu konuda resmen gol yediler....

Gelir dağılımında AKP ilginç bir yaklaşım ile eski holding ailelerine bir barikat kurup Yeşil sermaye veya adına ne derseniz deyin sermayeleşmeyi, sanayileşmeyi Anadolunun her bir yanına dağıttı ve orta sınıf oluşturdu. Eskisinden daha büyük kitleler zenginleşti. Evet halkın tamamı zenginleşemedi ama eskiden zengin olmayan bir kitle hem de hatırı  sayılır bir kitle holding aileleri gibi yaşamaya başlayabildi.
Dar gelirli aileler sadaka veya sosyal yardım derseniz  bile açlık sınırının altında iken birden bire kendilerine erzak ve yakacak yardımları geliverdi. Eski yönetimlerin yapmadığı bir çalışmaydı. Bir çeşit yardımlaşma veya gelir eşitlemesi de diyebiliriz ama insanlar bundan memnun kaldı.

Sağlık konusunda Türkiye AKP  döneminde düşünemeyeceğimiz atılımlar kaydetti. Sağlık sigortası, hasta haneler  adeta çağ atladı. Köpek muamelesi gören ve hasta hanelerde rehin kalan insanlar insan muamelesi ve insanların yatabileceği yataklarda  tedavi olmaya başladı. Kabul edin bunları yapan adamı bu halk çok sevdi. Kendileri ile aynı lisanı konuşuyor, aynı delikanlılık ile şimdiye kadar yapılmamış olanları yapıyordu.
Yaptıkça da coşuyor , coştukça da daha bir delikanlı oluyordu. Resmen göğsü  şişiyor kabardıkça da kabarıyordu. Bir noktadan sonra artık kimse bu Kasımpaşa delikanlısını tutamaz olmuştu. Çevresindekiler bile  hizmet aşkı ile yanıp tutuşan aynı fakir yoksul mahalleden gelmiş olan bu insanın hizmet aşkını engelleyebilecek bir çare ,yasa kanun bulamıyordu.

Evet tabii ki Ülkemin daha doğrusu iki ülkemden birinin Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğandan söz ediyorum. Kimsenin tutamadığı Tayyip bey kendisini aşıyor dağları taşları delerek, yollar, köprüler, hava alanları, kanallar (henüz olmadı ama olsun) yapıyor memleketi yollar ile bir uçtan bir uca donatıyordu. İhaleler gırla gidiyor, olan olmayan paralar bir yerlerden bulunup yapılması gerekenler yapılıyordu.
Halk bu adamı seviyordu, sevmesi için halka daha çok daha fazla veriyor ve oyları ile de  sadece ve sadece hizmet verebilmek için de iktidarda kalmanın yolunu buluyordu. Bunun için ne yapmak gerekirse mübahtı amaç hizmet oldukça her zaman yolsuzluk olan memleketine YOL yapıyordu.Günümüz yolsuzlukları eski yolsuzluklardan az bir şey daha farklı idi sadece az bir şey daha farklı ki rakamların arkasındaki SIFIR  adedi çoook daha fazla idi. Eh sıfırın da hesabı  olmazdı ki.

Bu yolsuzluklar içinde sıfırlanması gereken kasalar, ayakkabı kutuları ve doldurulması gereken AKSARAYLAR çok fazla önemli değildi. Önemli olan içindeki hizmet aşkı idi. Kimse onu durduramazdı. Tabii ki hizmet etmenin önünde kimse duramamalıydı. İlk sırada bu güzelim memleketin anayasasının bekçiliği görevi verilen TSK’nın adeta hadım edilmesi gerekiyordu ve ERGENEKON  ile BALYOZ senaryoları ile ordu üst düzey komuta sistemi yerle bir edildi. Genel Kurmay Başkanı hapse atıldı. Bu darbe değildi sadece hizmet aşkı idi terör ile mücadele edenler  TERÖR ÖRGÜTÜ kurmakla suçlandı ve onursuzlaştırılmaya çalışıldı.
Yargı ve Polis birbirine düşürüldü bir gün savcılar polisleri , ikinci gün polisler savcıları tutuklar oldular. Halk olarak neler olduğuna bir anlam veremez olduk. Ama ortada hizmet aşkı ile yanan  AKP yöneticileri olduğunu göremez olduk. Tek suçlu muhalif basındı. Taraf olmadıkları için bertaraf edilmelerine karar verildi ve 2000 kadar Gazeteci basın suçu ile değil terör’e destek suçu ile göz altına alındılar ve her biri yıllarca  göz altında kaldılar.

Hizmet aşkı  ile hareket eden yöneticiler bu ateş ile yanarken daha fazla hizmet , daha fazla para , daha fazla güç mücadelesinde olmadık herkes ile bu aşklarının uğruna kavga eder oldular.Bazı kavgalarında haklı idiler. Mesele  İsrail ile kavgaları  çok ama çok haklı idi.Alenen ifşa ediyorum ki İsrail’e kafa tutmak VAN MİNİT çekmek çok olumlu ve yerinde bir hareket idi. O van minit Sayın Erdoğan’a sayısız oylar kazandırdı ve ikinci kez iktidarı kazanmasına yaradı. Yani böylesi bir ulvi sebep varsa o hareket nasıl doğru ve haksız olmaz.

İkinci İsrail hareketi ise birincisinden çok daha haklı idi ve Mavi Marmara hareketi ile Ülkemde hem de birinci ülkemde ikinci ülkeme olmayacak bir nefret dalgası uyandırmakta baştan sona haklı idi. Oluşturulan bu ortam  ve Yahudi karşıtlığı ,isterseniz İsrail  karşıtlığı da diyebilirsiniz ki aralarında hiç bir fark yoktur. Kesin haklı idi. Mavi Marmara da 9 kişi öldü sonradan bir kişi daha öldü ve ölü sayısı 10’a yükseldi. Bu sayede Türkiye’de Yahudi veya İsrail düşmanlığı tavan yaptı ve AKP 3. Kez iktidar oldu. Nasıl haksız diyebiliriz ki Evet bu mal satıyordu, hem de çok iyi satıyor ve gelir de getiriyordu.

Saygıdeğer Türkiye Cumhurbaşkanı hızını alamıyordu, İktidarda kalmak yetmezdi , Başkan olmak istiyor kendisini  Selahaddin Eyyubi bilemedin  Cihan Hükümdarı Sultan Süleyman gibi önünde diz çökülen ve Dünyayı titreten bir konumda olmak istiyordu. Haklı idi çünkü sadece bu şekilde çok sevdiği biz halkına hizmet götürebilir ve götürdüklerinin (hizmetlerin) hesabının sorulmasını önleyebilirdi. Haklıydı ve tam bir hünkar gibi davranarak  bir zamanlar Osmanlı ileri karakolu olan Suriye eyaletine posta koydu ve  aslında ASLAN anlamına gelen ASAD soyadını hem de mahkeme kararı olmaksızın ESED (bir anlamı yok ana ASAD'tan ESED’e düşürülünce Arapça’da bir hakaret algılaması olduğunu Filistinli dostlarım belirttiler)(Şaşıracaksınız ama çok Filistinli dostum var). Ve Suriye’yi dişine uygun bulmuş olacak ki sabah akşam habire adeta savaş ilan ediyor ama çok şükür savaşmıyor. Kim bilir belki de savaşacak komutanlar kalmadığı için olsa gerek.

Son bağlamda  son yılların en azgın Terör  örgütü IŞİD ile birlikte ismi anılır oldu , İŞİD’e giden silah dolu TIRLAR bayağı bir yılan hikayesine döndü ve saygın yazar Can Dündar’ın da başını yemeye hazır bir hal aldı. Birdenbire bu TIRLARIN yayını VATAN’A İHANET sayılmaya başladı. Hangi yasaya dayanarak diye sorsanız , fark etmez öyle bir yasa yoksa hemen yaparız diyeceklerdir.
Eh 13 sene bu dile kolay belki unuttuklarım vardır.Hizmet sınırsız bir meseledir.

Ha bir de geçenlerde haberlerin birinde kulağıma çalındı. Sayın Erdoğan’ın programında şimdilerde Suriye’ye girip Suriye’yi  fethetmekmiş. Yahudiler yapsaydı buna İŞGAL denirdi. Osmanlı evladı ise yaparsa FETİH. Ve Bundan sonraki adımda ise Müslüman ülkelerine yaptığı çağırı ile Kudüs’ü  İsrail’in elinden kurtarma niyetindeymiş. Hadi Hayırlısı  Buyur gel sınıf arkadaşım seni YERUŞALAYİM’de bekliyor olacağım. Hatta seçimleri kazanamazsan burada yeni göçmen statüsü ile de kalabilmen için elimden geleni yaparım.Natanyahu mu, dert etme kafa adamdır anlaşırsınız....
İşin şakası bu kadar, bilanço yukarıda  bakın karar sizi nereye götürecek, bir de abartmamak için aramızın bozulduğu  ülkelerin hepsini saymadım. Hele hele Besleme dediğimiz bir yavru vatanı hiç anlatmadım.
Karar sizin dostlar.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.