Papa Francis Türkiye’yi ziyaret ettiğinde devlet büyükleri; medeniyetler, inançlar, kültürler ve mezhepler arasında uçurumların derinleştiğini, bunun karşısında eli kolu bağlı durmanın tarihe karşı büyük haksızlık olacağını, dünyayı tehdit eden ırkçılık, ayrımcılık ve nefret suçlarına iki din ile birlikte çözüm bulacağına inandıklarını söylüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Türkiye’yi ziyaret etmesi gündemde iken yıllarca bekletilen ve Rusya’nın tekeline sunulan Akkuyu Nükleer Enerji Santraline, Çevre Etkileri Denetleme ( ÇED ) toplantısında olumlu yanıt çıkarak açılmasına izin veriliyor. Türkiye’deki medeniyetleri yok eden, kültürel mirasların üzerine çiğneyen, kendi inançları dışında kalanları insan yerine koymayan, nefret suçlarıyla ülkenin iç huzurunu bozan, ırkçılık söylemleriyle oy toplayan, Nükleer Santralin ölüm getireceğini bilen siyasilerle dolu iken Papa’nın ziyaretinde dinler arası iletişimin önemine değinenler, Putin’in ziyareti için anlaşmalara onay verenler, daha önce eşcinsel olduğunu açıklayan Berlin Eyalet Başbakanı Klaus Wowereit’ın Türkiye’yi ziyareti söz konusu olursa acaba ne yapacaklar?

Akkuyu’da Nükleer Enerji Santrali yapımı için onay veren ÇED, santralin yapılacağı yerin Ecemiş fay hattına 25 km. uzaklığını, raporda belirtilen “ Sızıntı olması olasıdır “ detayını dikkate almamasının nedeni, onayın siyasi verildiğini göstermektedir. Mersin illinin Gülnar ilçesine bağlı Akkuyu mevkiinde inşa edilecek olan Nükleer santral, Rus kamu şirketi kendi finansal kaynaklarıyla üstlenmektedir. İkili devletler anlaşması sonucuna göre Türkiye, üretilen elektriği 15 senelik satın alım garantisi vermiştir. Santral, Türkiye’nin tükettiği elektrik enerjisinin sadece %6’lık kısmını karşılaya bilecek potansiyele sahip olacaktır. Uzun lafın kısası, Türkiye topraklarına atılan zehrin kazık boyutu, paha biçilemez durumdadır. Ülke siyasetçileri ve ekonomistler, ülke içinde tasarruf yöntemini seçmek yerine, ülke geleceğini yeni felaketlere sürüklemeyi tercih etmişlerdir. Felaketin boyutunu Karadenizli olan çok iyi anlar. Çünkü yıllar boyunca, nice canlarını bir hiç uğruna toprağa verdiler. Şimdi de yapılan anlaşma ile yeni Çernobillerin, ülkeye davet edildiğine tanık oluyorlar.

Akkuyu, ülke gündeminde fazla yer teşkil etmemiştir. Nedeni ise gündemi saptırma politikalarıdır. Siyasilerin yaptığı bu oyuna, ülkedeki basının balıklama atlamasından dolayı halk, birçok gelişmeden habersiz kalıyor. Şayet siyasiler için halkı kandırıyor denirse, basın için de bunu ikiye katlıyor demek gerekir. Erdoğan, “ Amerika kıtasını Kristof Kolomb değil, Müslüman gemiciler keşfetmiştir. Küba’ya cami yaptıracağım. “ diyor. Davutoğlu, “ Fakir çocuğun askerlik yapması, zengin çocuğun bedel ödeyerek askerlik yapmaması olmaz. “ diyor. Akkuyu için onay çıkıyor. Tam gündem oldu, halk gerçeklerden haberdar olacak deniliyorken Davutoğlu bedelli askerlik açıklaması yapıyor. Zengin çocuk nerede, fakir çocuk nerede, biz neredeyiz, sen nerede? Akkuyu ise Azrail’e can vermekte!

Bedelli askerlik ekonomistlere göre, ülke ekonomisi için 10 yılda bir tekrarlanması gerektiği yönündedir. 1999 yılında çıkartılan bedelli askerlik ise depremin ülke ekonomisine bıraktığı izlerin temizlenmesi amaçlanmıştır. 2011’de çıkartılan bedelli ise ekonomik olarak ve asker potansiyeli yoğunluğu için gerekli olduğu belirtilmiştir. Yıl 2014, yeniden gündeme gelen, yaş ve para olarak indirime gidilerek çıkartılan bedelli askerliğin, sadece Akkuyu santralini gündemden düşürmek niyetine bağlı olmaması gerekiyor. Altında yapan gerçek nedenleri araştırılmasına, yetkililer hem siyasi hem de yasal olarak engel olması olasıdır. Aslında bu engeller sayesinde kişiler, gerçekleri daha net görür hale gelecektir. Bilinen diğer bir gerçekte ülke gençlerinin askerlik yapmak istememesidir. Bunun bilincinde olan yetkililer de “ Vicdani reddi “ para ile düzenlemeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.

Erdoğan, “ Gelecekteki nesillere neler bırakacağımız bir şeylerimiz olmasın mı? Dolmabahçe ve Topkapı sarayından başka sarayımız yok. “ diyerek yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayına yeni bir savunma geliştirmiştir. Fakat bu savunma ile Dolmabahçe ve Topkapı sarayının mimarlarına, orada çalışanlara, dönemin şartlarına ve Padişahlarına hakaret etmektedir. Osmanlı mimarisini şu anki yapılarla karşılaştırmaktadır. O dönemin felsefesini taşıyan padişahların yaşam evleri olan saray ve köşklerin, bu dönem felsefesine taşıyarak ve daha görkemli yapılmasını sağlayıp o dönemlerin padişahlarıyla yarıştığını göstermiştir. Bahsettiği gelecek nesiller ise devlet büyüklerinden, saraylar yerine geleceklerinin çürümüşlüğe terk edilmesini istememektedir.

Milli Eğitim Şurası Antalya’da “ Zorunlu din dersinin ilkokul ve anaokulu seviyesine kadar indirilmesi gerektiğini “ gündeme getirmiştir. Gündeme gelen bu konu ve kızlı-erkekli okumak ile ilgili Milletvekillerin görüşünü almak isteyen basından kişiler, bunları TV ekranlarına taşımışlar. Bir Milletvekili ülkeyi nereye götürmek istediğini söylemiştir. “ Eskiden Kabataş erkek lisesi, kız lisesi vardı. “ Evet, daha eskiden de harçlı seferleri vardı. Ondan önce de cilalı taş devri vardı. İlericilik, ülke siyasilerin hedefleri, ilericilik ama geriye dönük ilerleme!

Yetkililer halkın ne istediği değil, gücün ne istediğine önem verdiğini gündeme getirilen konular ve sorulara verilen cevaplar ile göstermişlerdir. Görünen güç ise kendinden büyük bir gücü gördüğünde, alabileceği şekilleri dünyaya yansıtmıştır. Damara göre nasıl şerbet verirseniz verin, ülkenin geleceğinin şerbetteki şeker gibi yok olduğunu ve başkalarının ağızlarını tatlandırdığını görmemekten vazgeçin!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.