Günaydın Seçim Sabahı

1946 yılından bu yana en kuşkulu seçimlerden birini daha geride bıraktık. Seçim öncesi halkın tek düşüncesi, oylarımıza ne kadar sahip çıkılacağı sorusuydu. Halk, kullandığı oyların kendi partilerine gitmemesinden ya da sahte oy pusulaları ve sandıklardan o kadar bıkmıştı ki ülke gönüllü müşahitlerle dolup taştı. İlginç tarafı ise bu gönüllüler muhalif kesimleri temsil etmesine rağmen, iktidarın oylarına bile sahip çıkıyordu. Bu da onların, seçim sonuçlarının güvenirliğini arttırmasına sağladı. Tabi ki de güvenirlik yüzde yüz sağlandı yorumu, ne derece dürüst bir ülke olduğumuzla birlikte yorumlanacaktır. Fakat bir basın kanalındaki spikerin “ Bu seçimde oy çalmadık “ gafı, biraz da olsa dürüstlüğe doğru yol aldığımızı gösterecektir.

Sandıklar açılmadan önce yaşanılanlar, “ Yine mi?! “ sorusu ve sitemini ülke üzerinde etki gösterse de sandık sonuçları, bazı kesimler tarafından “ Bu kadarına razıyız “ cümlesiyle içlerini ferahlattı. Oy kullanma sırasında birden fazla oy kullandıkları tespit edilerek gözaltına alınan 1384 kişi, parti kursa tek başına iktidara otururlardı. Yurtdışından gelen oyların sayıldığı ATO’da çıkan kargaşa ve ulusal bir TV kanalının canlı bağlantıda kullandığı “ Gözümüzün önünde resmi evrakları yaktıklar “ cümlesi de tarihe yazıldı. Oy kullanma sırasında sosyal medyada dolaşan sandık başındaki hilelerde, sandık iradesine inancımızı dünya siyasi platformuna lider olarak taşıdı. Bu gibi hileler neden yapılır ki sonuçta sandık iradesine sonuna kadar güvenen, inanan ve destekleyen bir Cumhurbaşkanımız var. Her ne kadar rektörlük seçimlerinde, sandıktan birinci sıradan çıkan kişi yerine üçüncü sıradakini atasa da!

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafsız bir şekilde, parti ismi vermeden başkanlık sistemi ve yeni anayasa için 400 tane Milletvekili istemişti. Halk ise elinden geleni yaparak 550 tane Milletvekili meclise gönderdi. Halk, önceden yeni anayasa kurma yetkisi olduğu halde neden kurmadığını, önceden başkanlık sistemi diye bir olgunun siyasi hayatı bitmesine yakın neden gündeme geldiğini sormadan, 400 tane Milletvekili isteyen Cumhurbaşkanına 550 tane Milletvekili sundu. Şimdi sıra O’na geldi, acaba ne yapacak? Yoksa Devlet Bahçeli’nin istifa çağrısına kulak mı verecek?

Devlet Bahçeli seçim sonuçları biraz netlik kazanınca TV ekranlarına çıkarak “ Saraya bağlı bir hükümet ile koalisyon yapmayacakları “ ifadesini kullandı. Acaba hükümet saraya bağlı olmasa koalisyon yapacaklar mı? Acaba bu yüzden mi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a istifa çağrısı yaptı?

MHP’nin taban olarak kendisine en yakın parti AKP olmasına rağmen onlarla koalisyon yapmayız tepkileri, AKP’nin bu karşı çıkışlara özeleştiri zamanı gelmedi mi? Sandalyeye oturup derin bir nefes çekerek “ Ülke bize düşman mı? Şayet öyleyse bu neden? “ diye sorma zamanı gelmedi mi? Çözüm sürecini birlikte yürüttükleri HDP dâhil hiçbir partinin AKP’ye sıcak bakmaması, AKP’nin kötü bir parti mi yoksa içerindeki birkaç kişi, bu çoğunluğu dışarıya karşı kötü mü gösteriyor soruları gündeme gelecektir. Çünkü ortada bir başarısızlık vardır ve bunun sonucu iktidarın elden gitmesi söz konusudur. Muhakkak bir suçlu aranacak ve birilerine bu ihale yıkılacaktır. Siyasetin gereği bu olsa gerek!

Geride kalan seçim sonuçları beraberinde belirsizlikleri ve beklentileri getirmiştir. Kaybedenleri diye sıralansa AKP’nin kurucularından tutun bütün parti ve CHP’nin de kaybettiği söylenebilir. Kazananları ise şayet MHP herhangi bir formülle koalisyona yanaşırsa evet kazanmış olacaktır. Fakat koalisyon istemiyorum gibi sert tavırları, ülke halkı üzerinde olumsuz etki yaratacağı için gündeme gelecek erken seçim ise arttırmış olduğu oyların düşüşüne neden olabilecektir. Ülke halkı artık sert tavırlı siyasilerden bıktığını, yumuşak bir dil takınılması gerektiğini HDP’nin aldığı % 13,1’lik oyla göstermiştir. Evet, tek kazananı şu an için HDP görülmektedir. Demirtaş’ın “ Emanet oylara karşı kendimizi mahcup etmeyeceğiz. “ açıklaması ve bunun bilincinde olduğu kazancını bir kez daha arttırmıştır. Her ne kadar faşizan bir dille hakaretlere uğrasa da hatta onlara oy verenler için aynı hakaretler kullanılsa da Türkiye’nin partisi olduğunu aldığı oy ve söylemleriyle göstermiştir.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu seçim sonrası oy değerlendirilmesinde “ Kimlerin mutlu olduğunu dış basına bakarak görebilirler. “ ifadelerini kullandı. Dış basından daha çok yurtdışından gelen gurbetçi oylarına bakılması gerektiğini atlamıştır. Yurtdışından gelen oylara göre AKP birinci parti çıkmıştır. Yurtdışında binlerce dolar asgari ücret alan kişi, yurtiçinde 949 lira asgari ücret alan kişinin kaderini belirliyor. Yurtdışında rahat bir yaşam süren kişi, yurtiçinde açlık sınırında yaşamaya çalışan kişinin kaderi için oy veriyor. Bunlara da baksak mı acaba?

Artık Türkiye seçmeni faşizan tavır ve söylemlerinden vazgeçmeli ve ön yargılarından kurtulup dünyanın önemli ülkeleri arasında olduğunu görmeli ki siyasi parti liderlerinin koalisyon kurmayıp erken seçim havasından çıkmalarını sağlamalıdır. Ülke, hükümetsiz bırakılıp erken seçime itilmesi daha mı iyi olacaktır! En kötü hükümet, kuşkulu bir seçim ve kararsız bırakılan siyasetten iyidir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.